Bu amaçla MHP’deki antidemokratik anlayışa bayrak açılmıştı.
Ağzını açan orada parti içi demokrasi olmadığını söylüyordu.
Delege iradesine saygı herkesin ağzında sakız olmuştu.

MHP’yi çok eleştirenlerin kurduğu İYİ Parti’de ne oldu dersiniz?

Kuruluşundan başlayarak demokrasinin izine rastlanmadı.


Bir yıla 3 kurultay sığdırıldı.

Üçünde de delegeye demokratik seçenek sunulmadı.


Önlerine bir liste geldi ve ‘onaylayın’ dendi.

Halbuki çarşaf liste vaat edilmişti.

Yani parti dediğini etmedi.

Rakiplerine iş düşmedi, kendisini kendisi yalanladı.

Diğer bir söylem için de aynı şey geçerli.

MHP gençlere ve kadınlara önem vermiyormuş.
Onlar çok önem vereceklermiş.
Parti, gençliğin ve kadınların en çok temsil edildiği parti olacakmış.
İddialar böyleydi.
O sözlerine de uymadıkları listeler çıkınca görüldü.

Yine kendilerini kendileri yalanlamış oldular.
Ve parlamentonun en az kadın ve gençle temsil edilen partisi durumuna düştüler.

Sözün bir anlamı kalmadı.

Yazının da..
Bir zamanlar Yargıtay’ın önünden kamp kuracak olan Genel Başkan, Yüksek Seçim Kurulu’nun önünden de ayrılmayacaktı.
Seçim akşamı “Beni oradan jiletle kazırlar” demişti.


Yani iddia yine büyüktü.
Sonra ara ki bulasın.

Ses de yok, görüntü de.
Ancak birkaç gün sonra ortaya çıktı.

Bununla da kalmadı. 
Genel Başkan, seçim değerlendirilmesi için toplanılan Afyonkarahisar’da “Bıraktım. Kongreye gidiyoruz. Ben aday değilim” dedi.
O da olmadı.
Bir de baktık ki ikna olmuş ve kurultayda tek aday.
Ve tabii yine tek listeli seçim, çarşafı, demokrasiyi hatırlayan da yoktu, hatırlatan da.
Bir iddia daha böyle çürüyüp gitti.



Dahası da var:

Başkaları saraya giderse bu gayrimeşruydu.
Saraya gidenler paspas oluyordu baston oluyordu, stepne oluyordu.
Sonra sarayın yoluna kendileri düştü.
Kameralara mutlu mutlu pozlar verildi.
Başkaları gidince ağır eleştiriler yapmışlardı ama kendileri gidince bunu devlet terbiyesiyle açıklar oldular.


Böylelikle bir iddia daha toprak olmuştu.
Sarayı eleştire eleştire siyaset yaparken bir anda sarayda ejder meyveli smoothie içince (ki ben günde bir tane içmeden kendime gelemiyorum!!!) her şeyi unuttular.

Tepkileri umursayan kim?

Başkaları Bahçeli’nin elini öpme sırasına girince alay edenler ilk gördükleri yerde onun eline yapıştılar.
Eğilmekten iki büklüm oldular.
Bunları yapanlar Genel Başkan Yardımcıları olunca adına saygı ve töre gibi kılıflar buldular.

Güya istişare olacaktı.
Bütün il başkanlarının istifası istendi.
Kim karar verdi, niye, niçin, nasıl diye kimse soramadı bile.
Parti içi demokrasi iddiası böylece suya düştü

Aslında işin buraya varacağını en baştan görmek mümkündü. 

Çünkü işaretleri verilmişti
“B planım yok. Yeni parti yok. Olmazsa babaanneliğe dönerim” denilmişti ya..

Ondan sonra yapılanlara ve U dönüşlerine bakınca hiçbir şeye şaşırmamak gerekirdi..
Sözün anlamı ve değeri daha o zaman bitmişti.


Şimdi “alın size” der gibi herkesin gözüne gözüne sokuluyor.

Yerseniz, der gibi.
Bir de ülkücülük meselesi vardı ki ona hiç girmeyelim!

Sanılmasın ki İYİ Parti ve Genel Başkanı sadece seçim kaybetti.
Hayır, iddialarından kendisi vazgeçtiğini ispat etti.
Başkalarından farkı olmadığını gösterdi.
İşin özü, sözü kaybetti, sözü.

Seçil Karatay
 

Editör: TE Bilişim