Almanya bu hafta 5 erişkin, 22 çocuk vatandaşını özel bir uçakla terör bölgesi olan Kuzey Suriye'den getirdi.

Bunda ne var diyebilirsiniz, bunlar tatile gidip Coronavirus dolayısıyla ülkelerine dönememiş turistler değil.

İyi durun bunlar IŞİD'cı ve uzun zamandır PYD - YPG terör örgütü tarafından rehin tutuluyorlardı.

Suriye'de savaşa katılmış, insan öldürmüş, yakınları ölmüş IŞİD'cılar.

IŞİD'cılar Alman yasalarına göre yargı önüne çıkacaklar.

Kürtçü PYD - YPG terör örgütünün elinde rehin tutulan halen 70'in üzerinde erişkin 150' den fazla çocuk olduğu.

Bunların getirilmesi için terör örgütü ile görüşmeler devam ediyor.

Alman vatandaşı olan Guantanamo kampından El Kaide terör örgütü üyelerini de ülkesine getirdi.

Bunları Almanya tekrar rehabilitasyona tabii tutup topluma kazandırdı.

Aynı zamanda yeni akımların önünü kesti.

Terör yapılarının oluşumu insan kaynaklarını ve mali yapılarını da öğrenmiş oluyor.

Almanya yine Kosta Rika - Ekvator - Honduras gibi ülkelerde yerel sol örgütlerce veyahut muhalif guruplar tarafından kaçırılan Alman vatandaşları için ciddi fidyeler ödeyerek kurtardıkları biliniyor.

Aynı Almanya Endonezya'da 36 gram esrar ile yakalanan genç vatandaşını idam edilmekten kurtardı.

Endonezya yasalarına göre 36 gram üstü esrar üzerinde bulunduran idam oluyor.

Alman gencin yanında iki genç daha vardı.

Onlar Almanya'ya uçmuşlardı.

Alman savcı Endonezya savcısının isteği üzerine iki gencin ifadesini istedi.

Alman savcı tutuklu esrarcı delikanlıyı kurtarmak için.

Diğer iki gencin yalan olan "bu esrarın yarısı bizim" ifadesini alıp Endonezya savcısına gönderip Alman vatandaşı esrarcı genci idamdan kurtarmış oldu.

Şansölye Angele Merkel gittiği her ülkede ilk önce sorduğu soru.

O ülkede tutuklu, hapisteki vatandaşları oluyor.

Örneğin Yücel Deniz, Enver Altaylı'da olduğu gibi.

Alman devleti istisnasız, siyasi görüşü konumu, mevki makamı, sosyal statüsü ne olursa olsun vatandaşının yanında oluyor.

Eğer ki; suçu varsa getirip bizim yasalarımız, kanunlarımız önünde yargılarız diyor.

Bundan dolayı vatandaş ülkesine memleketine güveniyor, mensubiyet duyuyor.

Biz de önce teşvik et milyonlarca Türk’ü yaşadıkları ülkenin vatandaşlığını aldır, Türk lobisi oluşsun diye.

Sonra sen gavur oldun de; biraz muhalifse hainlikle, ajanlık ile suçla.

Tarihte onlarca insanımızı önce idam edip, bazen sürgün yaptık sonra af, özür, mezarını getirmeye kalktık, birçoğunun mezarı dahi yok.

İnsanlarımızın yaşarken sevsek, değerini bilsek keşke.

Bizim suçladığımız insanlarımız dünyada meşgul oldukları işlerde saygın, kabul görmüş insanlarımız mesela Prof. Dr. Uğur Şahin, ekonomist Daron Acemoğlu gibi.

Biz de bol bol düşman üretilirken icraat maalesef yok.

Biz de her gelen İKTİDAR muhalefeti hainlik, illet, zillet ile suçluyor.

Ülkenin yüzde 50 ve üstü İktidarlara göre ihanet içerisinde.

Biz de slogan olmuş; itaat et, biat et, etmiyorsan terk et.

Şeyh Edibali'ye atıfta bulunulan; gerçek sözün sahibinin romancı Tarık Buğra'nın dediği gibi

" İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN " sözü sadece söylemde, dilde kalıyor.

Biz MİLLET olarak zayıfın, mağdurun, ezilenin değil GÜÇLÜ'NÜN yanında olduğunuzdan.

Bu sözü ters anladık "Devleti yaşat ki, insan yaşasın" anladık ve öylede devam ediyoruz.

Kalın sağlıcakla