Son dönemlerde birçok kesimden olduğu gibi bizzat bazı Ak partililerin ağzından da şu sözü çokça işitmeye başladım:

“Bir Ak Parti var, bir de AKP. Maalesef son dönemlerde AKP’liler Ak Partiyi ele geçirdi. Erdoğan özellikle FETÖ mücadelesinde yalnız bırakıldı.”

Bu ne derece doğru? Gerçekten Ak parti yola çıktığı zamandaki ilkelerinden vaz mı geçti? Erdoğan yalnız mı bırakıldı?

Gerçekten de Ak parti tıpkı ANAP gibi bir süreç yaşar mı? Yani AKP’leşir mi?

Bu tür soruların cevaplarını aşağıda yaşanan hadiselerle bulmaya çalışacağım.

Ak Parti 16 senedir ülkenin kaderinde rol oynayan bir konumda yer alarak iktidarda kalmayı başardı. İktidarlar yıpratıcıdır; Ak Parti 16 yıl iktidarda kalmasına rağmen her seçimde kazanmayı başardı.

Ancak 16 Temmuz hain darbesinin ardından yaşananlar Ak Parti’nin iktidarını sallayacak nitelikte gözükmektedir. Ak Parti bunu yaptığı anketler sonunda gördüğü için yıllarca alabildiğine tenkit ettiği ve hatta yer yer ağır hakaretler ettiği MHP ile Cumhur İttifakı’na yanaşmak zorunda kaldı. Bu ittifak sadece Ak Parti’nin değil, MHP’nin de işine yaradı.

2019 Mart seçimleri öncesinde ülkemizde yaşanan bazı olaylar (Andımız gibi) Ak Parti ile MHP ittifakını sarsacak boyuta gelmişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin partisinin grup toplantısında yaptığı "YEREL SEÇİMDE İTTİFAK YOK" açıklamasıyla farklı bir boyuta geldi. Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Bahçeli’nin açıklamasına "BİZ DE 'HERKES KENDİ YOLUNA' DERİZ" diyerek cevap verdi.

Her iki açıklama sonrası şöyle bir değerlendirme yapmıştım:

“Bu açıklamalar hissi. Anketler yapılıp gerçek öğrenilince her iki parti de yeniden ittifak arayışına girecekler.”

Dediğim gibi de oldu. Yapılan anketler hem Ak Parti’nin hem de MHP’nin yerel seçimlerde beklenenin altında oy çıkacağı uyarısını verince her iki partinin genel başkanı bir araya gelerek yeniden ittifak yapacaklarını açıkladılar.

MHP ittifak jestini İstanbul, Ankara ve İzmir’de aday göstermeyeceğini açıklayarak gösterdi. Şu ana kadar Ak Parti’nin MHP’nin bu jestine ne gibi bir cevap vereceği belli olmadı. Kulislerden gelen bilgilere göre Ak Parti de MHP’nin güçlü olduğu Manisa, Adana, Mersin gibi yerlerden aday göstermeyerek MHP’yi destekleyeceği yönündedir.

16 yıldır girdiği bütün seçimlerden başarı ile çıkan Ak Parti Mart 2019 Yerel seçimlerinde neden kaybetme tehlikesi geçirdi?

Bu soruya maddeler halinde cevap arayalım isterseniz:

SİYASİ AKFETÖCÜLERE İLİŞİLMEMESİ

Ak Parti 15 Temmuz sonrasında yapılan FETÖ mücadelesinde polis ve yargı yönüyle bu hain örgütü çökertecek tedbirler almasına rağmen, İslami ve kültürel yönden bu örgütü çökertecek stratejilerden uzak kaldı. Bunu bilerek mi bilmeyerek mi yaptı sorusunun cevabını arama yerine yaptığı yanlışları tartışmanın daha doğru olacağına inanıyorum.

Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan FETÖ ile ilgili bir tespitinde, “Bu örgütün üstü İHANET, ortası TİCARET ve altı İBADET” şeklinde haklı bir açıklama yapmıştı. Ancak ne kadar hazindir ki 17/25 Aralık 2013 tarihinden 15 Temmuz 2016 tarihine kadar örgütün ihanet kesimi bilinmesine rağmen yurt dışına kaçtı ve devlet/hükümet bu kaçışa resmen göz yumdu. 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarda örgütün ticaret kesiminden bazı insanlar içeri alınmış ve maalesef çoğu parasını kullanarak serbest kalmıştır. Hatta bizzat Ak Partili bazı milletvekilleri bu alanda bir FETÖ BORSASI oluştuğunu, parasını yatıranın serbest kaldığını/bırakıldığını açık biçimde deklare etmişti. FETÖ ile ilgili operasyonların kahır ekseriyeti ise İBADET kesimine karşı yapılmış ve bu hususta birçok mağduriyetler yaşanmıştır. Bu mağduriyetlerin oluşmasında Fetöcüler bizzat rol oynamış ve yaptıkları dezenformasyonlarla buna alan açmışlardır. Bu süreçte Ak Parti’nin yaptığı en büyük yanlış ise kendi içindeki FETÖ ile iltisaklı kişilere yönelik bir operasyonun yapılmamasıydı. Bizzat kendileri 17/25 Aralık 2013 tarihini temel almalarına ve “Bu tarihten sonrası için hesap verilsin.” Demelerine rağmen Ak Parti içinde FETÖ ile iltisaklılar bu tarihten sonra da FETÖ’yü desteklemiş ama maalesef bugüne kadar bu kişiler hakkında herhangi bir soruşturma bile açılmamıştır. Ak Partililere bunu niye yapmadınız dediğimizde de, “Biz onları partiden uzaklaştırdık.” Gibi geçiştirici cevaplar vermişlerdir.

Ak Parti kendi içindeki FETÖ iltisaklılarını ayıklamaması/ayıklayamaması kendi hanesine büyük bir eksi olarak yazılmıştır. Vatandaş ister istemez, “Bu Fetöcüler devletin her yerine sızmışken bir Ak Partiye mi sızamamışlar.” Diyerek ironi yapmış ve yapılan yanlışa dikkat çekmişlerdir. Yani Ak Parti siyasi arenadaki FETÖ terör örgütü ile iltisaklı kişileri dolaylı olarak kollamış ve haklarında herhangi bir soruşturma açılmasına yardım etmemiştir. Bu kişilerin kim olduklarını kamuoyu ile birlikte Ak Parti üst yönetimi dâhil herkes bilmektedir.

FETÖ İLE İLTİSAKLI BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI

Ak Parti’nin 2019 yerel seçimlerde gösterdiği belediye başkanı adayları arasında FETÖ ile iltisaklı olan onlarca kişinin varlığı milletin gözünden kaçmamış ve bu durumu bizzat yıllarca Ak Parti’ye destek veren seçmenler bile izah etmekte zorlanmaktadırlar. Mesela Kayseri’de imalat yapan İstikbal, Bellona gibi mobilya markalarının sahibi FETÖ’den tutuklu Hacı Boydak yargılandığı mahkemede yaptığı savunmada şunları söylemiştir: “Ben dönemin Kayseri Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Mehmet Özhaseki'nin ısrarı üzerine onun oluşturduğu heyetle Pennsylvania’ya gittim. Belediye başkanı çok ısrar etti, beraber gittik. 10 yılda bir sefer gittim. O beni zorladı, ben üç gün kaldım. Heyette Özhaseki, İsmail Tamer, Ahmet Öksüzkaya, Hamdi Kınaş, İlham Mirabeyli, Ali Öziş vardı. Ben üç gün sonra döndüm. Onlar orada okulları gezmeye devam etti. Özhaseki serbest ve bakan oldu, ben ise cezaevinden bakan durumuna düştüm.”

Yine FETÖ’nün Gümüşhane imamı yakalanmış ve Gümüşhane Belediye Başkanı Erkan Çimen’in kendisine sormadan hiçbir tayini yapmadığı ifadesini vermiştir. Bu başkan şu anda yeniden belediye başkan adayı olarak gösterilmiştir. Hakeza Nihat Zeybekçi bizzat Ak Partili vekillerinde ifadeleri ile Denizli’de FETÖ’cüleri kollamış ve destek vermiştir. Yalova’da aday gösterilen kişinin halen FETÖ mensubu olmaktan yargılandığı yazılıp çizilmiş, Uşak belediye başkan adayının Fetöcülerle Maklube yerken resimleri yayınlanmış ve hatta bizzat Erdoğan’a hakaret eden twitter paylaşımları ortaya çıkmıştır. Hakeza Gaziantep adayının meydanlarda Gülen’e övgüler dizdiği videolar sosyal medyada gezmektedir. Aynı iddialar Nevşehir, Balıkesir gibi illerden de gelmektedir.

Mart 2019 tarihine kadar Ak Parti bu duruma bir çözüm bulamazsa adı zikredilen adayların kazanma ihtimalleri oldukça azalacak ve Ak Parti bu illerde kaybetmekle karşı karşıya kalacaktır.

HALKIN İSTEKLERİNE SIRT DÖNMEK

Son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz en çok milleti vurmuştur. “Dolar arttı” diye başta elektrik ve doğalgaza fahiş zamlar yapılmış, ancak doların düşmesine rağmen bu zamlardan vazgeçilmemiştir. Sosyal medyada her gün elektrik ve doğalgaz zamlarına dair binlerce şikâyet paylaşımı yapılmaktadır. Dolardaki artış piyasadaki her şeye en az % 50 zam olarak yansımış ve halkımız bu zamların altından kalkamaz duruma düşmüştür.

Bir de buna elektrikteki kayıp kaçak fiyatının millete yüklenmesi eklenmiş ve milletimiz resmen kullanmadığı elektriğe para ödemek zorunda bırakılmıştır. Doğu ve Güneydoğu’da insanlar su kuyularını, hayvan ahırlarını bile elektrikle ısıtırken oradan para alamayan elektrik dağıtım firmaları devlet desteğini arkalarına alarak elektrik paralarını vatandaşın sırtına yüklüyorlar. Bu durum millette büyük tepkilere yol açmakta ve bu işin sorumlusu olarak hükümet ve Ak Parti görülmektedir.

MAAŞLARIN YERİNDE SAYMASI

Elektrikten, doğalgaza, petrolden giyime, meyveden sebzeye hülasa tepeden tırnağa her şeye zam gelirken memur ve emeklilerin maaşlarını yerinde sayması hiçte adil bir durum olmamıştır. Memur ve emekli ağır hayat yükünün altında resmen ezilmektedir.

Yine emeklilikte yaşa takılanlar meselesini hükümet görmezden gelmiş ve bir çözüme kavuşturmamıştır. Devlet üst yönetiminde lüks makam araçlarından tutun saraydaki harcamalara kadar kamuoyunda birçok şeyin yazılıp çizildiği bir dönemde emekli, memur ve işçiye sahip çıkılmaması hükümetin ve doğrudan Ak Parti’nin karnesine eksi olarak yansımaktadır.

ŞEHİRCİLİK, EĞİTİM VE KÜLTÜRDE KÖTÜ İCRAATLAR

“16 senedir iktidarda olan Ak Parti’nin en başarısız olduğu alanlar hangisidir?” derseniz hemen aklımıza Milli Eğitim, kültür ve şehircilik gelmektedir ki bunu bizzat Ak Parti’nin en üst düzey yöneticileri değişik konuşmalarında itiraf etmişlerdir. Büyük şehirlerde nefes alınacak yer bırakılmamış ve adeta her yere AVM’ler ve rezidanslar dikilmiştir. Bizzat Ak Parti Genel başkanı Erdoğan, “Ben yatay mimariden yanayım” demesine rağmen özellikle büyükşehirlerde dikey mimarı uygulanmış ve gökdelenler gökyüzüne doğru tırmanmıştır. Hatta bu husus millet nezdinde espri konusu olmuş ve “Yukarı doğru daha gidecekler de statik müsaade etmiyor. Yoksa aya kadar gökdelen yaparlar. Nasılsa hava bedava.” Denmeye başlanmıştır.

AK PARTİ’NİN ZENGİNLER KLÜBÜNE DÖNMESİ

Ak Parti’den önceki iktidarlarda olduğu gibi Ak Parti de kendi zenginlerini oluşturmuştur. Ne yazık ki bu durum Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri devam etmiştir. Bunun için önce Atatürk dönemi zenginleri, ardından sırasıyla İnönü, menderes, Demirel, Kenan Evren, Özal, Çiller, Ecevit ve sonunda da Ak parti iktidarı zenginleri oluşmuştur. Bu hususta Yenişafak gazetesinde bir makale kaleme alan sosyolog Profesör Ergün Yıldırım bu yeni zengin kesime “BEYAZ MUHAFAZAKARLAR” adını takmış ve bunları makalesinde şöyle özetlemişti:

“Kentlileşen bir muhafazakâr kesim farklılaşması var. Bunlara baştan beri Beyaz Muhafazakârlar diyorum. Ekonomik düzeyi ile belli üst gelir grubuna mensuplar. Çocukları kolejlerde okuyor. Tüccar-sanayici, bankalarda tepe yönetici ve iyi para kazanan doktorlar gibi meslek gruplarında yer alıyorlar. Kendi aralarında bir networkları oluştu. Diğer muhafazakârlardan birçok açıdan farklılaşıyorlar. Kaldıkları siteler lüks. Düğünlerini yaptıkları mekânlar da öyle. Çocuklarını Amerikan Robert Koleji’ne göndermek için büyük para ödeyenler var. Üniversitelerin en iyisinde okusunlar diye her çeşit harcamalarda bulunuyorlar. Beyaz muhafazakârların dini kimlikleri de var. Ancak tüketim alışkanlıkları, gündelik sosyal mekân ve tatil yerleriyle ciddi bir farklılaşma içinde konumlanıyorlar. Kentli dindar muhafazakârların sosyolojik gerçekliği bu. Bu sosyolojiden çıkacak adaletli, demokratik ve özgür ferdi içinde taşıyan bir siyaset beklemek beyhude. Dünyevi, pragmatist ve ayrıcalıklar üzerine konumlanan bir arayış pratikleri var.”

DAMAT VE EVLAT SÖYLENTİLERİ

Tarih boyunca iktidarlar damat ve evlatlarla sınanmış ve çoğu damat ve evlat bir imtihan unsuru olarak tarihin malzemesi haline gelmiştir. Ak Parti iktidarında da aynı şeyler zuhur etmeye başlamış ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan damadını önce Enerji bakanı, sonra da Maliye bakanı yaparak Varlık fonunda da kendisine yardımcı atamıştır. Yine Erdoğan’ın evlatları hakkında kamuoyunda değişik iddialar ileri sürülmüştür. (Liyakatli olup olmadıklarını tartışmıyorum. Sadece halk nezdindeki algıya dikkat çekiyorum.) Bu iddialar özellikle seçim zamanlarında daha da ayyuka çıkmış ve son yerel seçimlerde de bu husus kamuoyunun malzemesi yapılmaya devam edilmiştir. Son dönemlerde gazetelerde yazılanlara göre adayların tespitinde damat ve evlatların ciddi katkıları olduğu yazılıp çizilmektedir. Bu durum Ak Parti aleyhine bir malzeme olarak kullanılmaktadır. Hatta geçenlerde bir durakta millet konuşurken şu ifadeleri bizzat işittim: “Osmanlı döneminde LALE devri vardı. Şimdi ise SÜ-LALE devri var.”

HÜKÜMET YANLISI MEDYANIN GOYGOYCULUĞU

16 senedir iktidarda olan Ak Parti adeta muhalif basın bırakmamış ve hemen hepsini kendi propagandasını yapar hale getirmiştir. Hükümet yanlısı medya bu hususta o kadar ileri gitmiştir ki yalan haber yapmaktan çekinmemiş ve sadece iktidara yalakalık yapma adına gerçeğin üzeri örtülmüştür. Bunun en çarpıcı örneği camide içki içildiğinin iddia edilmesi ve bir kadına saldırılması haberleri olmuştur. Bunlar bizzat haberleri yapanlar tarafından yalanlanmıştır.

Hükümet yanlısı medyanın her şeyi toz pembe gösterme gayreti de gözden kaçmamış; özellikle Takvim ve Güneş gibi gazeteler her gün emeklilere, memurlara zam üstüne zam verildiği yalanlarını yazmışlardır. Hatta bu durum espri olarak sosyal medyada yayınlanmış ve “Takvim gazetesinin verdiği zamlara göre emekli maaşları 10 bin lirayı geçti.” Denmişti.

BAŞKAN VE BİRKAÇ KİŞİ HARİÇ AK PARTİNİN FETÖ İLE HERANGİ BİR MÜCADELESİNİN OLMAMASI.

15 Temmuz hain darbesini yapan ve 250 vatandaşımızı şehit edip 2300 vatandaşımızı hunharca yaralayan Fetullahçı Terör Örgütü’ne karşı Başkan Erdoğan ve birkaç vekil vs. kişi hariç Ak Partililerin herhangi bir mücadele derdinin olmaması milletin gözünden kaçmamış ve bu durumu FETÖ kendi lehine çevirmiştir. Gelinen noktada AK Parti içindeki kripto FETÖ mensupları tam bir mağdur edebiyatı algı oluşturmayı başararak yedikleri darbenin etkisini azaltma yoluna gitmişlerdir. Bu hususta Başkan Erdoğan’a yanlış haberler verildiği kanaati bende artık kaziyeyi muhkeme haline gelmiştir.

Netice itibariyle baştan beri ortaya koymaya çalıştığım donelerle “Ak Parti AKP’leşme yoluna girer mi?” sorusuna cevap aradık. Girip girmeyeceğini okuyucuların ferasetine havale ederek son cümlemi yazayım:

HZ. ALİ: SENİN GERÇEK DOSTUN ÖNÜNDE ÇUKUR VAR DİYENDİR. BAŞKANIN ETRAFINDA ONA GERÇEKLERİ SÖYLEYEMEYEN BİR DANIŞMANLAR EKİBİ OLDUĞUNU BÜTÜN MİLLETİMİZ SÖYLÜYOR. DOST ACI SÖYLER. BEN GERÇEKLERE PARMAK BASIYORUM. ÇUKURA DÜŞTÜKTEN SONRA BEN DEMİŞTİMİN BİR FAYDASI YOKTUR. BUNUN İÇİN AK PARTİ’Yİ SAVUNDUĞU İLKELERE GERİ DÖNMEYE ÇAĞIRIYORUM. AKSİ HALDE TARİHİN ÇÖPLÜĞÜ İÇİNDEKİ PARTİLERİN YANINDA YERİNİ ALMASI KAÇINILMAZ OLUR.