Bu gün ağırlıklı olarak sizi, bizi Almanya'daki Batı Avrupa Türklerinin kronolojisini çizmek istiyorum.

Almanya'nın nüfusu biliyorsunuz 82 milyon, yaşadığımız Almanya'da ne kadar insanın göçmen olduğunu biliyor musunuz?

Evet, aşağı yukarı toplumun % 20'si yani 16 milyona yakın insanın göçmen bir geçmişi var.

Almanya'da Kraliyet zamanında 1890 yılları

(Wanderarbeite) dediğimiz gezici işçiler bunlar Polonya'dan olmakla beraber sayıları 1,2 Milyon civarı idi.

Polanya'nın Avrupa Birliğine girmesinden sonra tekrar gezici işçiler gündemde belki birçoğunu inşaat alanlarında çalıştığını Almanya'da yaşayan vatandaşlarımız biliyorlar.

Dünya savaşı sonrası ‪1960 - 1970 yıllarında misafir statüsünde İspanya, İtalya, Yugoslavya, gibi ülkelerden işçiler getirildi.Önce Avrupa Ülkelerinden talep edildi fakat Avrupalılar Almanya'nın daha dün 6 milyon müsaviye soykırım yaptıklarını bildikleri için fazla işçi göndermediler.

Daha sonraki yıllar Türkiye, Cezayir, Tunus gibi ülkelerden talep edildi.

1980 yıllarında ismimiz değişerek misafir statüsü aldık.

Yani Gastarbeiter bir sonraki tarifimiz yabancı vatandaşlar olarak sınıflandırıldık. (Ausleandischer Mitbürger)

Bu süreç seneler içerisinde;

VATANDAŞ, İŞCİ GÖÇMENLERİ

Göçmenler sonunda Göçmen uyruklu insanlar olarak tarif ediliyor, Mitbürger - Arbeitsmigranten, Migranten, Menschen mit Migrationshintergrund.

Bizim tarifimiz sürekli değişti ve zaman içerisinde değişecekte, bunları hep beraber göreceğiz.

Lakin değerli misafirlerimiz anlayacağınız hala bir insan statüsüne giremedik veyahut olamadık.

Bizimle alakalı bir ek, bir ekleme sürekli yeni tarifler, yeni kelimeler üretme gayreti içerisinde oldular.

Bizim de Alman vatandaşı olmamızı kabullenmeme, bizi bir dış görünüşe tarif etme içerisindeler.

Deutsche mit Migrationshintergrund yani göçmen asıllı Alman vatandaşı.

Araştırmalara göre fabrikada üretimde çalışan Ali'nin oğlu aynı notlara sahip Hans'ın oğlundan yedi kere daha fazla bir meslek eğitimi için başvurması gerek.

İş hayatında, meslek hayatında, akademik hayatta Türkler ve göçmenlere eşit muamele yapılmadığı görülmektedir.

İş dünyası batı Avrupa Türklerini bizleri engel görüyor. Göçmenlerin iyi bir eğitimin olmadığı dil sorunları suç işleme olaylarına katılma eğilimleri ve şiddete yakın oldukları düşüncesine hasıl.

Fakat gerçek öyle değil bizim 3. 4. nesillerin çok dillilikleri, farklılıkları farklı kültürlerimiz, Almanya ve Alman sanayi için büyük bir fırsat. Gelecek nesillerin 5 yaş altı grubunun nüfusunun % 35'i göçmen asıllı olacağı kesin.

Alman devleti bu özellikleri teşvik etmesi gerekiyor.

60 yıla yakındır bu göçmenler için hiç bir şey yapılmamıştır, bu insanlar kendi imkanları ile camii, cemevi gibi yerleri yapmasalar ne şimdi nede emekli olunca gidecekleri hiç bir yer yok.

Alman devleti bu insanlarla alakalı hiç bir sosyal politikalar üretmemiş hiçbir sosyal tesis yapmamıştır, bunların emek iş gücünü kullanıp tabir-i caizse limon gibi sıkıp atmışlar.

Almanya'ya sesleniyorum hiç bir yabancıya yukarıdan bakma, sesini yükseltme, aynı göz hizasında.

Burada yaşayan bütün insanlara nereden geldiğine etnik, mezhep, siyasi ve kültür ayrımı yapmadan herkesi olduğu gibi kabul edip onları birlik beraberlik içerisinde gelişimini sağlamak Almanya'nın politikaları olması gerek.

Bu aynı zamanda çokluk içinde birliği sağlayacaktır.

Bize seçme ve seçilme hakkı vermeyenler bize Türk siyaseti yapmayın burada yaşıyorsunuz deme hakları yoktur.

Bize 60 yıldır Almanya'da siyaset yasağı koyanların bizimde insan olduğumuzu unutuyorlar herhalde.

Batı Avrupa Türkleri olarak biz bu şehirde bu ülkede yaşıyoruz ve yaşamak istiyoruz.

Dolayısıyla buradaki siyasi gelişmelerden iş yerimizi kayıp etme korkusu, gelecek korkumuz olması gayet doğal.

Bizim geldiğimiz topraklara ana vatanımıza gönül bağımız var.

Ülkemizi vatanımızı seviyoruz.

Bu demek değil ki biz Almanya'da yaşamak entegre olmak istemiyoruz.

Alman'ların anlamadığı bizim yüreğimizde kalbimizde iki sevda var.

1. Anavatan Türkiye

2. Yaşadığımız ülke Almanya

Avrupa'lı Türkler, tabiri caizse 2 kadın seviyor.

Bu vesile ile büyük ozan Neşet Ertaş'ın ruhu şad olsun. Meşhur türkü sözü aklıma geldi. "İki büyük nimetim var, Biri ANAM biri yârim, İkisine de hürmetim var Biri anam biri YÂRİM "

Biri anamız, diğeri de eşimiz her ikisini de seviyoruz.

Kalın sağlıcakla