Hayır, aslında bugünümüzden bahsetmiyorum. Bizlerin bildiği ama toplumun bilmediği şişirilmiş hikâyelerin bolca abartılıp tepsiler içerisinde sunulduğu Tansu Çiller’in başbakanlık ve Meral Akşener’in de 8 aylık içişleri bakanlığı dönemden bahsediyorum.

Erkek egemen bir toplumda, hele ki erkek egemen bir partide Meral Akşener’i ön plana çıkartan Sayın Bahçelidir. Onun kamuoyuna reklamını yapanda MHP’dir. Aslında Başbuğ Türkeş’in kefaleti ile başlayan DYP yolculuğunda, İstanbul gibi dünyanın sayılı metropollerinden birine Belediye başkan Adayı olması devamında MHP saflarından milletvekili seçilmesi, tarihimizde ki “ASENA” deyimi ile özdeşleştirilerek ciddi bir popülarite kazandırıldı ve o dönem milliyetçilerin en sevdiği kişiler arasında yer edindi.

Bazen benimde anlam veremediğim ama Ülkücülük gibi içimizde çocuksu duygularla taşıdığımız hissiyatlarımıza dokunarak bilinçli veya bilinçsiz, planlı veya plansız ama içerisinde birçok şüphe ile MHP içerisinde ki mağdur edebiyatını güzel oynadı. Onu benimseyen, kabullenen, mağduriyetine üzülen binlerce milliyetçi arkadaşımızın desteğini de alarak bir siyasallaşma sürecine girdi. Bilmem hatırlar mısınız günlerce süren “Meral Akşener parti kuracak mı?” cevabını tüm medya kuruluşları tartışır ve sorarken, Meral Akşener ilk defa kesin bir dille parti kuracağını Habererk’in 19 Haziran 2017’de vermiş olduğu geleneksel iftarında açıklamıştı.

Kurulan veya kurdurulan bu partide yine her zamanki gibi cefayı masum ülkücüler çekti bir kısmı FETÖCÜ damgası yedi, kimi mağdur edildi, kimimizin ticareti bozuldu, yuvası yıkıldı, sağlıkları bozuldu ve daha niceleri. Biz bunlara alışığız, bugünden değil evvelimizden. Lakin tüm cefayı çeken ülkücüler Türkiye’yi kucaklama kisvesi altında dışarı itildi, itilmekle kalmadılar barbar görülmeye başlandılar, peki ne oldu?

Merkez sağ’ın göbeğine oturacağız düşüncesi ile DYP’nin, ANAP’ın ve daha birçok maziye gömülmüş sağ kökenli eski parti mensubu varsa, yaş ortalaması epeyce yüksek bir şekilde tekrardan bir araya getirildi.

Akşener parti kurulduktan sonra bilinçli veya bilinçsiz yapılan hatalar ve üzerine tuzu biberi olan vefasızlıkları gerçek inananları yollarını ayırdı.

İYİ Parti günden güne kamuoyu algısını kaybederken yine kurtarıcısı Bahçeli oldu.

Meral Akşener’in küskünleri oynayıp artık evime çekiliyorum, “babaanecilik” oynayacağım demesi üzerine Bahçeli, Koray Aydın’a gidin ikna edin partinin başına geçsin demesi asla unutulmayacaktır.

Gerçek ülkücüler yaşadıkları bu vefasızlıklar neticesinde yine “baba ocağıdır” diyerek yolunu tuttukları MHP teşkilatlarına alınmadı, Bahçeli onlara kapıları kapattı. Ara sıra dışarıda kalan ülkücüleri MHP'ye davet çağrıları yaptı ise de sonradan göründü ki bu çağrı İYİ Parti ile birleşme yani Cumhur İttifakına açık destek vermesini sağlayacak çağrı idi.

Hatta ülkücülerin tepkisini, öfkesini çekecek Ozan Ceyhun gibi ülkücü katilleri ile ilgili tavrından dolayı ülkücülerin yeniden İYİ Parti’ye yönelmesini sağladığı iddiaları da yabana atılır cinsten değildi.

Hatta İlk başlarda İYİ Partinin ismini telaffuz etmeyip İP, İP’sizler, FETÖ’cüler, Pensilvanya uzantıları gibi suçlamalardan vazgeçip “evinize dönün” çağrısı yaparak cumhurbaşkanının açıklamasıyla, İYİ Parti milli ilan edildi.

Bu sebeple İYİ Parti kurulmadan birkaç yıl önce Bahçeli meclise beşinci parti geliyor derken acaba kastettiği İYİ Parti’miydi? diye düşünmeden edemiyoruz.

İYİ Parti’nin kurulması ve yaşatılması büyütülmesi için geriye dönüp kilometre taşlarına tek tek bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.

Ben her zaman milli birlik ve beraberlikten yanayım, hatta mevcut iktidarı Türkiye'nin hayati önem verdiği iç ve dış politikalarında desteklemek gerektiğini de doğru bulanlardanım. Ancak Siyasi partilerin varlık sebebine misyonuna ve demokrasi ilkelerine aykırı zorlamaları da doğru bulmuyorum.

Türk siyasetinde partiler arası milletvekili transferlerinin ayıplandığı ve ahlaksızlıkla tanımlanmasına rağmen İYİ Parti’den MHP’ye, AKP’ye transferler başka tepkilerin de odağı oldu. MHP’den ihraç edilen Erhan Usta’nın bir anlamda İYİ Parti’ye katılması sağlandı.

Samsun’da Ülkücülerin mutlak kazanabileceği Belediye Başkanlığı’nı kaybetmeye vesile olan Erhan Usta’nın perde arkasından ödüllendirilmesi herkesçe merak ediliyor.

Erhan Usta hakkında önceleri FETÖ’cü suçlaması ve bu suçlamaların ardından geçmişte bakanlıkta ve bürokraside ki çalışma arkadaşlarının dahi söylemlerine rağmen daha sonra aslında bu “MENZİLCİYDİ” iddiasına devşirilerek suçlamalar yumuşatıldı hatta Erhan Usta’nın, Babacan’ın Partisinin kurucu ekibinden olacağı hep konuşuldu.

Son yıllarda özellikle siyasette “At izinin, İt izine” karıştığını ve bu sebeple gündemi, tavırları yorumlamakta güçlük çektiğimizi itiraf edeyim.

Türk siyasetinde itibarı bitmiş Siyasal İslamcılardan sonra bu yapılanlara bakılınca itibarı bitirilme noktasına getirilmek istenen “Milliyetçiler” mi? diye sormadan edemiyoruz.

TÜM YAZILARI

Editör: TE Bilişim