Bildiğiniz gibi İYİ Parti Sözcüsü Ağıralioğlu, ABD Temsilciler Meclisi’nin ‘Ermeni Soykırımı’nı resmî olarak tanıyan karârını protesto ederek, “Biz çocuklarımıza Enver, Cemal ve Talat ismini verme karârımızla buna mukâbele ediyoruz. Bu münâsebetsizlik devam ederse kız çocuklarımız da dâhil, herkese Talat ismini veririz.” dedi.

Trump da dâhil, Temsilciler Meclisi’nin tüm üyeleri altlarına yapmıştır. Yavaş be arkadaş! Adamlar, zâten Çekerek Belediyesi’nin, “Turşuyu kurduk, pekmezi kaynattık, salçayı yaptık, patlıcanı, domatesi ve biberleri kuruttuk. Ekmaaamizi de yaptık. 2 çinik bulgurumuz, yarmamız, fasulyemiz de var. Elinden geleni ardına goma! Sizden mi gorhacaaz? Türk, esir olmaz! Ekmaani daştan çıharana sökmez!” tvitinden beri toparlanamadılar. Ortadoğu’yu terkettiler.

Ağıralioğlu’nun sözlerini okuyunca kendi kendime, “Çekerek’den mi geçtin be arkadaş!” dedim. Meğerse gerçekten geçmiş. Çaykara’da doğmuş ama ilk, orta ve lise tahsilini Sorgun’da yapmış. Çekerek, yolunun üstü.

Latîfe bir yana, rahmetli Nevzat Kösoğlu, Meclis’te ilk defa konuşacağı zaman CHP’li vekiller, salondan çıkmaya başlamışlar. Çünkü o zamanlar onlara göre, ülkücüler, konuşmayı bilmeyen sokak kabadayısıdır. Kösoğlu, konuşmaya başlayınca yavaş yavaş geriye dönmüşler. Rahmetli, öyle dolu bir adamdı.

İçinde binlerce yazar, sosyolog, mütefekkir, münevver bulunan bir hareket ne hâle geldi? TBMM’de kahve ağzıyla konuşanlar mı dersin, ölçmeden tartmadan atanlar mı dersin... Yazık, çok yazık!

Dönem dizileri, yapacağını yaptı zâten. Genç nesil, ülkücüleri, minibüs şöförü, kâtil, mafya babası vs. olarak tanıdı. Solcular, geçmişin intikâmını böyle aldılar. Bir tâne bile, Nevzat Kösoğlu, Ahmet Arvasî, Nihal Atsız, Erol Güngör gibi münevver insanı, dönem dizilerinde göremedik.

Solcu senaristlerin “dönem dizileriyle ülkücüleri tahfîf etme” akımı, 1994’de bir komedi dizisiyle başlamıştı. Kaygısızlar adındaki dizinin üç şapşal kabadayısı, Kürşad, Kültigin ve Alper’di. Köşeden çıktıklarında mahalle titrerdi (!)

Şimdi bu fesat dizinin senaristlerini haklı çıkarmanın âlemi var mı?

Hem hangi karar? Ağıralioğlu’nun bahsettiği “Biz” kim? TBMM, böyle bir karar aldı da haberimiz mi yok? Yavuz Bey, çocuklarımıza koyacağımız isimlere karar verme yetkisini; sanki bu memlekette herkes, Enver, Cemal, Talat hayranıymış gibi konuşma hakkını nereden alıyor?

Yavuz Bey’e, bir çift değil, çok lafım var:

Kimsenin adına “biz” diye konuşma hakkım yok, Yavuz Bey. Bu yüzden kendi adıma konuşayım.

Ben almayayım, Yavuz Bey! Çocuklarıma zâten aklımdan geçmedi de Rabbim, torunlarıma da nasib etmesin! Osmanlı Sultanı, Ermeni teröristleri hâlletmeye çalışırken Meşrûtiyeti i’lân edip o teröristleri Meclis’e sokan; Sultan’a, tahttan indirildiğinin haberini vermeye Türk düşmanı bir Ermeniyi gönderen; memleketi savaşa sokup, millet kan ağlarken bir gece sessizce ülkeyi terkeden ittihatçılar, Ermenilerin hedefi oldu diye isimlerini ihyâ edemem! Bu memleketin başına ne geldiyse ittihatçıların birbirlerini yemesinden geldi. Çok pişman oldular ama ba’de harâbü’l-Basra.

Bana inanmıyorsanız, ittihatçıları, Nihal Atsız’ın kaleminden okuyun!

Bu yüzden Yavuz Bey, aman diyeyim, bana güvenip kimseye savaş açmayın!

Ayrıca...

Eğer bu konuda samîmiyseniz hemen üç çocuğunuzun adını mahkeme karârıyla Enver, Talat, Cemal diye değiştirin ki samîmiyetinize inanalım!