“Hocam bizim milliyetçi subaylarımız, generallerimiz yok mu? Niçin Başbuğ hapiste.Niçin bizi asıyorlar?.Biz kimiz?, kimin tarafındayız?, onlar kim?, onlar kimin tarafında?”

12 Eylül ihtilali sonrası ilk yıllarda Cezaevlerinde, genç ülküdaşlarımızın biz teşkilat yöneticisi ve abilerine sordukları ve cevabında çok zorlandığımız önemli sorulardı.

Yutkunma ve teville geçiştirir, sonra bir köşede sessizce düşünür aynı soruyu kendimize sorar cevabını arardık.

Neredeydi bu Vatansever ve Milliyetçi Türkçü subaylar ?!..

Bizlerin hakkını, hukukunu, haklılığını ve mağduriyetlerini savunacak ve dünya gündemine taşıyacak ne bir yabancı devlet ve ne de güya “insan hakları, demokrasi “ hedefli uluslararası tek bir sivil toplum örgütü yoktu.

Arkamızda, “bakın ümidinizi kaybetmeyin falan örgüt, falan kuruluş, şu devlet ve yabancı misyonlar bizim için uğraşıyor.Bizi buradan kurtarıp yeni Türkiye’yi biz yöneteceğiz” diyen tek bir yetkilimiz ve haber kaynağımız yoktu!..

Garip Türklüğümüzle, yapayalnızdık !

İşkence odalarında, demir parmaklıklar ardında ve idam sehpaları önünde!..

Şükür!..

Nereden aklıma geldi şimdi, o zülüm dolu acılı günlerin hatırlattığı “kutsal garipliğimiz” ?!..

FETÖ’cüler ile PKK’lı bölücü terör örgütünün binlerce militanı bugün cezaevinde.

Kimi yargılanıyor kimi de mahkum oldu…

Mahkemelerde ki yargılanma sürecinde moralleri sürekli yüksek tutuluyor.

Bu moral yüksekliğinin sebebinin arkasında “Hizmet aşkı” (!) ile “mehdiyi” bekleme ümidinin mi olduğunu sanıyorsunuz? Terör ile bir devlet kurabileceklerine mi inanıyorlar mı sizce ?

Hayır.

Gerçek sebepler asla bunlar değil.Bunlar riyakar ve münafıkça yüzlerine taktıkları maskeler.

Meselenin aslı şu?

Her iki terör örgütü de, cezaevlerinde ve dışarıda ki örgütlerinde faal olan çete mensuplarını şu propagandalar ile ayakta tutuyorlar:

Hiç korkmayın ve moralinizi bozmayın.ABD ve AB arkamızda. Bizlere her türlü siyasi, ekonomik ve lojistik desteği veriyorlar.Türkiye dayanamaz. Baskılar şiddetlenerek artacak.Hem askeri, hem siyasi, hem ekonomik.İktidarı ya teslim alıp cezaevlerini boşaltacaklar ya da yıkıp geçecekler.Asla dayanamazlar.Dünya gücü, dünyanın jandarması, dünyada ki tek askeri, siyasi ve ekonomik güç ABD’dir.O da bizim ortağımız ve arkamızda ki güçtür.Bir gün, hem de kısa zamanda her şey bizim lehimize dönecek!.. ve Türkiye'yi teslim alacağız.Biz yöneteceğiz.ABD ve AB ile birlikte !...

Evet ,

AMERİKAYA güveniyorlar !..

AVRUPA’DA Kİ efendilerine güveniyorlar !..

Türkiye cezaevlerinde İster Marksist, ister siyasal İslamcı, ister FETÖ’cü ve isterse Bölücü örgüt mensubu olsun hepsinin, evet hepsinin arkasında, Türk Devletinin ve Hükümetinin her fırsatta önüne fatura ve talep listesi koyan ve de haklarının (!), hukuklarının (!) hesabını soran bir yabancı misyon, bir veya birkaç yabancı devler ve istihbarat faaliyeti yapan sivil toplum örgütleri sürekli olagelmiştir.

FETÖ ,çatı davasında örgüt takma adı “imam” kendi “münafık” güya örgüt başı hain, hem içeriye hem de Pensilvanya’ya morallerinin iyi olduğu mesajını verirken, birde arsızca bu günlerin hesabının sorulacağı tehdidini de güya savunmasının satır aralarında vererek kahramanlığa (!) soyunuyor!..

Güya İslam'ın hizmet (!) aşkıyla dolu gönüllüleri (!)..

Günde beş vakit sözde kıldıkları 40 rekat namazda, 40 kere okudukları Fatiha’da “iyyake nağbüdü ve iyyake nestain” ( yalnız senden isteriz yalnız senden yardım dileriz) ayetini okurlar, fakat Hıristiyanları ve Yahudileri “ dost tutarlar, sonrada onlardan yardım diler, onlara arkalarını yaslarlar “kaderlerini ve geleceklerini onların tanzimine ve işbirliğine teslim ederler.

Evet bizlerde hapishanelere doldurulduk !..

Belki yeniden doldurulacağımızın hesaplarını yapanlar var !..

Ama şükürler ve binlerce şükürler olsun ki dün olduğu gibi yarınlarda da sadece ve sadece ALLAH’a güveneceğiz ve sadece onun yardım ve de merhametine sığınacağız.

Biz Ülkücüler, yüreğimizde ki imanla, dilimizle gerçekten “İYYAKE NAĞBÜDÜ VE İYYAKE NESTAİN” diyerek zikrederken, “Rükûda” ve “Secdede” sadece ALLAH’ın önünde eğileceğiz.

O bize yeter !..

Yaşasın “kesretin sahibinde yaşadığımız garip yalnızlığımız” ve “kesrette ki VAHDETİMİZ” !...

Bize “EL -GALİB”’e iman yeter!..