Bundan tam 32 yıl önce “Demirel laik değil, bize layıktır” diye bir makale yazmıştım. Demirel, yedi kez gidip 8 kez iktidara gelen bir politikacıydı. Fakat öyle sıradan bir politikacı değildi; bana göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük demagoji (lafebeliği, lafazanlık) üstatlarından biriydi. Milletin gözünün içine baka baka kırk yıla yakın bu ülkenin kaderinde rol oynadı. Milleti kandırmayı çok iyi becerdi. Bu hususta milli ve manevi ne kadar değer varsa kullanmaktan, istismar etmekten asla çekinmedi. Çünkü onun gibi politikacılar için hedefe gitmede her yol mubahtı. Sonra ölüp gitti, mekânı bol ateşli olsun.

Toplumların başlarındakilere itiraz etmeleri kendilerini görmemekten kaynaklanan bir paradokstur. Çünkü toplumlar neye layıklarsa onunla yönetilirler.

Resulullah (sav) “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz”, “Siz ne iseniz idareciniz de odur” gibi veciz sözleri 1400 yıl önce söylemiş. Bugün bu gerçekleşiyor.

İdarecilerimiz aynen bizim gibi, söz verip yerine getirmiyor, Harun olacağız deyip geldikleri makamlarında Karun olmayı tercih ediyorlar.

Ülkemizi 17 senedir Ak Parti yönetiyor. 17 senedir gerçekleşen 9 seçimi kazandığına göre demek ki o zamanlar milleti ikna etmişti. Fakat son yıllarda ve özellikle de son mahalli idareler seçiminde Ak Partinin milleti yeterince ikna edemediği ortaya çıktı. Bu sebeple Ankara, İstanbul, Antalya gibi büyük şehirleri kaybetti.

Seçim sonuçlarına bakarak şunu iddia ediyorum:

“CHP KAZANMADI, AK PARTİ KAYBETTİ.”

31 Mart seçimlerinde aldığı yenilgiyi iyi okuyamayan Ak Parti, 23 Haziran seçimlerinde 25 yıldır belediyeyi yönettiği İstanbul gibi bir yerde daha büyük bir yenilgi aldı.

Bana göre, Ak Parti, kibrinin, yolsuzluklarının, FETÖ mücadelesini ciddi tutmamanın, Abdullah Öcalan gibi bir katilden medet ummanın, ekonomik bozulmanın, milletin sesine kulak tıkamanın, yoksulluğun tokadını yedi.

Şimdi bu tokadın muhasebesini yapar mı bilmem? Akif, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözüne itiraz ederek “İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi” diye cevap vermiştir.

Sonuç İstanbullulara hayırlı olur mu? Bunu yaşayarak göreceğiz. CHP gibi tarihi milli ve manevi değerlere düşmanlıkla geçen bir partinin ilkelerini çiğneyip milli ve manevi değerlere sahip çıkmasını beklemek çok hayalci olur kanaatindeyim.

Ak partinin İstanbul’u kaybetmesinin değişik sebepleri olduğunu düşünüyorum. Mesela 31 Mart seçimlerinde Ankara’da kaybeden Mehmet Özhaseki’nin İstanbul’daki seçimlerin başına getirilmesi ve FETÖ iltisakı iddiaları önemli sebeplerden biri olarak görülüyor.

İstanbul’daki Ak parti ilçelerinin ve İl teşkilatının istekli çalışmadığı da ayrı bir sebep. Rivayetler doğru ise Ak Parti içindeki bazı klikler Binali Yıldırım’ın kazanmasını istememiş.

Ak partiye kaybettiren önemli sebeplerden biri de Sayın Erdoğan’ın kendisine gerçekleri söylemeyen/söyleyemeyen danışmanlarıdır. Goygoycu, dalkavuk danışmanların sırf kendi otoriteleri sarsılmasın diye gerçekleri gizlemeleri alınan kararların yanlış olmasına sebep olmuştur.

Ak Parti iktidarından beslenmelerine rağmen PELİKANCILAR isimli yalı çetelerinin Erdoğan’ın altını oydukları artık örtülemek bir gerçek olarak bilinmektedir.

Ak partiye kaybettiren en önemli sebeplerden biri de iktidarın akraba ve damatları belli kilit noktalara getirmesi olmuştur. Ak Parti iktidarı adam kayırma, yolsuzluk, torpilcilik vb. alanlarda Emevilerin son dönemlerinde ne yaşanmışsa aynısını uygular hale gelmiştir. Osmanlı’yı damatların kavgasının yıktığı hakikati unutulmuştur.

Ak partiye kaybettiren başka bir sebepte hem MHP ile Cumhur ittifakı yapması hem de Öcalan’dan medet ummasıdır. Özellikle seçime birkaç gün kala Öcalan’ın mektubunun yayınlatılarak HDP seçmenlerinden oy beklemesi elindeki MHP-ÜLKÜCÜ oylarının kaçmasına da sebep olmuştur. Yoksa 2 ay içinde 13 bin oy farkı 800 bine çıkmazdı. Bu sonuç MHP ve Ülkücülerin Ak partili adaya oy vermediğini gösteriyor.

Tam buraya gelmişken Ülkücülerin CHP’yi desteklemelerine de değinelim. Bana göre “Ülkücüyüm” diyen birinin tescilli din düşmanı olan ve şimdiye kadar milli ve manevi değerlere savaş açan CHP’ye oy vermesi ve istemesi tam bir savrulmadır. CHP özellikle 12 Eylül öncesinde ülkücülere büyük işkenceler yapmış ve 3 bin ülkücünün şehit olmasına sebep olmuştur. “CHP’ye değil, İmamoğlu’na oy veriyorum” iddiaları da hiç inandırıcı değildir. İmamoğlu CHP ve kendisini destekleyen İP ve HDP’den oluşan kadrolarla belediyeyi yönetecektir.

Ak Parti ve MHP’ye duyulan kinin Ülkücülerin kimyasını bu kadar bozacağını ve üç bin ülkücünün katilinin kapısına düşüreceğini rüyamda görsem inanmazdım. O yüzden CHP’yi destekleyen ülkücülere, “İçinize giren CHP virüsü sizi kirletti. Artık sizin bu günahınızı kırk çeşmeler bile temizleyemez” demek zorunda kaldım.

Netice olarak seçim demokrasinin bir gereğidir. Demokrasiye inanan herkes (Bu arada demokrasi denen sistemin eski Yunandan kalma ucube bir yönetim biçimi olduğunu hatırlatayım) sandıktan çıkan millet iradesine uymak zorundadır. Şimdilik bu millet İstanbul belediye başkanı olarak Ekrem İmamoğlu’nu seçmiştir.

Bana göre İstanbullu kendi ayağına sıkmıştır. Ak Parti İBB Meclisinde üstün konumdadır. CHP’li belediye başkanının başarısız olması için elinden geleni yapacaktır. Olan da yine İstanbulluya olacaktır. Malum Filler çarpışırken ezilen hep çimenler olur. Tam bu nokta da rahmetli Ozan Arif’in “Bir kazık atan el değişti” sözünü hatırladım. Yani Ak parti kaybedip CHP’nin kazanması sadece kazık atan elin değişmesidir. Kazığı yiyenler yine biz vatandaşlar olacağız.