Halkımıza leş yediriyorlar haberi ve yazısından sonra yüzlerce mesaj geldi, Bakara 173 dediler, ‘…leş ve domuz eti haram kılınmıştır…’ diye hatırlatıver.

Bu ‘hatırlatmalar’ boş çabalar, gerçekte insanlar değer vermedikleri bir şeyin yıkılmasından üzüntü duymazlar. 

Ancak ülkeyi, dini, ahlakı dert edinen varsa yıkımından üzüntü duyarlar.

Video görüntüleri ortada, kaç bin ton leş yedirildiği ve hangi şirketler eliyle yedirildi, kamuoyu bilgisinde değil.

Yetkiliye soruyoruz, efendim, hayvan leşleri halka yediriliyor, kayıtlar ortada, cevap:

‘Biz yine de hijyenik kesiyoruz?’


Cevap veriyoruz: ‘Efendim, ölü hayvanı niye kesiyorsunuz, ölü hayvanı hijyenik kessen ne kesmesen ne, dalga mı geçiyorsunuz, ölü hayvanı hijyenik kesiyoruz diye bir açıklama mı olur?’

Laf dönüp dolaşıyor, tekrar aynı savunma: ‘(o ölü hayvanları) biz yine de hijyenik kesiyoruz!’

Tekrar aynı cevabı veriyoruz: ‘Efendim ölü hayvanı niye kesiyorsunuz?’

Uzun uzun açıklamalar, dakikalar sürüyor, tekrar laf dönüp dolaşıyor:

‘Biz yine de hijyenik kesiyoruz!’

Usanmadan aynı cevabı tekrar veriyoruz:

‘Ölü hayvanı niye kesiyorsunuz?’

Ölü hayvanı hijyenik kesmesiyle övünüp duruyor, ve araya, ölü hayvan niye kesilsin, ölü hayvan kesilir mi, diye bir sual yöneltiyorsunuz, tekrar, ölü hayvanı hijyenik keserek güya sağlık hijyen hassasiyeti belirten bir cevap alıyoruz.

Verilecek cevap olmayınca bozuk takılmış plak gibi saçmalığın daniskası laflar diyaloğumuzda dönüp duruyor.

Bu yazımız da böyle sürüp gitsin:

‘Biz yine de hijyenik kesiyoruz?'

-İyi de ölü hayvanı niye kesiyorsunuz.

‘Biz yine de hijyenik kesiyoruz’

-Tamam da ölü hayvanı niye kesiyorsunuz?

SIĞIRLARIN GİTMESİ TARİHİN SONUYDU

Sıkıldınız mı ey halkım, leşleri sizin için hijyenik kesiyorlarmış.

İslamcılar’ın dünyaya karşı argümanları şudur: Kur’an yoksa ahlak da yoktur.

Bu yüzden Kur’an dışında başka ahlak tanımazlar, küffar düzeni ya da beşeri düzen deyip küfredip geçerler.

İşte Kur’an’daki ayet: leş ve domuz eti haramdır.

Ve kaç bin ton ve kaç yıldır ve kaç şirketle?

18. yüzyılda Kızılderililer tarihte son günlerini yaşıyorlar, Crow kabile reisi, şöyle konuşur:

‘Sığırlar gittiğinde halkımın yüreği yere düştü ve bir daha hiçbir şey olmadı.’

Sığırların gitmesi tarihin sonunu bildiriyordu.

Kabile reisinin şu sözleri iletişim mekteplerinde okutulmalı: ‘Sığırlarımız gittiği halde bir vatanımız olabilirdi, ancak, büyük felaket, sığırların gittiğini halkımız bilmiyordu’.

Sığırların gittiğini ve ölü hayvanların halka yedirildiğini halkımızın bilebilmesi için önce yazılıp çizilmesi söylenmesi lazım, bakın medyanıza, tek satır yazabilen var mı?

Şayet varsa, ey savcılar, şayet varsa ey Cumhurbaşkanı, başbakan, video görüntüleri ortada, halkımıza ‘leş’ yediriliyor’ ve halkımız kendisine leş yedirildiğini bilmiyor.

Bu ülkeden hala umut edebilir miyiz?

UMUT NEDİR?

Tery Eagleton ‘umut’ kitabında uzun uzun anlatır, felaket gününde dahi bir umut sahibi olabilmemiz için yıkımı görebilmelisiniz.

Yıkımı görebilen var mı?

Yıkımı, hayatı, olup biteni, görebilen yoksa, tarihi bir kopuş anındayız.

Halka leş yedirmekten üstelik mücevher gibi pahalı leş yedirmekten daha beteri var mı?

Ünlü İngiliz eleştirmen Terry Eagleton’un lafıdır: ‘Kanserin tedavisini insanlık muhtemelen bulacak ama cinayetlerin değil.’

Kanserin tedavisini bulacak ama ahlaksızlığın değil, üç kağıtçılığın değil, din tüccarlığın değil.

Bir yazarı yok etmenin yolu, onu bir lidere bağlayın.

Bir medyayı basını yok etmenin yolu, onu bir lidere bağlayın.

Bir dini ahlakı yok etmenin yolu, onu bir lidere bağlayın.

Allah’ı yok etmenin yolu, onu bir liderin ağzına menfaatine bağlayın.

Bir ülkeyi yok etmenin yolu, onu bir lidere bağlayın.

DAHA DA BETERİ YOK!

Ölü hayvan leşlerini halka yedirmekten zevk duyuyor ve bu zevk için medyaya minnettarlar, çünkü, medya, kumpas, karargah, darbe, başörtüsü gibi otuz yıldır her pisliği örten tartışmalar içinde.

Ölü hayvan leşlerini halka yedirenler zırnık korku duymuyorlar, çünkü, medyası savcıları otuz yıldır laiklik, darbe, başörtüsüne gömülmüş.

Türkiye halkına milyonlarca ton leş et yedirildi haberinin bu medya ve siyaset düzeninde ilgi duyması için, leş yedirildi haberimizde küçük bir oynama, şöyle yapalım.

Tarım bakanlığında bir CHP’li genel müdür, leşleri mezbahada kestirip sattı.

Şüpheniz olmasın bu haberden sonra tüm İslamcı örgütler camii önlerinde toplanıp CHP’lilerin üzerine vay dinsizler diye yürüyecektir.

Sevgili Diyanet İşleri, bütçeden en fazla parayı alanlardan birisiniz, yukarıdaki ayeti sizin sitenizden aldım, leş ve domuz eti haramdır, yazan.

Şüphe yok ki siz de ‘lidere’ bağlısınız ve başınız ağrısın pek tabii istemezsiniz, olsun, boş geçmeyelim, size de bir soru soralım?

-Öldükten sonra hapşırırsak ne olur?

Sevgili İslamcılar, ancak belgesellerde görürsünüz, leş kargaları, sırtlanlar, akbabalar, leş yerler… Ve bir utanç duymazlar.

Hayvanlar hayvanca yaşamlarında güçlük çekmezler, fıtratları neyse onun gereğini pek kolayca yerine getirirler.

Güçlük insan olmada, insanlık, insanlık değerlerini sonradan fazladan öğrenmek zorundadır.

Ahlaksızlığa rezilliğe iğrençliğe başkaldıran ahlaki bir gücünüz yoksa, bilgi ve ahlak sahibi olamazsınız.

 Kendini dindar diye satan leş tüccarı dinciler, leş kargaları sırtlanlar, bu medya sessizliği, iktidarınızın büyük zaferidir, afiyet olsun.

Her hukuk kurumunu her insanlık değerini çürütüp kokuşturmakla kalmadınız, şimdi, çürüttüğünüz bu leşleri dahi mücevher gibi pahalı bu halka satıp yedirmeyi başardınız, çılgın İslamcılar size helal olsun.

Allem gullem, devletin başında nöbet tutacak tek bir asker tek bir savcı bırakmadınız, size helal olsun. 

Ey halkım, hijyenik leşleriniz afiyet olsun, şüpheniz olmasın, helal kesimdir, kavurması hijyenik kaplara basılmış seçim öncesinde kapınıza ulaşması an meselesidir, afiyet olsun.

NİHAT GENÇ

Editör: TE Bilişim