Şu anda Devlet Arşivleri’nde en az 15 Temmuz kadar tehlikeli olan bir tasfiye hereketi yaşanıyor. Adına “havuz” denilen bir tasfiye hareketi. Herkes, önce havuza düşmüş de sonra havuzdan adam seçiliyormuş da daha bilmem ne tuhaf işler...

Konuyu, gündeme, Odatv taşıdı. Arkasından Prof. Dr. Zekeriya Kurşun eleştirdi. Ömer Lekesiz, Beşir Ayvazoğlu, Yıldıray Oğur, Arslan Tekin, Resul Tosun, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof Dr. Şükrü Hanioğlu, tasfiye hareketinin yanlışlığını ortaya koydular. Meselenin, millî bir mesele olduğu daha nasıl anlatılabilir ki?

Bu yazılarda bir cemaat yapılanmasından bahsedenler oldu. Şükrü Hanioğlu, arşiv uzmanlığının yaz kurslarında öğrenilmeyeceğini; ömrünü vermek gerektiğini yazdı. Bu ifâde çok önemli. Yaz kurslarında Osmanlıca öğrenen birileri, kurumdan gönderilecek uzmanların yerine mi gelecek ki böyle yorumlar yapılıyor?

Ortalık ayağa kalkmışken Devlet Arşivleri Başkanı Uğur Ünal, ses vermiyor. Kurumdan bir açıklama yapılmıyor. Sâdece yeni listenin yapıldığı, gönderilenlerden bâzılarının gönderilmekten vazgeçildiği konuşuluyor.

E hani bu liste kesindi? Hani havuza düşenlerden seçim yapılmıştı?

Kurumdan gönderilenlere tebellüğlerin durdurulması ve yeni listenin gündeme gelmesi bile, meselenin keyfi olduğunun ispatıdır.

Susanlardan birisi de Murat Bardakçı. Arşivde olan biten her şeyi, bir dedektif gibi tâkib eden Bardakçı’nın susması, çok ilginç. Normalde bağlasan durmaz.

Acaba Yıldıray Oğur’un bahsettiği kişiyle arasının iyi olması mı susma sebebi? Hani Osmanlı Arşivi’nden Külliye’ye geçen kişiyle.

Ortalıkta bir cemaat söylentisi var. Yazıcılar mı çiziciler mi ne karın ağrısıysa ne yapmaya çalışıyorlar? Devleti ele geçirmek sevdâsına kapıldılarsa unutsunlar. 15 Temmuz’dan ders alsınlar.

Sayın Cumhubaşkanımız Erdoğan’ın bu liste meslesini durdurması lâzım. Hâne-i saadette teferrüd olmaz. Bugün fetö olur, yarın çetö.

Devlet Arşivleri, hiçbir zaman şu cemaatin, bu tekkenin toplandığı bir yer olmadı. Yurdum çocuklarının karmasıydı. Hiçbir karanlık yapının güçlenmesine izin verilmedi.

Kurum başkanı Uğur Ünal, bir açıklama yapıp kamuoyunu aydınlatmalıdır. Yoksa bu cemaat söylentileri, hem kendi üzerine hem kurum üzerine yapışıp kalır.

Çözüm yolu belli. Bu garip tasfiye hareketi, âcilen durdurulmalı.

......

Bizim oralarda öküzün kafası küpe girmiş. Bir türlü ayıramamışlar. Bilican isminde birisi varmış. “Ancak o ayırır.” denince çağırmışlar.

Bilican, önce öküzün kafasını kesmiş; sonra küpü kırmış. “Sen ne yaptın?” diye kızanlara da “Siz bana ayırın dediniz, ayırdım.” demiş.

Uğur Ünal’ın havuz problemini çözme şekli Bilican’ı hatırlattı. “Çöz” demişler; o da çözüyor.

.....

Bir eleştiri de gönderilenlere sessiz kalan arşiv personeline...

Adamın birisi, köpeğiyle birlikte ölmüş. Cennet’in kapısına gidince, melekler, “Dur buraya yanındakiyle giremezsin.” demişler. Adam, kendisine hiç ihânet etmeyen sâdık dostuna şöyle bir bakmış. “Ben de cehenneme giderim o zaman.” deyip, tam aksi yöne gitmiş.

Cehennemin kapısı açılınca ne görsün? İçerisi cennet...

Şaşırınca melekler şöyle demişler:

“Az önceki imtihandı. Arkadaşını yarı yolda bırakanlar, buraya giremezler.”

Bilmem anlatabildim mi?