Yanlışıyla doğrusuyla, yalanıyla gerçeğiyle öyle bir bağlanıyor ki, bunu vatan sevgisi sanıyor. Karşıt bir görüş belirteni ise vatan hainliği ile yaftalıyor. Feraset içeren cümleler maalesef yerini hakarete, aşağılamaya bırakıyor. Biri birini koyun olmakla, diğeri diğerini birilerinin uşağı, vatan haini olmakla suçluyor. Oysa hepsi aynı toprağın fidesi, aynı kahvede aynı taşlarla okey oynayan, aynı bardakla çay içen BİZİM vatandaşımız.

Peki vatandaşımız bu hale nasıl geldi? (Vatandaşın keşke bunu düşünmek gibi bir derdi olsa.).

Oy verip, seçip, meclise bizi temsil etmeye gönderdiğimiz siyasiler, öyle tümcelere, öyle kelamlara, bulundukları yeri koruma, oldukları yerde yükselebilme adına öyle hakaretlere, iftiralara, karalamalara, bel altı vurmalara başvurdular ki, artık SİYASİLER MİLLETİN TEMSİLCİSİ OLMAKTAN ÇIKTI, MİLLET SİYASİLERİN SAVUNUCUSU OLMAYA BAŞLADI. (Bunu kimisi gafletle, kimisi hıyanetle yaptı, yapıyor) ( hastalığa ayak uydurayım dedim).

Çünkü bizim vatandaşımız çok deli seviyor. Sevince deliriyor. Sevince köreliyor, körleşiyor. Sevince sağırlaşıyor. Onun sevdiğini sevmeyen kişiden nefret ediyor. Oysa aynı kahveye giden bizim vatandaşımızın kimisi batak seviyor, kimisi okey, kimisi oralet içiyor, kimisi çay. Aynı kişiler bir gün okey oynayınca yarın diğerini kırmamak için batak oynuyor. Ama bir siyasetçi, havaya doğru "bunlar koyun" deyince, öbürü; "Ben seni tanıyorum sana demedi ama haklı." diyor. Diğer siyasetçi, "Bunlar vatan haini" deyince, bu sefer beriki diğerine; "Seni tanıyorum, sana demedi ama haklı." diyor. Kimse de çıkıp HAİNSE VE HAİNİ BELLEMİŞ İSEN TIK İÇERİ, VUR KAFASINI VATAN BEKASI İÇİN demiyor. Çünkü siyasetçilere göre ortada hain var ama kimliği belli değil, "YERSEN".


Siyasiler için havanda su dövmek, hayali düşmanlarla dövüşmek, görünmeyene saldırmak daha kolay. Bu şekilde cümle kurmak, isim vermeden hakaret etmek, toplu saldırıya geçmek daha etkileyici. Neden? Neden belli: Sen, yanındakine; “sana demedi ama güzel konuştu” diyeceksin, beriki, yanındakine; “sana demedi ama güzel konuştu” diyecek, Hakkari'deki; “sana demedi ama güzel konuştu” diyecek, Antalya'daki; “sana demedi ama güzel konuştu” diyecek, İstanbul'daki; “sana demedi” diyecek, Trabzon'daki; “buradan zaten hain çıkmaz” diyecek. Diyecek de diyecek. Herkes yanındakine; “SEN HAİN DEĞİLSİN AMA MEMLEKETTE ÇOK HAİN VAR” diyecek. Niye? Çünkü SİYASİ HAZRETLERİ ÖYLE DEDİ. “Sizi vatan hainleri” diye parmak salladı. Kime? O belli değil. İşte, şuna oy verenlere, buna vermeyenlere, şunun şu düşüncesi güzel diyenlere, bunun bu dediğine haksızsın diyenlere, ama KİME? İşte, genel, herkese, ama sana değil, SENİ TANIYORUM!!!

Ey memleketimin güzel vatandaşı, ey toprağımın emekçisi, beni milliyetçi yapan ataların torunları, kurban olduklarım, yapmayın. Birine hain demek ne kolay öyle... Birine onun bunun uşağı, bilmem neyin nesi demek ne kolay öyle... Hadi İSİM VERSENİZE, desenize şu haindir diye yanındaki işaret ederek. "Ahmet CHP'ye oy verecek, ben tanırım vatan hainidir." desene. Hadi desene "Mehmet İYİ Parti'ye oy verecek, kahveden de tanırım, ne Fetöcüdür o bilir misiniz?" desene. Ayşe, "Madem cumhurbaşkanı adaylığını kabul ettin o zaman Selahattin Demirtaş niye içeride?" diye sordu, "Kısır günlerinden tanırmış benim hanım, o Ayşe var ya o, o ne PKK'lıdır." desene. "Üniversiteden sınıf arkadaşımdır Hüseyin, Erdoğan'ın her dediğine he diyor, zaten o bölümü nasıl kazandı anlamadım cahilin tekidir, koyundur." desene. "Ali'yle lisede tanıştık. O Ülkü Ocakları'na giderdi, iyi çocuktu. Okur, araştırır, siyaset ve memleket meseleleri hakkında kafa patlatırdı. Hala görüşürüz çok zeki adam, güvenilir de biri. Ama şu üç hilal sevdası var ya, neymiş MHP'den vazgeçemiyormuş. Al işte, yedek lastik, payanda, Ali aklını kiraya vermiş, lider, teşkilat, doktrinmiş, kendisi düşünemez." desene. DİYEMEZSİN!


DİYEMEZSİN! Siyasetçi isim vermiyor ki sen de veresin. Ama senin tanımadığın, AKP'li Fatma koyun, MHP'li Mustafa hain, CHP'li Murat emperyalist uşağı, İYİ Partili Yaşar Fettullah Gülen hizmetçisi, SP'li Emine cumhuriyet düşmanı. Senin tanıdığın Ayşe, Fatma, Hayriye ise "öyle düşünürler ama iyi insanlardır, ne sana ne vatana zarar gelmez onlardan". ÖYLE Mİ? Hadi gidin oradan be!

Güzel vatanımın, gönlü güzel vatandaşları… Ekonomist değilim. Mesleğin erbaplarına saygısızlık etmek de istemem ama faiz enflasyonun tek sorumlusu değildir. Bu iş tek başına dış güç işi değil, piyasa işidir. Piyasa cansızdır, piyasa hata yapanı affetmez. Bu Amerika da olsa affetmez, Endonezya da olsa affetmez. 2008 de affetti mi Amerika’yı? Etmedi.

Yani benim güzel vatandaşım, dolar 10 TL olursa sen yine Erdoğan'ı sev, oyunu AKP'ye ver. Yine yanlışlarıyla savun, EYVALLAH da, deme ki bir şey olmaz. Bil ki dolar 10 TL olursa memlekette çiğ etkisi olur. Memlekette uçurumdan aşağıya uçuşlar olur. Yahu demek istemiyorum ama ülke batar, de. De çünkü doğrusu bu, de çünkü olacak olan bu. De, BUNU DEDİN DİYE, BUNU İSTİYOR OLMAZSIN. Bunu dedin diye kimse sana hain diyemez, dememeli. De, KORKMA.

KORKMA! Bunun sorumlularını da unutma ama. Nasıl diyorsun ya sevince, “çalıyor ama yapıyor”, yine söyle, “yaptık ama başaramadık” de. OLANI SÖYLEMEK SENİ HAİN YAPMAZ. Seni felaket tellalı yapmaz. Olanı söylememek ise seni HİÇ yapar HİÇ.

Özetle, memlekette para politikaları yanlış yönetilmiştir. Doların artışı, ülkemizde üretimin olmayışına, devletin kendine ait neredeyse hiç markası kalmamasına, ithalattaki gereksiz artışa, dış borçtaki artışa, cari açıktaki uçuruma ve bunun gibi çeşitli sebeplere bağlı. Haliyle bu durumu iyi yönetemeyenlerin başarısızlığına bağlı.

"Dış mihraklar bu memleketin üzerine oyun oynuyor, yedirtmeyiz" demekle çözüm bulunmaz. Dış mihrakın işi zaten oyun oynamak. Bugün mü başladılar ülkemiz üzerinde oyuna? Sen Amerika üzerine oyun oynanmıyor mu sanıyorsun? Rusya, Çin, Avrupa, Afrika... Hepsi çok mu seviyor Amerika’yı? Hiç biri oyun oynamıyor mu Amerika üzerinde? Oynuyor değil mi? Niye Amerika'ya değil de sana oluyor olan? Sonuç şu: SEN GÜÇLEN, ONLAR OYNASIN. (bunu da sen anla)

Murat Özsoy

Editör: TE Bilişim