Uzun bir zamandır ısrarla savunduğumuz bir görüşe göre ve bilhassa 2008 yılında patlayan global krizden itibaren, yani Amerikan Merkez Bankası'nın ($) miktarını 800 milyar $'dan 4,2 Trilyon $'a çıkarmış olması sebebiyle ve insanlık tarihi boyunca faiz oranlarının dünyada en düşük seviyeye inmiş olmasını fırsat olarak değerlendiren AKP iktidarları, bu paralarla geleceğimizi ipotek altına alarak millet olarak hepimize "yalancı bir cennet" yaşattılar.

Dünyadaki bol ve ucuz para dönemini akıllıca kullanmak yerine, bu fırsatı kötü kullanarak, ithalat ve tüketimi artırmak, verimsiz yatırımlar (inşaat, AVM, perakende tüketim zincirleri v.s. gibi) yapmak ve düşük kurla enflasyonu düşük çıkarmak gibi "ilizyonlarla" bizi Ağustos 2018 yılına kadar getirdi.

Tabi ki, AKP bu döneme kadar olan bütün seçimlerden de, doğal olarak mutlak bir başarıyla çıktı.

Şimdi bu girişten sonra, savunduğumuz tezimizin doğruluğunu rakamlarla ortaya koymak gerekirse; incelendiğinde herkesin de kabul edeceği gibi, $/TL KURU, DIŞ TİCARET AÇIĞI ve gerçekleşen ENFLASYON arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.

*2010 Yılından başlayacak olursak, $/TL kuru 1.50, Dış Ticaret Açığı 71,67 Milyar $ ve Enflasyon da %9,1

*2011 yılı $/TL Kuru 1.67, Dış Ticaret Açığı 106 Milyar $ ve Enflasyon da %7,17

*2012 yılı $7/TL kuru 1.80, Dış Ticaret Açığı 84 Milyar $ ve Enflasyon oranı %6,16

*2013 yılı $/TL kuru 1.90, Dış Ticaret Açığı 100 milyar $ ve Enflasyon %7,4

*2014 yılı $/TL kuru 2.18, Dış Ticaret Açığı 85 milyar $ ve Enflasyon %9,66

*2015 yılı $/TL kuru 2.72, Dış Ticaret Açığı 63 milyar $ ve Enflasyon %8.09

*2016 yılı $/TL kuru 3.0, Dış Ticaret Açığı 56 milyar $ ve Enflasyon %6,58

*2017 yılı $/TL kuru 3.65, Dış Ticaret Açığı 77 milyar $ ve Enflasyon %11,72

*2018 yılı $/TL kuru 4.72, Dış Ticaret Açığı 55 milyar $ ve Enflasyon oranı %22

*2019 yılı ilk altı ayında $/TL kuru 5.75, Dış Ticaret Açığı 14.8 milyar $ ve enflasyon oranı da %15,71 olarak gerçekleşti...

Görüldüğü üzere yukarıda anlattığımız denklemde CARİ AÇIĞIN PATLADIĞI yıllarda enflasyon %10'un altındadır. Bu veriler arasındaki denklem ve tüketiciye yansıma biçimi bozulmadıkça AKP de seçim kazanmaya devam etti.

DÖVİZ KURU DÜŞÜK TUTULURSA İTHALAT ARTAR, CARİ AÇIK PATLAR ve ENFLASYON DA DÜŞMÜŞ GÖSTERİLİR...

Bu tablonun özeti, AKP iktidarı 2002-2018 arasında $/TL kurunu düşük tutarak, bütün yerli imalatçı ve tarım üreticilerini batırmış ve herkesi ithalatçı haline getirmiştir. Bu sebeple de bilhassa 2010-2017 arası DIŞ TİCARET AÇIĞINI patlatmıştır. Yine bu yıllarda düşük kur ve ithalat yoluyla sözde tüketim ürünlerinin fiyatları kontrol altında tutmuş ve enflasyonu düşük çıkarılmıştır.

Lütfen yukarıda verdiğimiz bilgiler dahilinde; $/TL kuru, dış ticaret açığı ve enflasyon artış oranlarına ve aralarındaki ilişkiye bakınız, ne dediğimiz çok daha iyi anlaşılacaktır.

Yukarıda verdiğimiz rakamlardan ve artış oranlarından anlaşılacağı üzere, AKP iktidarları sadece dışarıdan bol bol borçlandıkları dövizle, düşük kur ve faiz politikası ile içerideki üreticinin ve bilhassa tarımın canına okumuş ve herhangi bir yerli ürünün fiyatı artacak olursa da İTHALATA yüklenerek, fiyatları yapay olarak bastırmak dışında hiç bir şey yapmamışlardır.

AKP iktidarları döneminde bugüne kadar ödenen dış borçlar için 166 milyar $'lık faiz ödemesi dışında ve mevcuttaki 460 Milyar $'lık ana para dış borcu sebebiyle ve hem şirketlerin hem de bankaların bilançolardaki riski dolayısıyla, şimdi de $/TL kuru artmasın diye uyduruk tedbirlerle çare bulmaya çalışıyoruz.

İnanın ki, dış borcumuz bu kadar yüksek olmasa ve üretimimizin de büyük bir kısmı son on altı yıldır İTHALATA bağımlı hale getirilmemiş olsaydı, şimdi $/TL kurunun 7.5 TL olmasını şiddetle savunurdum...Çünkü yerli imalatçı ve tarım üreticisini korumak için elimizde "gerçekçi döviz kuru" dışında başka da hiç bir enstrüman kalmamıştır.

Oysa ki, hatırlarsınız "akl-ı evvel" bir danışman ise $/TL kurunu 1.0 TL'ye eşitlemek gibi bir hayal peşindeydi. Hatırlayalım; onuncu kalkınma planında 2018 için $/TL kur hedefi 1,97 TL idi.

Bu aptalca hedef ve hayalin anlamlı tek izahı ise özetle; TÜRKİYE'NİN hiç bir şey üretemeyen ve gelişmiş ekonomilerin nihâi ürünleri için açık pazarı haline getirilmek istenmesi ve içeride de bu YANAŞMA DÜZENİNİN yandaşlarının "siyasi ve ticari" komisyonculuğunu yapmaktan başka bir şey değildir.

Şimdi ise damat bakanımız 17 yıl sonra ithalata bağımlı bir ekonomik düzende, krizinin getirdiği durgunluk sebebiyle Mayıs ayı itibariyle 151 milyon $'lık cari fazla sebebiyle hem sevinmekte, hem de bir anlamda geçmiş 17 yılı kötüleyerek; "artık cari açık dönemleri geride kaldı" demek suretiyle, ekonomik durgunluğu perdeleyecek şekilde "kelâm hokkabazlığına" devam etmektedir.

İşin tuhaf tarafı ise; muhalefetin bile bu düzeni köklü bir şekilde değiştirmek niyetinde olmamasıdır...

Sonuçta; düşük kur, ucuz ithalatla sağlanan düşük enflasyon ve hesapsız borçlanmayla lüks yaşamanın tuzağına düşürüldük ve o ucuz borç kaynakları da bitince ekonomimiz uzun yıllar sürecek ekonomik bir kriz ve durgunluğun pençesine düşmüştür.

Bâki selamlarımla