Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?
Yıllarca bu soruyla örneklemeler yaptık ama bir türlü hangisinin daha çok bildiğini netleştiremedik. Kendimce her ikisini de yeterince yapmaya çabaladım. Ancak; bilinçli gezmenin, bilgi açısında biraz daha faydalı olduğunu düşünmekteyim. Görsel hafıza ile, bilgiler daha çabuk kazınıyor akıllara.
Birkaç sene önce, Hindistan’da bir iş seyahatindeydim. Kıymetli taşlarıyla ünlü, Jaipur şehrine düştü yolum. Hem fuar, hem de görüşmelerim vardı. İşlerimi bitirdikten sonra arkadaşlardan rica ettim ve meşhur elmas pazarına gittim. Hesaplı bir şeyler bulursam, eşime alırım diye düşünmüştüm. Çok güzel bir yüzük buldum. Göz bebeğimin tümünü kaplayan bir pırlanta ve etrafını yavruları gibi sarmış minik pırlantalardan oluşan bir yüzük gördüm. Gittiğim yer, oranın en zengin esnafının dükkanıymış ve dükkanına gelen hatırlı kişiler için bu yüzüğü kasadan çıkarır gösterirmiş. Beni götüren değerli kişiler sayesinde, ben de o yüzüğü görmüş oldum. Dünyanın en pahalı yüzüğü bu dedi. Çok etkilenmiştim. Işıltısı hala gözümün önündedir ama bir yerde yanılmıştı o esnaf; kendi yüzüğünü, dünyanın en pahalı yüzüğü zannediyordu. Emeğin ve kıymetin, pahalılık için yeterli girdiler olduğuna inanıyordu.
Yıl 1994. Bir konuşma esnasında konuşmacı tarafından, dinleyenlere bir yüzük gösterildi. Gayet mütevazi bir yüzük gibi görünmüştü. Gösteren şahıs; “tek servetim bu yüzük” demişti. Büyük bir alkış koptu. “Helal olsun” sözleri yankılandı! Nereden bilebilirdik o yüzüğün dünyanın en pahalı yüzüğü olduğunu ve nereden bilebilirdik o mütevazi yüzüğün ileride milyarlarca dolar edebileceğini? Yazdığım gibi yanılmıştı Jaipur’lu esnaf.
Maalesef en pahalı yüzük 25 senedir Türkiye’de!