“Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu” misali sistem değişti, işler karıştı, geçmiş unutuldu ve hemen hemen bütün siyasi partilerde “eksen kayması” oldu. Gururumuz MHP’yi tanıyamaz olduk; ülküdaşlar dağıldı, dağıtıldı.  AKP, “Üç beş oy fazla alırım” anlayışı ile olsa gerek, başta Çankaya olmak üzere bazı yerlerde temsil ettiği tabanla ve ittifak kurduğu MHP ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişileri bile aday gösterdi. Bu ve benzeri siyasi atraksiyonlar kendi seçmenini istismar edip ittifak ruhunu zedelemek değil de nedir? Bunu fark eden AKP ve MHP seçmenlerinin uygun gördükleri başka adayları tercih edecekleri kanaatindeyim.  

Netice itibariyle olup bitenler içimize sinse de sinmese de bir seçim gelip kapımıza dayandı. Vatandaşlık hukuku olarak vazifemizdir, gidip oy kullanacağız ama işin içinden çıkmak zor mu zor. Arkadaşlardan ve çevreden “Kime oy vereceksin” ya da “Kime oy verelim” diye soranlar oluyor. Elbette kimsenin hür iradesine karışıp etkilemek gibi bir niyetim yok ama uzun uzun düşündükten sonra kendi niyetimi bu yazı ile  ortaya koymak istedim.,,

Şimdi Ankara’da, yıllarımızı verdiğimiz MHP’nin adayı yok. Düşünebiliyor musunuz?  45 – 50 yıldır bilmem kaç seçimde oy verdiğiniz siyasi partinin adı ve amblemi oy pusulasında yok! Girdiği İttifak’ın adayı geçmişte FETÖ’ye imkân sağlayanlardan biri. İttifak adayı olunca “Ben de bir zamanlar ülkücü idim” demek zorunda kalana ben nasıl güvenip oy vereceğim? Bu kadarla da kalsa iyi; “Türkeş’in seminerlerine gitmiştim de sonradan gördük ki yurtdışından tezgâhlanan bir oyunun piyonuymuşuz!” gibi bir şeyler söylemiş.  Allah Allah… O zaman lise yıllarından beri bu işin içinde olan ve artık yetmişine merdiven dayayan bizler de mi “piyon” oluyoruz be adam? Hem bu ifade, bizlere olduğundan daha çok rahmetli Başbuğ’a da hakaret değil mi?

Biz bir ülküye inanmıştık: Vatanın birlik ve bütünlüğüne, Türk Dünyası’nın yeniden şahlanacağına… Hâlâ da bu inançtayız. O ise “piyonmuşuz” dediğine göre demek ki ülküsünü, idealini yitirmiş ve bizimle işi olmayacağı açık. Zaten, seçim çalışmaları sırasında da piyonluğu depreşmiş olmalı ki, “Sayın Cumhurbaşkanım izin verirse Mansur Yavaş’la televizyonlara çıkıp tartışırım” deyiverdi. Anlaşılan vesayet altında. Dolayısıyla kendi başına karar verme ve yönetme cesareti yok. Hem,  22 yıl boyunca hiç ziyaret etmediği halde,  Belediye Başkanlığı’na aday olunca medya ordusunu peşine takarak, elinde karanfillerle, -ne yazık ki giderek bir “Seçim Türbesi” durumuna getirilen- Alparslan Türkeş’in mezarı başında gösteri yapan birine asla oy veremem. Onun için Millet İttifakı adayı olarak seçime giren, bir önceki seçimde mağdur edilen ve birileri gibi “piyonmuşuz” falan demeden ülkücü kimliğini açıktan açığa haykıran Mansur Yavaş’ı tercih ediyorum bu bir!

Eğer İstanbul’da oy kullanacak olsaydım…

İstanbul koca bir şehir olmaktan öte Türkiyemizin geniş bir özeti. 25 yıldan beri aynı siyasi anlayış tarafından yönetiliyor. Metrolar, Alt ve üst geçitlerle tüneller yapılsa da şehrin ruhu kayboldu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendi ifadesi ile “Bu şehre ihanet” ettiler. Fatih’in, Yavuz’un, Kanuni’nin, hatta göklere çıkardıkları Abdülhamid’in İstanbul’u artık yok. Gökdelenler, kuleler tarihi sildi süpürdü. Şehir nefes alamıyor. Yönetenlerin “Metal yorgunluğu”artık bünyeyi iflasa getirme noktasında. Mecburiyetten aday gösterdikleri Binali Bey tıpkı Yakup Kadri’nin “Zoraki Diplomatlığı” misali heyecanını yitirmiş, kendisi tarafından bizzat itiraf edildiği gibi “Ununu eleyip eleğini asmış”durumda. Yalnızca sempatik tavırları ve şakalaşmalarıyla işi götürmeye çalışıyor. Onun için İstanbul’un genç, dinamik, hizmet etme aşkı ve heyecanı ile dolup taşan bir Belediye Başkanı’na ihtiyacı var. Yorgun, durgun ve kırgın İstanbul’u ancak bu özelliklere sahip bir Belediye Başkanı canlandırabilir. Aileden gelen ülkücü, mütevazı, gayretli, çalışkan, dürüst kişiliği ile Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul için ideal bir aday olarak görüyorum. Dolayısıyla İstanbul’da oy kullanacak olsaydım tercihim belli; bu iki!

İkamet ettiğim Keçiören’e gelince… Turgut Altınok MHP’den Belediye Başkanı adayı olduğu zaman yanında idik ve destekledik. Güzel hizmetleri de oldu, alkışladık ve bir Keçiören şiiri bile yazdık, bestelendi. Sayın Bahçeli’nin Genel Başkan adaylığı sürecinde ters düştükleri için Fazilet Partisi adayı olarak seçimlere girmesi söz konusu olduğunda MHP İl yönetiminden birine, Hanımeli Sokak’ta bulunan bir tekstil mağazasında “Turgut Bey’i aday yapmaları, çünkü Keçiören’de bir karşılığı olduğu” konusunda dil döktümse de nafile… O Fazilet Partisi’nden seçildi, MHP kaybetti. Sonra Fazilet gitti Refah, Refah da gitti AKP geldi. Turgut artık AKP’nin Belediye Başkanı idi. Daha sonra şu oldu bu oldu, ortaya bir de kaset atıldı ve AKP’den kovuldu, mahkemelik oldular. Son mahkemeleri de sanırım 4 – 5 ay önce karara bağlandı.

Turgut Bey’den sonra Keçiören’in dört bir yanı ile Belediyeye ait kamu araçlarını artistik resimleri ile donatıp giydirerek varlığını hissettirmeye çalışan başka bir Ak Partili iki dönem Belediye Başkanlığı yapmıştı ki tekrar Altınok’u çağırdılar, o da koşa koşa, ağzı kulaklarına varan bir iştahla kabul ediverdi. Her ne olursa olsun, bir insan kovulduğu kapıya dönmemeli, dönerse de kendi başına bırakılmayacağını bilmeli. Bu konuda ne demek istediğim zaten, Özhaseki’nin “TV’ye çıkmak için izin verilirse” cümlesinden açık ve net olarak anlaşılıyor. Turgut Bey seçilirse, Başkan Yardımcıları atamalarının bile kendi inisiyatifine bırakılmayacağını bilmeli ama ne yazık ki siyaset de böyle bir şey işte… Onun için Keçiören’de İYİ Parti’den aday olan ve daha önceki seçimde MHP adayı olup kaybeden Güçlü Şenel’e oy vereceğim; bu üç!

Memleketim olan Burdur’un Bucak ilçesine gelince… Gençlik yıllarımda çok mücadele etmiştik ve 1977 seçimlerinde MHP’ye Belediye Başkanlığı’nı kazandırmıştık. Sonraki dönemlerde MHP bir daha kazandı ve ardından Türkiye geneline tabi oldu, işler karıştı. Avukat Alpaslan Dursun, meşhur 24 Haziran seçimlerinde Burdur’dan MHP Milletvekili seçilmişti. Ne yazık ki siyaset cambazları seçimleri yenileme yoluna gidince Alpaslan Bey’in milletvekilliği 4 ayla sınırlı kaldı, mağdur edildi. Bu arada MHP karıştı, ayrılanlar İYİ Parti’yi kurdular. İYİ Parti’yi tercih eden Alpaslan Dursun şimdi Bucak’tan Belediye Başkan adayı. Bucak’ta oy kullansa idim tercihim belli; bu dört!

Eğer Iğdır’da oy kullanacak olsa idim, tereddütsüz MHP adayı olarak seçime giren ve daha sonra Cumhur İttifakı’na dâhil edilen ülküdaşım ve TRT’den mesai arkadaşım İsa Yaşar Tezel’e oy verirdim; bu beş!

Sahi, bir de İzmir var değil mi? Orada oy kullanacak olsaydım…  Tunç Soyer’in aday gösterilmesinin sakıncalı olacağını ve ittifak ruhuna uygun olmayacağını CHP ile ilgileri olan bazı arkadaşlara bildirmiştim. Buna rağmen dedik ya, siyaset böyle bir şey; aday yaptılar. Oy vermezdim... Nihat Zeybekçi’ye gelince… Tepeden inme ya da paraşütle indirilmelere hep karşı olduğum için İzmir’de sandığa gitmez ya da boş oy kullanırdım; bu da altı!..

Anlaşılacağı üzere bende ve benim gibi düşünenlerde Ülküdaşlık hukuku her şeyin üstünde ama siyasi dalgalanmalar ve ayak oyunlarına, hele de menfaat için “Eskiden ben de ülkücü idim” diyenlere pirim yok. Türk Milleti artık gerginlikten, ötekileştirmekten, hakaretlerden bıktı. Sakinliğe, huzura, güvene ihtiyacımız var. Bunun için de öyle anlaşılıyor ki, değişim şart!

TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ

Editör: TE Bilişim