Kendini “Müslüman” olarak tanımlayıp Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna inanan her kim varsa sözüm onlaradır.

İddia ediyor ve diyorum ki İslamiyet’te kesin olarak CEMAATÇİLİK YOKTUR, Müslüman olmak vardır. Cemaat kavramının en güzel örneği hiçbir kişi ve gruba bağlı olmadan; menfaat, ticaret ve siyasi beklenti içine girmeden yalnızca Allah Rızası gözeterek ibadet ve yardımlaşıp dayanışma maksadıyla bir araya gelmektir.

TÜM MAKALELERİ

“Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühu = Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’ın Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim” dedik mi? Dedik. Bir de üstüne, “La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah = Allah’tan başka İlah yoktur, Muhammed’ O’nun elçisidir” diye pekiştirdik mi? Pekiştirdik.

Peki, Fatiha Suresi’ni okurken “İyyakena’budu ve iyyake’nestain = Ancak sana kulluk/ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz” diye Allah’a söz verdik mi? Verdik.

Bizde din öğretimi maalesef daha çok ezbercilik üzerine kurulduğu ve Cenab-ı Allah “Andolsun Biz Kur’anı düşünüp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan” (Kamer Sures, 17, 22, 32 ve 40. Ayetler) diye sormasına rağmen ne anlamını öğrenmeye çalıştık ne de düşünüp öğüt aldık.

Hele de günde beş vakit namaz kılan kardeşim, kardeşlerim! Sizler nafileleri/sünnetleri ile birlikte beş vakit namaz kıldığınızda en az 40 defa, dualarını da eklediğinizde 45 defa, gece namazı ve başka nafileler de kılıyorsanız belki 50 – 60 defa Fatiha Suresi’ni okuyor ve Allah’a her gün en az kırk – elli defa “Ancak sana kulluk/ibadet eder ve ancak senden yardım dilerim” diye söz veriyorsunuz; farkında mısınız? Eğer farkında iseniz niye gidip birilerine bağlanarak ondan yardım diliyor ve hatta farkında bile olmadan ona kul oluyorsunuz?

Ayrıca, farkında mısınız bilmiyorum; Türkiye’de galiba 70 civarında fırka, tarikat, cemaat, grup -her ne ise- var. Üstelik de Hanedanlık gibiler. Şeyhlik, Şıhlık, Liderlik babadan oğula, oğul yoksa damada geçiyor. O gruplara/cemaatlere göre İslamiyet’i temsil etme hakkı yalnızca kendilerinde, öbürleri yanlış yoldalar! Birbirlerinin camilerine, mescitlerine ya da dergâhlarına gidip ibadet etmeyi bile nerede ise küfür sayıyorlar. Hepsi de siyasete bel bağlamış, menfaat ve ticaret bataklığına batmış durumdalar. Peki ya Allah rızası? Lafta var ama esasta, uygulamada ve hatta görünüşte bile yok. Bu gruplara mensup kişiler, müritler Diyanet’e bağlı camilere bile gidip ibadet etmiyorlar. Cuma ve bayram namazlarını her mürit bağlı olduğu dergâha gidip kılıyor. Ezbere bir iddiada bulunmuyor, her bayram, her Cuma şahit olduğum için yazıyorum.

Ey kardeşim! Müslüman olmak Allah’a teslim olmak demektir. Allah’a teslim olanın başkasının şefaatine ihtiyacı yoktur ve buna tevessül ederse inkâra girer.

Günümüzde Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş dergâhları gibi yalnızca Allah rızası için çalışan gruplar ve Yunus Emre gibi “Şeyhimin dergâhına odunun bile eğrisi giremez” diyen müritler, dervişler yok artık. Tabir yerinde ise “At izi it izine karışmış durumda.”

İşte yukarıda Fatiha Suresi’nde verilen sözü, Kelime-i Şehadet ve Kelimeyi Tevhid’i hatırlattım. Bunları bilip sırrına erenlerin kimsenin yol göstericiliğine ve şefaatine ihtiyacı yoktur, olamaz. Gelin şimdi yine Kur’an-ı Kerim’e dönelim ve anlamlarını vereceğim ayetlerin ışığı altında kendimizi hesaba çekelim:

“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, onlarla hiçbir işin ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır.” (En’an Suresi, 159. Ayet)

“Dinlerini paramparça edip o fıtri/yaratılış üzere olan dinden uzaklaşarak çeşitli zümrelere ayrılanlardan da olmayın ki, ayrılığa düşen her zümre kendi inancı ve kendi görüşü ile övünüp durmaktadır.” (Rum Suresi, Ayet 32)

Şimdi elini vicdanına koy ve iyi düşün kardeşim, baştan beri yazıp ifade etmeye çalıştıklarımla buraya aldığım bu Allah Kelamları arasında bir çelişki var mı? Cenab-ı Allah, “Ayrılığa düşmeyi, grup ve zümrelere ayrılmayın” diye ikazını yaptıktan sonra, “Ayrılığa düşen her zümre kendi inanç ve görüşü ile övünüp durmaktadır” diyerek de tam da günümüzdeki Cemaat yapılarına işaret etmiyor mu? Allah aşkına iyi düşünün ve anlayın artık. Yoksa kendinize, ailenize, milletimize, devletimize yazık ediyorsunuz.

Son yıllarda ve özellikle son birkaç ay içerisinde “Cemaat evi, cemaat yurdu, dergâh, kurs” diye adlandırılan yerlerde olan kesip biçmeler, taciz ve tecavüzler, intiharlar” olacak iş değildi ama oldu, oluyor. Oysa Allah bizi devamlı ikaz ediyor, başımıza vururcasına da tekrar edip duruyor: “Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz” (Kasas Suresi, Ayet 60), “Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (Secde Suresi, Ayet: 4)

Tekrar ediyorum: İslamiyet’te Allah rızası için Cemaat Olmak vardır ama CEMAATÇİLİK KESİNLİKLE YOKTUR! Dolayısı ile Cemaat Evi ve Cemaat Yurdu da olamaz, olmamalıdır. Ayetlerle sabittir ki cemaatçilik yapıp ayrılığa düşenler de Allah indinde hesaba çekileceklerdir.

Cemaatçilik furyasının devletimize ve milletimize açtığı belalardan ders almayıp oy devşirme derdine düşen siyasilerin hesaplarının ise kat kat ağır olacağı aşikârdır vesselam.

Editör: TE Bilişim