AK Parti’nin, son seçimlere kadar hem yerel hem genel seçimlerde başarılı olmasının en mühim sebeplerinden birisinin kadın kolları olduğunu biliyoruz. Özellikle 90’lı yıllarda Refah Partisi’nin kadın kollarının gayreti, gerçekden takdir edilecek boyuttaydı.

AK Parti kadın kollarından peş peşe bakan çıkması, en aşağıdan itibaren kadın kollarının iştahını kabarttı. Tam bir ego patlaması yaşandı. Siyâsetin "s"sini bilmeyen bir çok partili kadın, "Vaktiyle siyâsete girmiş olsam şimdi bakandım." deme cüretini gösterdi. Bâzı illerde, milletvekili adaylarını, kadın kolları belirledi. İstemedikleri adayları geri çektirdiler. Zamanla 94’den beri canla başla hizmet eden hanımlar küstürüldü. Çıkar için partiye giren kadınlar ihyâ edildi. Maddî durumu iyi olup çalışma hayâtını bilmeyen ev hanımları bile kariyerli kadın olmak, hatta birgün vekil veya bakan olmak hayâliyle partinin kapısını çaldılar.

Mahalle başkanı, ilçe başkanlığını; ilçe başkanı, il başkanlığını; il başkanı ise kadın kolları başkanlığını hayâl etti. Sonra da ver elini milletvekilliği veya bakanlık. Liyâkatin hiçbir önemi yok nasılsa.. Haksızlık etmeyelim, kendisi için değil, eşi veya çocuklarına referans olmak için kadın kollarına giren hanımlar da oldu. Bu kadar kadın kalabalığı içinde sâdece çalışmak yetmez elbette. Bir an evvel yükselmek ve parti büyüklerinin gözüne girmek için yalakalıklar da yapıldı.

İllerine gelen vekillerin ve bakanların gözüne girmek için birbirini ezen bu kadın tipi, arâzide çalışmadı. Zâten topuklu ayakkabıları, şık kıyâfetleri ve güneş gözlükleriyle dolaşmaları da imkânsızdı. Başı açık ya da kapalı olsun, bu tip hanımlar, başöğretmen edâsıyla takım elbise giyerek veya kürküne sarılarak halka gitmeye kalkan CHP’li hanımların durumuna düştüler.

İktidarda durum böyleyken Canan Kaftancıoğlu diye bir kadın, CHP’nin İstanbul İl Başkanı oldu. Daha ilk günden, “Bu kadın, iş bitirir.” diye düşündüm. İl başkanlığı seçimindeki kıyâfetinin sâdeliği dikkatimi çekti. Fikirlerine karşıydım ama farklıydı. Görünce yol değiştirdiğimiz şirret laik teyzelere benzemiyordu.

Nitekim seçimde gece gündüz çalıştı. Teşkilatçılığını gösterdi. Sandıkları terk ettirmedi.

İşte bu çalışma, takım elbiseyle topuklu ayakkabıyla olmaz. Hele kürkle hiç olmaz.

Kot ister, kot!

Canan Kaftancıoğlu, 12 Eylül öncesi solcuları gibi kotuyla düz pabuçlarıyla sahadaydı.

Sonuç ortada.

İmamoğlu kazanınca Beylikdüzü’nde bir konuşma yaptı. Kaftancıoğlu yanındaydı ve üzerinde, yine kot pantolon vardı.

Şöyle dedim, kendi kendime:

İstanbul’u almak, kot ister!