Olası ittifak durumunda Türkiye'nin zorla sürükleneceği açmaz, arapsaçına dönmüş siyaseti tekrar düzlüğe çıkarma önerileri ve umudu diri tutmak adına neler yapılması gerektiğine dair öngörülerimizi paylaşacağız. Özellikle İYİ Parti özelinde mevcut durumda yüklendiği ağır ve önemli misyonu en etkili şekilde yerine getirmesi adına önerilerimizi sıralayacağız. 

Bütün bunları beklentilerimiz ve isteklerimiz doğrultusundan ziyade son derece nesnel bir bakış açısı ve istatistiki veriler kullanarak yapacağız. Bu vesileyle bu yazı dizisi ile yapacağımız analizlerin şahsi tercih ve siyasi eğilimlerimizden bağımsız olarak,  değişik araştırma sonuçları ve gözlemlerimize dayalı olduğunu, okuyucularımızın da bu yazı dizisini takip ederken serinkanlı değerlendirmelerde bulunmalarını önemle rica ediyorum.

Her ne kadar ANDY-AR’ın araştırması, 
(1) AKP/MHP ittifakıyla seçimin birinci turda % 55 oyla tamamlanacağı,
(2) seçimin ikinci tura kalması ve adayların ise R.T. ERDOĞAN ve K. KILIÇDAROĞLU olması halinde % 70-30 oy oranlarıyla sonuçlanacağı şeklindeki iki farklı varsayıma dayalı yapılmış olsa bile, biz analizimizi sadece bu varsayımlara bağlı kalmaksızın yapacağız. 

Öncelikli olarak diğer siyasi parti ve cumhurbaşkanı adaylarının durumunu irdelemeksizin, ANDY-AR’ın birinci varsayımının gerçekleşme ihtimali üzerinden değerlendirmelerimizi yapacak ve sandıktan bu sonucun çıkabilmesinin ön şartı durumunda bulunan; AKP/MHP ittifakı için tarafların olmazsa olmazlarına bakmak gerekecektir. 

Kamuoyundaki tartışmaları takip edenlerin bilebileceği üzere, seçim ittifakı konusuna girmeksizin, MHP Genel Başkanı D. Bahçeli partisinin grup toplantısında “% 10’luk seçim barajının yüksekliği” konusunu gündeme getirerek, gelecek seçime dair muhtemel ittifak tartışmalarını başlatmış oldu.  D. Bahçeli’nin bu beyanlarını bazıları MHP’nin yaşadığı “baraj korkusuyla”  yapılmış bir açıklama olduğuna inansa ve bu şekilde yorumlamaya kalksa bile, biz aksi yönde bir yorumla “ bu tartışmalarla gündeme sokulan konunun baraj meselesi olmadığını, esas olanın ittifak niyeti ve şekline dair müzakerelerinin başlatılması ve pazarlık marjının yüksek tutulması amacının bulunduğunu” ifade etmiştik. 

Nitekim sonraki haftalarda baraj konusuna temas etmeksizin MHP Genel Başkanı doğrudan “seçim ittifakının” muhtevası ve şekli üzerinden çok açık beyanlarda bulundu. 

Bu açıklamaların Özeti olarak MHP; yapılacak yasal düzenleme ile her partinin kendi “tüzel kişiliği” ve “parti amblemi” ile oy pusulasında bulunacak şekilde ve iki partinin ayrı ayrı alacakların oyların toplamının birleştirilerek milletvekili sayısının hesaplanacağı ve aynı şekilde ayrı ayrı aldıkları oy hesabına göre de her partinin milletvekili sayısının belirleneceği bir ittifakı istediklerini açıkladı.

AK PARTİ için ise; MHP ile yapılacak bir seçim ittifakının en ideal biçiminin, MHP adaylarına kendi partisinin milletvekili listelerinde yer vermek suretiyle, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve parlamento seçimlerinde MHP seçmeninin desteğini almak şeklinde olduğunu biliyoruz.
Her iki partinin “ittifak” konusundaki bir birinden farklı bu yaklaşımlarının seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağına dair hesaplamaları göz önünde bulundurmaksızın, her iki yaklaşımın siyasi sonuçları ve gerçek mahiyetini anlamak da mümkün olmayacaktır. 

Bu anlamda bir irdeleme yaptığımız takdirde;
MHP tarafının kamuoyunca da bilindiği üzere, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sonrası yaşadığı “kurultay süreci” ve 15 Temmuz sonrası yaşanan “referandumda” seçmeniyle yaşadığı ayrışma sonucu,( MHP seçmeninin referandumda en az %70’nin HAYIR oyu verdiği bilinmektedir)  önümüzdeki seçimlere AK PARTİ listelerinden ve MHP’ye ayrılan kontenjandan 30-40 milletvekili ile meclise girmesinin siyasi sonucunun, MHP’nin 49 yıllık siyasi hayatını tamamlamak şeklinde olacağı veya seçmeninin AK PARTİ içinde eriyeceğini öngördüklerini anlamak için, siyaseten kâhin olmaya gerek yoktur.  

Dolayısıyla D. Bahçeli’nin bu şekilde kurgulanmış  AKP/MHP ittifakının siyasi sonuçlarının ne olacağını bilebilecek kadar tecrübeli ve öngörü sahibi olduğunun hepimizce de kabul edilmesi gerekmektedir. 

Bu sebeple D. Bahçeli 2015 Haziran’ından itibaren yaşanan zor sürecin etkilerini de ortadan kaldıracak şekilde bir “seçim ittifakı” formülü ile yeniden “seçmen desteği ve meşrûiyet alanını”  azami ölçüde genişletmek isteyeceği muhakkaktır. 

Kaldı ki, müesses nizâmın da MHP’nin siyasi hayatının sona ermesine yol açacak veya bütünüyle etkisiz hale gelmesi sonucunu doğuracak şekilde ve MHP’yi “kimliksiz” kılacak bir ittifak formülüne rıza göstermesi de mümkün değildir.

Bu veriler ışığında analiz ve yorumlarımıza duygularımızı karıştırmadan, serinkanlı bir tespit ve değerlendirme yapacak olursak, 15 Temmuz öncesi popülaritesinin (görev onayı) partisinin oy oranından (mesela 1 Kasım seçimlerinde % 8,4) daha düşük olduğunu bildiğimiz D.Bahçeli’nin popülaritesi, bu tarihten sonra yapılan kamuoyu araştırmalarında ( 15 Temmuz sonrası % 41)  % 30’un altına hiç düşmedi. Aynı şekilde son bir iki ayın araştırmalarına baraj civarında görünmesi hariç olmak üzere MHP’nin oy oranı da % 10’luk seçim barajının altına hiç düşmedi. 

Yapılan kamuoyu araştırmalardan anladığımız üzere, D. Bahçeli’ye yönelen bu popülarite artışının başta AKP seçmeni olmak üzere milliyetçi-muhafazakâr seçme tercihlerinden kaynaklandığını biliyoruz. 

Bu verilerden sonra şimdi düşünmeye başlayalım; okuyucularımızdan gelecek peşin itirazları da göğüsleyerek ve AKP/MHP ittifakının potansiyelinin % 50 civarında olduğu varsayımından hareketle, sandık başına giden bu iki partinin seçmeni için “rekabet” duygularının da ortadan kalkacağı öngörüsü ile kendisini “eski ülkücü” veya “eski MHP’li ” sayan ve birkaç seçimdir AK PARTİ’ye oy vermekte olan seçmenlerin, birlikte ve toplam olarak hesaplanacak şekilde oy kullanacakları bilgisiyle, MHP ambleminin altına “tercih” mührünü vurmasının önünde hiçbir psikolojik engel kalmayacağı gibi, AK PARTİ hükûmetine desteğinin karşılığı olarak, AKP seçmeni tarafından bile MHP’nin bu vesileyle ödüllendirilmek isteneceğini hususunu D.Bahçeli ve “parti içi-parti dışı” kurmayların dikkate alacağı muhakkaktır. 

Aynı şekilde “seçim başarısı ve iktidar ortaklığına” hasret kalmış MHP teşkilatı ve seçmeninin “iktidara en yakın” bir blokun içinde ve kendi amblemiyle yer aldığı bir seçimde, adaylarıyla birlikte yüksek bir motivasyonla gayret göstereceği de kurmaylarca hesaplanmış olmalıdır.

Bu öngörü ve değerlendirmeler sonucu olarak ve sandıktan her iki partiye, bırakınız ANDY-AR’ın  % 55 oranını yaklaşık  % 50 civarında oy çıkabileceği varsayımıyla diyebiliriz ki, bu % 50’nin dağılımı AKP/MHP için 34-16 şeklinde, hatta sürpriz olarak  % 30- %20 oranında bile olabilir. 

Bu şekilde ortaya çıkacak sonuçların MHP için 120’den fazla milletvekili kazanması anlamına geleceğini az buçuk bu hesapları yapabilenler tarafından anlaşılabilecek durumdadır. Hatta 4-5 milletvekilinden oluşturulmuş “daraltılmış bölgelere” göre yapılacak bir seçimde bu sayı 150 civarına bile çıkabilir.

Düşünebiliyor musunuz? 
Baraj kaygısını bir tarafa bırakacak olsak bile, MHP tek başına seçime katılsa ve % 12 civarında bir oy alacağını kabul etsek bile azami 35-40 civarında milletvekili çıkarabilecek iken, daha önce her hangi bir vesile ile bir seçimde MHP’ye oy vermiş ve daha sonra diğer partilere gitmiş eski seçmeni ile psikolojik olarak “barışmış”  olacak ve % 16-20 arası bir oy oranıyla mecliste fiili  gücünün üstünde temsil kabiliyetine ulaşacağı bir “seçim ittifakını” tabi ki isteyecektir. 

Kaldı ki, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı’na verilmiş olağanüstü yetkileri dengelemek maksadıyla, böyle bir ittifakta AK PARTİ seçmeninin bir kısmının oylarının bile sadece milletvekili seçimi yönünden MHP’ye kayması sürpriz olmayacaktır.

Nitekim gözlemlerime göre MHP seçmeni de, yukarıdaki sebeplerin yanında yıllardır uzak kaldığı iktidarı paylaşmak ümidiyle böyle bir seçim ittifakını büyük arzu ve şiddetle desteklemektedir. 

Test etmek amacıyla değişik ortam veya sosyal medyada “böyle bir ittifak olmaz” diye muhalif bir fikir beyan ederseniz, öncelikli olarak MHP seçmeninden ciddi tepki göreceğiniz muhakkaktır.

DEVAMI GELECEK....

İttifaklara Göre Önümüzdeki Seçimin Değişkenleri (II)

İttifaklara Göre Önümüzdeki Seçimin Değişkenleri (III)

Editör: TE Bilişim