Kürdistan dedi mi? Dedi?

Daha sonra inkâr etti mi veya 'şu anlamda kullandım' diye bir tevil yoluna gitti mi? Hayır…

Kürdistan kelimesini bazen yaptıkları gibi 'coğrafî kavram' ya da 'Kürtlerin yaşadığı bölge' anlamında kullanmak gibi bir kıvırma çabası oldu mu? Hayır…

Düpedüz 'siyasî' anlamda kullandı mı? Tamamen evet…

Bütün bunların hepsi Lazistan kavramı için de geçerli miydi? Ona da evet…

***

Son olarak "İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği İstanbul Başkonsolosu Patrik Bartholomeos'un isim gününü kutluyor, sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum" şeklinde bir tweet atıldı mı? Evet…

Daha sonra silinse de "Ben atmadım kuzenim attı… Telefon şofördeydi" türünden bir açıklama yapıldı mı? Hayır…

"Ekümeniklik kavramının ne olduğunu bilmiyordum, canı çıkası danışmanın işleri, kendisini hemen kovdum" gibi ifadesi oldu mu? Ona da hayır…

Şimdi gelelim yine milliyetçiye… Bir milliyetçi Lozan'ı açık açık delen ve Patrikhane'ye cumhuriyetin çizdiği sınırların dışında bir alan hediye eden bu çok tehlikeli yaklaşıma onay verebilir mi? Onay vermezse oy verebilir mi? Onay verip, bir de oyla süslerse kendisine hâlâ milliyetçi denebilir mi?

***

Bu sözlerin hiçbirisi boş boğazlıkla, kelâmın şehvetiyle veya dalgınlıkla zikredilecek sözler değil… Zaten öyle olsaydı düzeltme yoluna gidilirdi…

Farklı yerlere selâm verme kaygısıyla dil darmadağın olmuş durumda… Üstelik bu dağınık dil en fazla milliyetçi hassasiyetleri vuruyor… Bütün bunlara rağmen 'beka'yı gerekçe yaparak oy istemek veya bu gerekçeyi mâkul görüp oy vermek hangi akılla izah edilebilir?

Daha düne kadar 'güvenlikçi politikalar' aşağılanıp ucu açık bir demokrasi öve öve bitirilemezken, bugün gelinen nokta gerçekten ilginç ama içerdiği çelişkiler dolayısıyla inandırıcılıktan son derece uzak…

Acımasızca vurulan milliyetçilik şimdi okşanarak, eksik olan siyasî destek milliyetçilerden devşirilmeye çalışılırken, milliyetçilerin kırmızı çizgileri de yok sayılarak korkunç bir çelişki sergileniyor… Bu durumda 'beka'dan kastın ne olduğu da karmakarışık hâle geliyor…

***

İhtiyaç duyulduğunda amele pazarından işçi toplanır gibi milliyetçi toplanıp, destek isteniyor… Düşünmesin, tartmasın, konuşmasın, birkaç büyülü kelimenin peşine takılarak gitsin sandığa oyunu kullansın!..

O milliyetçinin aklından çok kaslarına, zaman zaman da duygularına ihtiyaç var!.. Ortama yeterince 'millî kaygı' katılsın ki, mümkünse Kürdistan'ı, Lazistan'ı, 'pekeke'yi, Dersim'i ekümeniki dert etmesin!.. Gözünün yumsun, oyunu yuvarlasın!..

Yakın geçmişin en büyük günahları milliyetçinin gevşek hafızasında tam da eritilirken, yoklamalarda geri kalmışlığın verdiği panik işte böyle sözler söyletiyor… Kaybedilen oyun telafisi için bir başka taraf okşanırken ortaya anormal çelişkiler çıkıyor…

Bir daha soralım o hâlde: Peki bu durumda, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan birisi ona oy verebilir mi? Midesi bu kadar genişlemiş milliyetçi var mı? 'Beka' kelimesinin büyüsüyle etkilenmeye çalışılan milliyetçinin zihin dünyasında Kürdistan ve Lazistan nereye düşer?

Servet Avcı / Yeniçağ

Editör: TE Bilişim