İki haberi yan yana okuyalım… İlki: "İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde Anadolu Ajansı ofisinin de bulunduğu binaya hava saldırısı düzenledi.

Gazze'deki AA muhabirlerinin aktardığı bilgiye göre, İsrail güçleri tarafından Gazze'deki AA ofisinin bulunduğu binaya önce uyarı atışı yapıldı.

AA çalışanları, uyarı atışının hemen ardından yanlarına alabildikleri birkaç eşya ile birlikte binayı boşalttı. Kısa bir süre sonra İsrail savaş uçaklarının en az 5 roketle düzenlediği hava saldırısı sonucu bina tamamen yıkıldı."

İkinci haber birkaç gün önceden: "Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından düzenlenen saldırıda yaralananlardan Zeki Kaya'nın açtığı davada mahkeme kararının gerekçesi yayımlandı. Kaya'nın tazminat talebini reddeden Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, uluslararası sularda gerçekleşen katliamda İsrail'in egemenlik haklarını kullandığına hükmetti.

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı baskın sonucu 10 Türk vatandaşının ölümüne yol açan olayda yaralananların tazminat talebi reddedildi."

***

İkinci haberle ilgili pop-İslâmcılardan ses var mı? Mavi Marmara'yı dönüşte Sarayburnu'nda karşılayan on binler ve buradan 'İsrail'e diz çöktürme' mesajı çıkaran milyonlar nerede?

Pop-İslâmcılık, riyakârdır, aldatıcıdır, siyaseten münafıktır, popülisttir, sığdır, oportünisttir, daima güçten ve kazanandan yanadır…

İsrail'i kahretmek için cilt kremi sürmemeyi iyi bilir de o yüzüne oturmuş utanmazca riyakârlığı söküp atmayı bilmez, aklından bile geçirmez…

Ağır protesto için mazgallara kola dökmeyi en iyi becerir de yeri geldiğinde her dediğini yutan çifte standartçı özelliğini hangi kanalizasyona atacağını pek bilmez, bilmek işini de gelmez…

ABD'yi protesto için kırdığı Iphone telefonların bataryası bile, onun delikanlılığından daha uzun ömürlüdür… En azından bir-iki günlüktür…

***

Mavi Marmara katliamından sonra yapılan yargılamaların ardından çıkarılmış kırmızı bültenin İnterpol'e gönderilmemesi karşısından susan İslâmcılık!..

Katliamdan sonraki tarihlerde, Kuzey Irak petrolünün Ceyhan üzerinden İsrail limanlarına akıtılması karşısında susan İslâmcılık!..

Davos krizinden sonra İsrail'le işbirliği anlaşmalarının iptal edilmesiyle sevinen, Mavi Marmara krizinden sonra İsrail'le işbirliği anlaşmalarının iptal edileceğini duyunca, "Yahu biz daha önce iptal etmemiş miydik?" sorusunu soramayıp susan İslâmcılık!..

Tribüne oynarken dört parmağıyla şov yapan ama uluslararası sulardaki katliamdan sonra İsrail'i uluslararası hukukun elinden alan sözde tazminat anlaşması karşısında o parmaklarını saklayarak susan İslâmcılık!..

Şimdi de bir Mavi Marmara mağdurunun açtığı tazminat dâvâsının 'İsrail'in egemenlik hakları' gerekçe gösterilerek reddedilmesi karşısında, olmayan yüzünü tamamen kapatarak susan İslâmcılık!..

Pop-İslâmcılık işte budur… Pop-İslâmcılık, riyakârdır, aldatıcıdır, siyaseten münafıktır, popülisttir, sığdır, oportünisttir, daima güçten ve kazanandan yanadır…

***

Hepsini toplasanız bir İspanyol hâkim Jose de la Mata etmez… Mata, Mavi Marmara'da mağdur olan İspanyol vatandaşların dâvâlarına bakıyordu… Başta Netanyahu olmak üzere beş İsrailli yönetici hakkında jandarma ve polise talimat gönderdi… İspanya topraklarına ayak basar basmaz kendisine haber verilmesini istedi, çünkü mahkemeye çıkaracaktı…

İspanya hükûmeti, uluslararası olaylarla ilgili soruşturma açma yetkisi yasa değişikliğiyle Ulusal Mahkeme'nin elinden alındı… Mata pes etmedi, hükûmete olayı Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıma çağrısı yaptı…

İspanya'da reformlar yapılınca Mata, zulmün peşini bırakmadı ve 2017 Ağustos ayında karar verdi: "İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer sanıklar İspanya topraklarına ayak basar basmaz gözaltına alınsın!.."

***

Kim utanır? Kim sıkılır? Kim kendi insanını kandırır? Kim daha adil?

Editör: TE Bilişim