İçinde bulunduğumuz yılın ilk 10 ayında 390 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Bıçaklanarak, yakılarak, silahla vurularak, dövülerek, balkondan atılarak, çocuklarının gözü önünde, hatta kolluk kuvvetleri tarafından tespit edilemeyen yollarla hayatlarının ellerinden alınan tam 390 kadın.

Sadece son 6 yılda 2.184 kadın katledildi.

Ülkemizde kadınların ortalama yüzde 35’i şiddete maruz kalıyor.

İşyeri, ev, üniversiteler, işimize giderken bindiğimiz otobüs, adalet aramak için gittiğimiz adliye koridorları. Her yer suç mahalli.

Şiddete uğrayan, taciz edilen, çeşitli şekillerde hayatı karartılan kadınlarımızın haberleri istisnasız her gün artarak gelmeye ediyor.

Bizler,

Daha önce başkentin göbeği Kızılay’ın ortasında bir kadına tecavüze yeltendiği halde tutuklanmamış bir halk otobüsü şoförünün tecavüzüne uğrayabileceğimizi, Tecavüzcüsünün cezalandırılması için mücadele eden bir kadına rahatça, “Bende kadınım, ben neden tecavüze uğramıyorum da sen uğruyorsun.” diyebilecek başka bir kadının savcılık görevini icra edebildiği yargı sistemine başvursak dahi,

23 kere suç duyurusunda bulunduğumuz ve her seferinde tedbir kararlarını ihlal ettiği halde hapis cezası verilmeyen kişi tarafından öldürülebileceğimizi,

Cinayet ve hırsızlıktan hüküm giyip cezaevine girmiş bir suçlunun,  firar edip sırf  “canı birini öldürmek” istediği için evimizin kapısında hayatımızı elimizden alabileceğini

Bir kadın öldürüldükten sonra dahi ahlakının ve yaşayış biçiminin ciddi ciddi soruşturulup, eğer erkek egemen toplumun kültürel kodlarına uymadığına kanaat getirildiği takdirde katiline ceza indirimine dönüşebileceğini bilerek,

Yaşamaya ve mücadele etmeye çalışıyoruz.

Geçtiğimiz çarşamba günü hükümet tarafından kadına şiddeti önlenmesi amacıyla bir adım atıldı.

Adalet bakanlığı,  “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Uygulanması” başlıklı bir genelge yayımladı.

Ancak hukukçular ve kadın hakları savunucularına göre, yayımlanan metin tamamen yetersiz. Daha da kötüsü birkaç madde şiddet mağduru kadınlar açısından dezavantaja dönüşebilecek nitelikte.

Özellikle  “Kural olarak gizli olan soruşturma evresiyle ilgili ifade, tutanak, belge, ses ve video kaydı gibi delillerin internet ve sosyal medya gibi platformlarda paylaşılmasının önüne geçilecek. Özel hayatın gizliliği, mahremiyet hakkı, lekelenmeme hakkı, kişisel verilerin korunması gibi temel haklara önemle riayet edilecek.” hükmünün yer aldığı 5. madde.

Genelgeye ilişkin soruları yanıtlayan Adalet Bakanı  “Kadına şiddet sadece yargıya bırakılacak bir konu değil. Yargı fiil gerçekleştikten sonra cezayı ödetici bir meseleyi ortaya koymakta. Bu sorun hiç yaşanmadan medya, sivil toplum, kurumlar olarak hepimizin hep birlikte mücadele ederek, olayların yaşanmaması için çalışmamız lazım". İfadelerini kullandı.

Bu sözleri üzerine Abdülhamit Bey’e şu soruyu sormak kaçınılmaz:

Sayın bakan genelgenin altına imzanızı metni okumadan mı attınız?

Altında imzanız bulunan genelgenin 5. maddesinde sivil toplumu harekete geçiren içeriklerin paylaşılması suç sayılarak, kadına şiddet içeriklerinin sosyal medyada sansürlenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Peki, bu şartlarda medya, sivil toplum ve kurumların ortak mücadeleyi tam olarak nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

Bugün yargını kadına şiddet davaların sonuçlanması ve soruşturmaların etkin bir şekilde işlemesi için kısıtlama getirdiğiniz o yayın ve paylaşımların yarattığı kamuoyu baskısına ihtiyaç duyar hale geldiğini inkâr etmek mümkün mü?

Kolluk güçlerinin ve yargının yetersizliği yaşanan her cinayette tekrar tekrar ortaya çıkıyorken, kadınların yardım çığlıklarını duyurabildikleri hatta şiddet uygulayanları deşifre edebildikleri sınırlı mecradan biri olan sosyal medyadaki destek arayışlarına engel getirilmesinin nasıl bir fayda sağlayacağını umuyorsunuz?

Yine aynı maddede yer alan “Özel hayatın gizliliği, mahremiyet hakkı, lekelenmeme hakkı” ifadelerinde ise, yanlış anladıysanız düzelteyim, şiddet gören ve durumu yargıya başvuran tarafın değil şüphelinin haklarından bahsediliyor.

Yani bakanlık, “Kadına şiddetin önlenmesi” için yayınladığı genelgede, takdire şayan bir hassasiyet göstererek, kadının kendisine şiddet uyguladığını yetkili makamlar önünde beyan ettiği şahsın mahremiyet ve lekelenmeme hakkına da yer veriyor!