AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Truva Sonatı konseri hakkında şu açıklamayı yaptı:

“Fazıl Say, karakterlerle, Helen’le, Aşil’le ilgili bilgi verdi. Bu sohbet kuliste de devam etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Say’a bir anektodu nakletti. Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlıları kovduğumuzda Atatürk’ün ‘Truva’nın öcünü aldık’ şeklinde bir beyanı olduğunu hatırlattı. Bu son derece önemli bir hatırlatmaydı. Değerli târihçimiz Murat Bardakçı'nın da bu konuda yazıları vardı. Cumhurbaşkanımızın bu Truva Savaşı ve Atatürk'ün bu benzetmesiyle birlikte aynı yaklaşımın hâlâ sürdüğünü hatırlatması, güzel bir benzetme oldu.”

Beşir Ayvazoğlu’nun, “Çanakkale, Truva, Fâtih” başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ederek, kısa bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.

Montaigne’nin ‘Denemeler’ini Türkçeye çeviren Sabahattin Eyüboğlu, şöyle bir bilgiyle karşılaşır. II. Mehmed, Papa II. Pius’a yazdığı bir mektupta, “İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum. Biz de İtalyanlar gibi Troyalıların soyundanız. Yunanlılardan Hektor’un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlıları tutuyorlar.” demiştir.

Eyüboğlu, Montaigne’nin bu cümlelerini Yahya Kemal ve Mükrimin Halil’e okuyarak görüşlerini almak ister. Her ikisi de gülerek bunu, Montaigne’nin uydurmuş olabileceğini söylerler.

Eyüboğlu, geniş târih bilgileriyle tanınan bu iki adamın gerçeği (!) kabul etmek istememesine epeyce içerler. Dumlupınar’a gittiğinde emekli bir albaydan, Mustafa Kemal’in, “Dumlupınar’da, Yunanlılardan Troyalıların öcünü aldık!” dediğini duyar. Fâtih’le Mustafa Kemal’i buluşturuveren bu söz, Eyüboğlu’nu yerinden zıplatır. Ona göre, ister yakışsın, ister yakışmasın, Atatürk’ün târih görüşüne ve bilinmedik bir yanına ışık tutmaktadır. Üstelik Fâtih’in mektubuyla birlikte İlyada’yı, yâni Batı kültürünün kaynağını benimsemenin bir yolunu göstermektedir. İşin peşini bırakmaz. Bu sözün doğru olup olmadığını Fâlih Rıfkı’ya sorar. Cevap nettir: Duymadım, böyle bir söz söylemiş olamaz. Uydurmadır!”

........

Ben de merak ettim. Fâtih’e atfedilen sözü, bir târih profesörüne sordum. “Duymadım.” dedi. Hattâ Fâtih dönemi uzmanı bir akademisyene de sordu. Cevap aynı: “Duymadım.”

Yahya Kemal ve Mükrimin Halil Yınanç’ı güldüren, Fâlih Rıfkı’nın ise yalanladığı Truva iddâlarına, büyük târihçimiz Murat Bardakçı inanmış ve devletin tepesini de inandırmış, besbelli. Bardakçı, doksanlı yıllarda Truva kazıları ortaya çıktığında yakınen ilgilenmişti. Erhan Afyoncu’yu da etkilemiş olmalı ki Afyoncu, İstanbul’un fethini, “Truvanın intikamı” adıyla kitaplaştırdı.

...

Konsere geri dönelim.

Erdoğan’ın Fâzıl Say konserine gitmesi, Fâzıl Say’ın da “Hoşgeldiniz sayın Cumhurbaşkanım” diye karşılaması, gâyet normaldir. Normal olmayan, çatışmalarıydı. Karşılıklı rahatsız edici söylemlerle zihnimizi bozmalarıydı. Mâdem barışacaklardı, bizim suçumuz neydi?

Konser sonunda Cumhurbaşkanı, Fâzıl Say’ı tebrik ederken Truva kelimesini kullanmadı; Çanakkale dedi. Çok mu mühim derseniz, vallâhi çok mühim. “Anadolulu ozan” olarak bilinen Yunanlı Homeros’un İlyada ve Odysseia Destanı, Eyüboğlu gibi kökümüzü Batı medeniyetine bağlama sevdâlılarının çok ilgisini çekiyor. Geçen sene Truva yılı ilân edildi. Çanakkale adının değişmesini isteyenler bile oldu.

Şimdi, “Değerli târihçimiz”e inanan Ömer Çelik’e sormak istiyorum:

Diyelim ki Fâtih de Mustafa Kemal de Truvalıların intikamını aldılar. Diyelim ki Truvalı, Türk demek.

Doğu’nun aptallığının, Batı’nın zekâsınının sembolü Truva Atı maketi, 1973 ve 2004 yıllarında iki kere Çanakkale’ye dikildi. Birincisi, ülkemizde inşâ edildi. İkincisi, Troya filminde kullanılan maketti. Truvalılara, yâni Anadolu halklarına hakâret olan bu at, niçin Truva’ya dikiliyor? Niçin kutsanıyor?

Truva’ya karşı savaşan Aşil’in gücü, niçin kutsanıyor?

1915’de geçirtmediğimiz Çanakkale’ye, iki Truva Atı dikilmesine sevinmemiz niye?

İsteyen, istediği milletle, medeniyetle bağını kursun. Bizim soyumuz sopumuz, medeniyetimiz bellidir. Şehidler diyârının adı da Truva değil, Çanakkale’dir.

Bir tarafta Yahya Kemal Beyatlı, Mükrimin Halil Yinanç ve Fâlih Rıfkı Atay; diğer tarafta Sabahaddin Eyüboğlu ve Murat Bardakçı.

Sizce, Çanakkale’ye Çanakkale diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi tarafa inanıyor?