Önümüzdeki ay itibarıyla Kasım ayına gireceğiz. Tam üç yıl önce Kasım ayında hem fiziki hep psikolojik ağır bir savaşın içerisine girdik. Evet girdik diyorum çünkü bu savaşın öznesi bir fiil Ülkücüler oldu.. Çok sonradan gördük ki muhterem apla vuruşmak için ülkücüleri keyif yapmak için ahbaplarını, ağababalarını, riyakârlar yancılarını öne sürdü..

Biz bu sahneyi aslında çok yakından tanıyoruz..

Bunun adı devşirme sadrazam oyunu...

Bu coğrafyada yüzyıllardır oynanır bu oyun..

Diğerlerinden farkıysa bu kez oyunu kuran haddinden fazla riyakar, alçak dağları ben yarattım zannedenlerden...

Cüsseleriyle, geçmişleriyle kocaman bir yüreğe sahip Türkler pardon Ülkücüler bir o kadarda nayif bir yüreğe sahipler..

Tabi apla, dersine iyi çalıştığı için Ülkücülerin bu zafiyetini çözmekte hiç zorlanmadı. Sonra da kapı arkalarında "Ülkücüleri küçük iltifatlarla devirdim" deyip ucuz kahkahalar attı...

Peki neden mi yaptı bunu apla?

Anlatayım..

Kendisi Balgat'ın iftiralarıyla evinde sinir krizleri geçirirken bu dalga geçtiği Ülkücüler girdi devreye...

"-Abla sen bizim namusumuzsun" dedi ve onu omuzlarında usanmadan şehir şehir gezdirdi..

Ülkücüler olmasaydı muhtemelen evinde tükenmişlik sendromuna girecek olan apla, bir anda kendini prenses zannetti..

Yetmedi..

Ülkücüler yirmi, otuz yıllık dava arkadaşlarıyla karşı karşıya geldi...

Yetmedi...

Kelli felli adamlar ağlaya ağlaya partilerinden istifa etti...

Yetmedi...

Gariban ülkücüler ek hesaplarından paralar çekerek bir kişide bir kişidir deyip bu hanımefendinin peşinde yollara düştü, miting miting gezdi.

Azdan az, çoktan çok kim ne varsa ortaya koydu...

Ama etmedi...

12 Eylül'ün zindanlarda çürüyüp umudu tükenen ülkücüler yıllar sonra ilk defa sahaya indi..

Uğruna bedeller ödediği davaları bu kez şahlanacak bellendi...

Kendisine atılan iftiralara ülkücüler asla sessiz kalmadı...

Bu gariban ülkücüler apla sevdasına kimi zaman kendilerini ağızlarından lağım akan haber kanallarının önüne, kimi zaman destek amaçlı evinin bulunduğu sokağa attı...

Lakin yetmedi..

O güya pozitif ayrımcılıkla kadınlara dirsek atmayı öğretirken, Ülkücülere sinsice yumruk sallamaktan hiç geri durmadı...

Ülkücüler aplanın namus süsüyle harmanlanmış hikayelerinden ötürü bir birini kırdı...

Onun için sadece onun namusu önemliydi...

Yemediği küfür kalmayan Ayşe, Fatma onun umurundu bile değildi..

Bu liste daha da uzar. Fakat ben bütün bunlar karşısında apla ülkücülere nasıl teşekkür etmiş ona değinmek istiyorum...

Kendisini on beş yıl millet vekili yapan, bir parti kurup yine kendisini genel başkan koltuğuna taşıyan ülkücülere, kıymetli aplamız; "Ben ülkücülere bedel ödemekten bıktım" deyip orada burada sahte göz yaşları dökerek teşekkür etti.

Oğlum deyip, evladım deyip, kardeşim deyip, ağabeyim deyip, bacım deyip kendisine yoldaşlık eden bütün ülkücülerin itibarlarını çiğneyip onları ilk virajda yarı yolda bıraktı. Yerlerine neo liberalleri, conconları, aç gözlüleri, zenginleri ve güzelleri tercih etti.. :))

Tabi ki onlarda ilk fırsatta aptayı bıraktı.

Parti başarısızlığından dolayı iyi niyetli eleştiri yapan herkesi hedef gösterip, akĺın almayacağı bir şekilde kendisine bilmem ne denildiğini iddia etti. Bütün ülkücüleri zan ve töhmet altında bıraktı...

Dostu dosta kötüledi. Mahalle kadınlarına taş çıkartacak bir dedi kodu taktiği geliştirdi. Artık yağmurdan kaçıp doluya tutulan ülkücülerin bir kısma geri çekildi, bir kısmı kasten küstürüldü. Güçlü olanlaraysa yıldırma taktiği uygulandı.

İtibarsızlaştırmaya çalışıldı..

Emredersiniz efendim demeyen ülkücülere güya burun sürttürdü..

Yola çıkma sebeplerimizi unutup parti içi demokrasiyi yok etti. Çok komik ama memleket için kellemizi koyduğumuz bu hayati süreci eşine ve danışmanlarına meze etti..

Şimdi gelelim sonuca...

Hani apla meydan meydan parmak sallıyordun ya Balgat'a ; "ÜLKÜCÜLERLE inatlaşmayın bedelini ödersiniz" diyordun. Hatırladın mı apla?

Hiç şüphesiz Balgat bu bedeli ödedi. Onu da bildin mi apla...

Ben hayatımda hiç kin gütmedim ama Ülkücüleri enayi yerine koydun, inatlaşma demiyorum çok alâ inatlaştın ya...

Sen Ülkülerin tırnaklarıyla yaptığı devrimi çalıp üstelik bir de mundar ettin ya, and olsun ki, şart olsun ki bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin sen apla!