Parlamenter sistemde vekil seçilebilme şartlarını taşıyan 25 yaşında birinin en çok oy alan partinin genel başkanı olması durumunda tek başına veya koalisyon kurarak başbakanlık koltuğuna oturması mümkündü. Buna rağmen Türkiye’nin en genç başbakanı olan Demirel 40 yaşında başbakan olmuştu. Seçilme yaşı 25’ten 18’e indiğinde parlamenter sisteme devam ediyor olsaydık 18 yaşındaki bir genel başkanın başbakan olabilmesi mümkündü. Bu arada üç ülkede milletvekili seçilebilmek için bir üst yaş sınırı da mevcut. Bu sınır Butan’da 65, İran ve Somali’de ise 75.

Türkiye 16 Nisan referandumu ile “Partili Cumhurbaşkanlığı” sistemine geçti ama cumhurbaşkanı seçilme yaşı 40’ta kaldı. Cumhurbaşkanı seçilme yaşının da 18 olmasa bile 25’e indirilmesi gerekiyor.

Peki seçilme yaşı 18’e düşürüdü de ne oldu? 24 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında Servet Avcı’nın yaptığı araştırmaya göre 27.dönem vekillerinin yaş ortalamaları partilerine göre şöyle: Terör örgütünün siyasi temsilcisi konumunda olan HDP: 47.3, Ak Parti: 47.8, MHP: 50.4, CHP: 50.8 ve meclisin en yeni partisi olmasına rağmen İYİ Parti meclisin en yaşlı partisi: 57.1

31 Martta yenilenen ve İmamoğlu’nun  806.014 farkla kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim kampanyasında İmamoğlu’nun çok tutan bir sloganı vardı. Ne diyordu 49 yaşında İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığını kazanan İmamoğlu? “Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var.”

O gece siyasi iletişimci ve “Seçim Nasıl Kazanılır” kitabının yazarı Şeyda Taluk Habertürk’te çok ilginç bir detayın altını çiziyordu.

“Millennialler (1980-1999 yılları arasında doğan kuşak olan Y kuşağı) sopa sevmiyorlar, onlara ne yapmaları gerektiğini söylediğiniz anda sizi kapatıyorlar, zaten geleneksel medyayı takip etmiyorlar, zaten başka yerlerdeler, onların bir otoriter baba figürüne ihtiyacı yok, tam tersi zaten 28 yaş altı seçmenin %57 oranında İmamoğlu’na oy verdiğini görüyoruz.”

Y kuşağındaki seçmen TÜIK verilerine göre 2023 yılında seçmenin %40’ını oluşturacak.

“Otoriter baba figürü” derken kimden bahsettiğini anladınız ama yine de İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in açıklamalarını hatırlatmak isterim: “Erdoğan kendisini bu ülkenin babası hissediyor. Bir evin otoriter, bazı çocuklarını sevgiye boğan, bazılarını ayıran, bazı çocuklarından nefret eden bir baba tipi ile karşı karşıyayız. Erdoğan sadece biat edilmesini istemiyor; yerde evlatlarını süründürmek istiyor.”

Y kuşağı seçmenler kendilerine talimat veren, ne yapacağını söyleyen, azarlayan bir otoriter baba figüründen hoşlanmıyor. İmamoğlu bu seçmen ile doğru iletişim kurdu ve onların Ekrem Abisi oldu. Türkiye’de yeni bir siyaset dili hakim olmuşken 2023 yılında 23-43 yaş grubunda olacak olan Y kuşağı seçmenlere bir de  Z kuşağı yani 2000 ve sonrasında doğan seçmenleri de ilave edecek olursak seçmenin %42’sini Y ve Z  kuşağı oluşturacak.

İnsan kaynakları uzmanlarına göre; sorgulayıcı, özgüveni yüksek, hedeflerine odaklanmış, farklılıklara saygılı, en okur yazar, değişime açık, takdir edilmekten hoşlanan %42’lik bir kuşak ile karşı karşıyayız. Bugün medyanın %90’dan fazlasının iktidar medyası haline getirildiğini bilmeyen yok. Bu seçmen havuz medyasına ve ana akım medya mahkum değil. Sosyal medyayı etkin olarak kullanıyor ve sosyal medyada sadece kendisi gibi düşünenleri takip etmiyorlarsa algılarını yönetmek epey zor. Havuz medyası, akaryakıt fiyatlarına gelen zamları güncelleme olarak duyursa da onlar akaryakıta zam geldiğini akıllı telefonlarına gelen haber bildirimlerinden, EPDK başkanıyla birlikte aynı saat içerisinde öğreniyorlar. Hazır laf açılmışken bu konularda bilgilenmek isterseniz vergi uzmanı Ozan Bingöl’ün twitter hasabını takip etmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı. Siyasi partiler açısından siyasi kadavraları dirilterek başarılı olmak mümkün değildir. Albert Einstein’in dediği gibi “Ahmaklığın en büyük kanıtı aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”

Siyasi partilerin tepeden tırnağa hızla gençleşmesi gerekiyor. Gençlik kollarının görevi slogan atmak, broşür dağıtmak, bayrak ve pankart asmak değildir. Seçilme yaşının 18’e indiği bir ülkede siyasi partilerin gençlik kollarının varolmasının da anlamı kalmadı. Siyasi partiler kanununda değişiklik yapılarak kadın kolları ve gençlik kollarının da kaldırılması gerekiyor. Değişikliği beklemeden adaylıklarda cinsiyet kotası gibi gençlik kotası uygulayarak bu gençleştirme mümkün.

Gençlere tavsiyem iş hayatınızı etkilemeyecekse üyesi olduğunuz siyasi partilerin ana kademe ilçe, il ve genel merkez yönetimlerinde görev isteyin. Profesyonel siyasetçi olmayın. Profesyonel bir işiniz olsun ama siyaseti de gençleştirmek adına elinizi taşın altına koyun. Genel ve yerel seçimlerde aday olun. “Sen daha gençsin ileride iyi yerlere gelirsin, acele etme.” diyen büyüklerinize kulak asmayın. Zira kendilerine zamanında hep öyle söylendiği için bugün sizin önünüzü kesmeye çalışıyorlar. Kadın Adayları Destekleme Derneği gibi Genç Adayları Destekleme Dernekleri kurun ve farklı siyasi partilerden vatansever gençler olarak bir araya gelip dernek içi eğitimlerle kendinizi geliştirin. Emin olun kamuoyunda tanınan siyasetçi, gazeteci, akademisyen, siyasi iletişimci ve kişisel gelişim eğitmenlerinden çok destek göreceksiniz. Görev belgeniz Gençliğe Hitabedir. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.

Editör: TE Bilişim