Bu nasıl oldu?

İş arayanların sayısının azalmasıyla! İşgücü 2020 yılı Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 3 milyon kişi azaldı.

Yani tam 3 milyon kişi iş aramaktan vazgeçti. TÜİK de onları “işsiz” saymaktan kurtulmuş oldu.

Av. Rubil Gökdemir bu hesaplamanın en basit şekilde nasıl yapılacağını tane tane anlattı.

İşte o yazı:

TÜİK Dışında Pratik Bir Şekilde İşsizlik Hesaplaması Nasıl Yapılır?

Rakamlar konuşursa siyaset susar!

* Gerçekçi ve bilimsel ölçülere göre işsizlik hesaplaması yapabilmek için öncelikli olarak İŞGÜCÜNE dahil nüfusun bilinmesi gerekir. Bilimsel kriterlere göre,15-65 yaş arası nüfus o ülkenin toplam İŞGÜCÜNÜ gösterir. Bu rakam nüfus sayımları doğrultusunda Türkiye'de Mart 2020 tarihi itibariyle 62 milyon 216 bin kişidir. Çalışmaya uygun olmayan nüfusumuz ise; 21 milyon kişiden oluşmaktadır.

* İşgücü miktarını bu şekilde hesapladıktan sonra, başvurmamız gereken ikinci kavram İŞGÜCÜNE KATILIM ORANIDIR. Yani 15-65 yaş aralığında olan nüfustan ne kadarının iş bulabilirse, çalışmak istediğini gösterir orana İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI deniyor...

Bu oran Almanya'da %77, Avrupa Birliği'nin ortalaması ise %74'dür. Biz de ise bu oran TÜİK tarafından iktidarın ihtiyacına göre % 54,6 ile %48,4 olarak ilân ediyor. Nitekim Mart 2020 sonuçları için %48,4 oranı münasip görülmüş.

* Verdiğimiz bu bilgi ve verilerden sonra, şimdi gerçek İŞSİZLİK MİKTAR veya ORANLARINI artık siz de hesaplayabilirsiniz.

* TÜİK Mart 2020 itibariyle çalışan sayısını kayıtsızlar dâhil 26 milyon 133 bin kişi, işsizlik miktarını da 3 milyon 970 bin kişi ve oran olarak da %13,2 oranını ilân ettiğine göre, yapmamız gereken hesap; bu iki rakamı toplayıp, İŞGÜCÜNE dahil nüfus olan 62 milyon 216 bin sayısına oranını bulmaktan ibarettir.

Şimdi bu hesabı yapalım; 26,133 milyon+3,970=30 milyon 103 bin÷62 milyon 216 bin= %48,4'dür...Bu hesaba göre, çalışabilecek yaştaki nüfusumuzun %48,4'ü çalışmak istemekte, %51,6'sı ise TÜİK'e göre iş bulsa bile çalışmak istemiyor demektir.

* Görüldüğü üzere TÜİK demiş oluyor ki, Almanya'da çalışmak isteyenlerin oranı %77, çalışmak istemeyenlerin oranı %23 ve bu oranların AB ortalaması ise %74 ve %26 iken, bizde bu oranın yaklaşık iki katından daha az olduğunun normal kabul edilmesidir. Bu kabulün zorunlu sonucu olarak da, Türk milletin tembel olduğunu veya zaten çok zengin olması sebebiyle çalışmaya ihtiyaç duymadığını kabul etmemiz gerekiyor.

* Ancak tam tersine biliyoruz ki, ülke olarak çok zengin de değiliz...Bu ülkede nüfusun %26,5'luk kısmı tek seferlik olarak dağıtılan 1.000 TL'lik sosyal yardıma ihtiyaç duyuyor, 9 milyon 20 bin kişinin GSS primi ve 1,5 milyon hanenin elektrik parası da Hazine'den ödeniyor...Ayrıca yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, nüfusun %87'si "gelirimle zorunlu giderlerimi ve insani ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum" diye cevap veriyor...

* Şimdi gerçek anlamda İŞSİZLİK HESAPlLARINA gelecek olursak; AB ortalaması olan %74'lük İŞGÜCÜNE KATILIM oranını esas aldığımızda, 62 milyon 216 bin kişi ×0,74= 46 milyon 39 bin sayısını bulmuş oluruz.

* TÜİK'in Mart 2020'de ilân ettiği çalışan sayısı kayıtsızlar dâhil 26 milyon 133 bin olduğuna ve işgücü piyasasında da 46 milyon 39 bin kişi bulunduğuna göre, geniş anlamda işsiz sayısı tam 19 milyon 906 bin kişi olmaktadır. Yani TÜİK'in işsiz sayısı olarak ilân ettiği 3 milyon 970 binin tam 5 katı işsizimiz bulunmaktadır...

* Yine bu hesaba göre, yani İŞGÜCÜNE KATILIK ORANINI %74 olarak kabul ettiğimizde, işsizlik oranımız ise; tam tamına %43,2 olmaktadır.

Bu hesabı anlamayanlara veya itiraz edeceklere, "Bilal'e anlatır gibi" tekrar anlatmaya hazırım...

Bu hesaplamada TÜİK'ten farklı bir şekilde dikkate aldığımız tek faktör, "İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI" olarak AB ortalamasını teşkil eden %74'lük oranı esas almamızdır.

Ne yani; Dünyanın ilk on ekonomisi arasına girmeye bir "tık" kalmış TÜRKİYE olarak Afrika'nın işgücüne katılım oranları veya standartlarını mı dikkate alsaydık?

TÜM YAZILARI

Editör: TE Bilişim