İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal bir varlık olarak yaşayabilmesi için birbirleriyle teşrik-i mesailerini iyi tesis etmeleri gerekir. Kendi arasında bir birlik ruhu tesis edemeyen toplumların huzurlu bir hayat yaşamaları neredeyse imkânsız gibidir. Bu açıdan sosyal bünyede bir bina meydana getirmek isteyenler birbirleriyle kenetlenen ve birbirine destek veren yapı taşları gibi olmalıdırlar.

Birlik ruhunu kaybeden toplumlar her şeyini kaybederler. İstiklal şairimiz Mehmet Akif bunu bir şiirinde şu güzel sözlerle dile getirir:

“Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.”

Bu konuya niye değindim?

Dün 1980 öncesi vatanımızı ve milletimizi yok etmek isteyen emperyalist güçlere karşı bedenini siper eden ve bu hayâsız akına dur derken işin çilesini çeken yüz elliye yakın Ak Saçlı Ülkücü bir araya geldik.

Toplanmamızın tek gündem maddesi vardı:

“ÜLKÜCÜLER ARASINDA BİRLİK RUHU NASIL TESİS EDİLEBİLİR?”

Aralarında öğretim üyeleri, doktorlar, siyasetçiler, değişik konuların uzmanı ilim ve fikir mensubu ülkücü birlik ruhunun tesis edilmesi adına neler yapılabileceği hususunda çok değerli fikirler beyan ettiler.

Zikredilen konuda ortak fikir “Ülkücülerin birlik ve beraberliğini tesis edebilmek için bu alanda ilmi ve fikri çalışmalar yapılması, ülkücüleri ayrıştıran sebeplerin tespit edilmesi, bunların tedavi metotlarının ortaya konması ve bu hususu yürütmek için bir sekretarya oluşturulması” şeklinde oldu.

Kazım Ayaydın, Hasan Albay ve Şaban Gülbahar gibi Ak saçlı ülkücülerden oluşturulan divan beyan edilen fikirleri not aldı. İnşallah bu güzel fikirler bir rapor haline getirilip bir daha ki toplantıda bir kitapçık olarak hazırlanması düşünülüyor. Toplantı sonunda divan benim de içinde bulunduğum üç kişilik bir heyete ileride yapılacak çalışmaların organizesini yapmak için görevlendirdi.

Geçen ay yapılan toplantıyla alakalı “Ülkücüler birlik Olabilir mi?” diye bir makale yazmıştım. (Makale için bakınız: https://www.habererk.com/ulkuculer-birlik-olabilir-mi-makale,6648.html, http://yenidunyagundemi.com/kose-yazilari/ulkuculer-birlik-olabilir-mi-1163.html ) Yeni bir toplantı yapılacağını öğrenince bu konuda bir şeyler söylemek için kısa bir hazırlık yaptım ve toplantıda yazdıklarımı beyan ettim.

Ülkücüler arasında birlik ruhu nasıl tesis edilebilir çerçevesinde yazdıklarımı sizlerle de paylaşmak istedim:

Bir devrin çilesini çekmiş ve vatanını sevmenin bedelini ödemiş azitz ülküdaşlarım!

Bir binanın ayakta kalabilmesi için kullanılan malzemelerin ahenk içinde olmaları gerekir. Bir toplumu bir arada tutabilmek için de o toplumu oluşturan fertlerin en az asgari müştereklerde ahenk içinde olmaları gerekir.

Ülkücülerde bir arada olabilmeleri için bir fikir birliği içinde olmaları gerekir.

Fikirde birlik olmazsa harekette birlik olmaz. Harekette birlik olmazsa fikirdeki birlik faydasızdır. Fikir ve aksiyon birliği hareketin hedefe sağlam adımlarla gitmesini temin eder.

Peki, Ülkücü hareket bir fikir ve aksiyon beraberliği içinde midir?

Olmadığını herkes kabul ediyor.

Özellikle 12 Eylülün vurduğu darbe ile birlik ve dirliğimizi kaybettik. Gücümüzü kırdılar ve her birimiz başka başka mecralara savrulduk. Maalesef şimdiki durumda gücümüzü birleşmek için değil de adeta hırlaşmak için harcıyoruz. Hâlbuki Malcolm X’in değimiyle, “Gücümüzü hırlaşmak için değil birleşmek için harcamalıyız” ki yeniden ayağa kalkalım.

Büyük idealler peşinde isek şunu unutmamalıyız ki büyük işleri başarmak ve önemli atılımlar yapmak istiyorsak bunu ancak birlikte çalışma ile elde edebiliriz.

Bunun için çözüm kerim kitabımız Kur’an’da çok açıktır.

Bakın Rabbimiz Al-i İmrân suresi 103. ayette birlik için ne buyuruyor:

“Ey iman edenler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor.”

Yaşayan Kur’an Resulullah (sav) da dirliğin birlikte olduğunu şu muhteşem sözleriyle beyan eder:

"Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim Cennet'in ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın."

"Cemaatten ayrılmayınız. Şunu biliniz ki sürüden ayrılanı kurt kapar. Allah'ın yardımı cemaatle (toplulukla) beraberdir. "

Şair “Heyhat kardeşler arasına su-i zan girdi” derken sanki bizleri tarif ediyordu. Aramıza giren sebepler ve şeytanlar bizi birbirimizden uzaklaştırdı. Hâlbuki bu vatan ve milletin geleceği ve tarih sahnesinde yeniden “Ben de varım” diyebilmesi için bir ve beraber olmamıza ihtiyaç vardı.

İstiklal şairimiz büyük Akif birlik der ki:

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Sen ben desin fertler, aradan birliği kaldır

Milletler için işte kıyamet o zamandır.

EVET, ÜLKÜSÜ BİR OLDUĞU İÇİN “ÜLKÜCÜ” DİYE SIFATLANDIRILAN DEĞERLİ ÜLKÜDAŞLARIM

Bir araya gelmek başlangıçtır.

Bir arada durabilmek ilerlemedir.

Birlikte çalışmak ise başarıdır.

İyi niyetle şu salonda toplanmamız bu hastalıktan kurtulmak isteğimizin en belirgin örneğidir. Birlik ve dirlik ruhunun yeniden tesis edilmesini hepimiz istiyoruz. Ama unutmayalım ki asgari müştereklerde bir araya gelemeyenleri askeri müştereklerde bir araya getirir.

Bugün aramıza giren fikri, siyasi, ekonomik, sosyal vs. sebep ve şeytanlar yüzünden içinde bulunduğumuz dağınıklığa duçar olduk. Bunun bir hastalık olduğu fikrinde hepimiz müttefikiz. Teşhisi koymuşuz. Ancak bu hastalığın sebeplerini ve tedavisini ne olduğunu henüz tespit etmiş değiliz.

Ülkemizin yetiştirdiği büyük sosyologlardan biri olan Ülkücü Orhan Türkdoğan yerinde bir tespit yapar: “Sosyal hareketlerin sosyolojisi yapılmadan o toplumdaki hastalıklar teşhis edilemez. Hastalık teşhis edilmeden de tedavi yapılamaz.”

Bizim hastalığımız aramızdaki kardeşten de öte bir bağla oluşturulan Ülkücü ruhun kaybedilmesidir. Bu ruhun yeniden tesisi için neler yapabiliriz?

Öncelikle bizi ayrıştıran sebep ve şeytanların ilmi olarak tespiti gerekir. Bunun için en başta bu konuyu ilmi seviyede tespit edebilecek sosyolog, psikolog, stratejist, pedagog vs. arkadaşlardan oluşan bir çalışma grubunun kurulması ve çok ciddi bir AR-GE çalışması ortaya konması gerekir.

AR-GE çalışmalarını üç aşamada yapabiliriz:

Öncelikle fikirde, aksiyonda, davranışlarımızda Ülkücüleri ayrıştıran sebepler ve şeytanların tespiti ve bunların bize hangi hastalıkları bulaştırdığının tespiti,.

Tespit edilen hastalıkları iyileştirecek ilaçların nasıl ve nereden temin edilmesinin tespiti,

En son aşama ise bu ilaçların ne tür bir tedavi metodu ile hastalıklara uygulanıp sağlığımıza kavuşacağımızın tespiti.

Ancak AR-GE çalışması yapacak arkadaşların iyi tespit edilmesi, işinin ehli olması, ön yargılardan sıyrılması, siyasi düşüncesinin tesirinde kalmaması ve en önemlisi gözündeki at gözlüklerini çıkarması gerekir.

Bunu başarabildiğimiz takdirde ülkücüler arasında bozulan tesanütün, birlik ve beraberliğin yeniden tesisinin mümkün olabileceğini düşünüyorum.

Müslüman Türk Milleti’ni “Allah’ın ordusu” bilen ve “bu ordu güç­lü olursa insanlık kurtulur, zulüm biter” ölçüsü içinde hareket eden ülkücülerin birlik ruhu Kur’an ışığında ve Resulullah’ın (sav) ellerin­de biçimlenmiştir. Ülkücüleri yoğu­ran bu ruhtur. Bir ve beraberliği yeniden tesis edersek bütün dünya bu ruhun eskimediğini ve modası geçmediğini Allah’ın (cc) izni ile idrak edeceklerdir.

Sözlerimi bir ve beraber olmamızın farz olduğunu belirten muhteşem bir ayetle bitiriyorum:

“Allah’a / Resul’üne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin; çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal 46)