Hayır!..
Yanlış yok!..
"Ülkücü Ülkücünün Öz Kardeşidir!"  diye de yazabiliriz...
Onda da yanlış yok...
Nasıl mı oluyor?
Şöyle oluyor:

Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, birbirimize saldırmak, beğenmemek, iyi şeylere lâyık görmemek milli sporumuz...
İşin daha da garibi, bütün bunlardan şikâyet ederek yerine getiriyoruz söz konusu milli(!) görevimizi...

***

İnsanları sınıflara ayırmışız...
Sadece kartvizitlere, görünüşlerine ve tabii ki paralarına göre...
Hayatında, on kişiyi yönetmemiş (Maaş vererek değil) insanları sırf kartvizitleri sebebiyle bir yerlere taşırız, emek verenlerin sırtına basma pahasına...
Sanırız ki, her iyi bir kartvizit sahibi iyi bir siyasetçidir...
Sonra görürüz dünyanın kaç bucak olduğunu da; iş işten geçmiş olur...

***

Söz konusu kendimiz olduğunda, ülkücü mücadelemizden dem vururuz...
Yok başka bir ülkücü ise sözü edilen, kartvizit devreye girer...
Kaç dil bildiği, hangi yabancı üniversitenin bilmem ne bölümünü bitirdiği ve nerelerde, ne büyük maaşları bırakıp geldiğinin hikâyesi ülkücünün önüne konarak; "Haddini bil!" denir...

***

Ya ülkücünün verdiği emek!..
Ya, hayatını rıske atarak edindiği tecrübe!..
Ya, ülkücülerle kurduğu gönül köprüsü!..

***

Bir ülkücü, kendisiyle aynı hikâyeye sahip ülküdaşlarına neden böyle bir muameleyi reva görür?
Kendi aday olduğunda, ne kadar iyi ülkücü olduğunun altını çizerken, ülküdaşından bunu niye esirger?
Kendisi için geçerli olan ölçüt, ülküdaşı için neden geçerli olmaz?

***

Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir...
Sadece, ülküdaşı musalla taşındaysa!..
Yok, bir yere adaysa, en büyük düşmanı oluverir hemen...
Elbette ona saldırarak yapmaz bunu da...
Aksine över...
Fedakârlığını, adamlığını, ülkücülüğünü, kardeşliğini, ağabeyliğini...
Sonra da en öldürücü darbeyi vurur:
Sen bu görevi yapamazsın!... "Lâyık değilsin"in kibarcası...
Bilmez ki, yüreğini sökse bu kadar büyük acı veremez ülküdaşına...

***

Farkına vararak veya varmayarak bu noktada o kadar çok kırdıkki ülküdaşlarımızı ve halen o kadar çok kırıyoruz ki, iki yakamızın bir araya gelmemesinin en büyük nedeni bu belki de...

Ne dersiniz?

Suat Başaran

Editör: TE Bilişim