Başlıktaki söz şahsıma ait değildir. Bizatihi ülkücülük davasının banisi Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e aittir.
Görülen lüzum üzerine tekrar söylenmesi zaruret halini almıştır ve varlıkları memleketimiz için vazgeçilmez bir değer teşkil eden ülküdaşlarıma bir hatırlatma babındadır. 
Kendimize, kendimizi anlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Ama yolun sonuna geliyoruz Ülküdaşlarım! Tünelin sonunda ışık görüp görmediğinize siz karar verin.
97’den beri yaşananları gayet iyi biliyorsunuz. Halimiz ortadadır, atiyi karanlık görüyoruz.
Hani biz düzeni yıkıp milleti yaşatacaktık!
Hani rehber Kuran, hedef Turan’dı!
Hani kanımız aksa da zafer İslam’ın olacaktı!
Hani Türklük gurur ve şuuru; İslam ahlak ve fazileti ile yaşayacaktık.
Hani biz devleti yaşatmak için milleti yaşatacaktık!
Hani biz İlimciydik, 
Hani biz halkçıydık ve gelişmeciliğe, değişime açık olacaktık!
Toplumcuyduk! Ahlak önceliğimiz olacaktı. 
Hani biz Milliyetçiydik, köylüyü milletin efendisi yapacaktık!
Endüstri ve teknik akıtacaktık memleketin dört yanından.
Nerede kaldı sizin HÜRRİYETÇİLİK VE ŞAHSİYETÇİLİĞİNİZ?
Hani biz ÜLKÜCÜYDÜK dava arkadaşlarım. 
Ne oldu bizim şehit kanlarıyla yeşerttiğimiz o mübarek hayallerimize? 
Kutlu davamızı yüceltmeye adamamış mıydık hepimiz kendimizi?
Hangi koltuk vazgeçirebilir ki bizi… 
Dünyanın hangi nimetine değişilebilir “Ülkü” denen nazlı geline sevdalanmak?
Şimdi görüyorum ki Dokuz Işık’ın tamamını sayamayan tamahkâr yöneticilere ağır geliyor bizim ülkümüz!
Şimdi siz söyleyin, ülkücünün iradesiyle gelenler, ülkücü iradeyi yok sayabilir mi?
Bu dava, koltukta oturarak ocağına sahip çıkanları aforoz edenlerin davası mı yoksa İla-yı Kelimetullah uğruna bu davaya can veren Mustafa Pehlivanoğlu, Dursun Önkuzu, , Cengiz Baktemur, Mustafa Aydın, Selçuk Duracık, Halil Esendağ, Süleyman Özmen, Ruhi Kılıçkıranların davası mı?

İçimizde adeta bir kor gibi yürekten yüreğe yaşattığımız bu kutlu davayı hiç kimsenin söndürmeye hakkı yoktur. 
Herkesin bir görüşü ve kararı muhakkak olacaktır, amenna ve saddakna; ama hiçbir kurum, kuruluş ve yetkili şahsi istikballeri uğruna yurdun dört bir tarafında beyan edilen ülkücü iradeyi ve tabanın sesini yok sayma ehliyetine de sahip değildir.
Bugünlere sokaklarda, meydanlarda göğüs göğüse çarpışılarak, kurşun sesleri arasında can verilerek gelindi. Şimdi ise mahkeme kapılarında süründürülmek isteniyor.
Ey Ülkücü Kardeşim!
Şimdi taraf olma ve karar zamanı…
Her şey sana bağlı, bu dava sen varsan var…
Sahip sensin, tapu sende. 
Kimden yanasın?
Davadan yana mı yoksa kişilerden yana mı?
Şimdi titreyip aslımıza dönme zamanı!
Kemal KADIOĞLU

Editör: TE Bilişim