FETÖ'cü olduğuna inansam tek bir satır yazmazdım.

Darbe istediğine inansam yine tek bir satır yazmazdım.

Bir insan muhalif bir gazetede yazı yazıyor diye FETÖ'cü olmaz.

Bazı konularda farklı düşünüyor diye içimizden birinin nisyana terk edilmesi bana çok ağır geliyor.

Hayır ben vicdanımı kaybetmedim, kaybetmeyeceğim de.

Eğer bu ülkede demokrasinin " D" si varsa kimse düşüncelerinden dolayı muaheze edilmemeli, mahpuslarda süründürülmemelidir.

Kardeşini 12 Eylül'den önce şehit vermiş birinden bahsediyorum.

Darbe söylentilerinin dolaştığı 28 Şubat'ta BBP'ye, darbe karşıtı bir bildiri yazan ve özet olarak; "darbenize boyun eğmeyeceğiz, sokağa çıkma yasağınızı tanımayacağız, tank ve silahlarınıza selam vermeyeceğiz", diyen birinden bahsediyorum.

O tam 3 yıldır içeride.

Arkasından koşturan tek bir ülkücü yok. Sadece tek başına kızı çırpınıp duruyor. Oradan oraya gidiyor ama çaldığı bütün kapılar ve kalpler taşlaşmışçasına yüzüne kapanıyor.

Tutuklu gazetecilerden bahsedilirken kimse onun adını bile ağzına almıyor. Bilinçli bir şekilde unutturuluyor. Başta Altan kardeşler olmak üzere bir çok gazeteci AYM veya AİHM'e başvurarak hak ihlali kararı aldırdılar. Ama ona kimse sahip çıkmadı.

Biz ne ara böyle vicdansız olduk.

Yoksa hep böyle miydik?

Kimse suçlulardan hesap sorulmasın demiyor. Ama kimse muhalif yazılarından dolayı suçlananları da yutmuyor.

Bu süreçte bir çok insan sorgulandı. Ama sonradan verilen berat ve takipsizlik kararlarından da anlaşılacağı üzere bir çoğunun masum olduğu anlaşıldı. Yarın onunda masum olduğunun ortaya çıkacağından adım gibi eminim.

Yargı bir intikam alma aracı değildir.

Yargının görevi adaleti sağlamaktır. 3 yıldır adalet sağlanamıyorsa o benzeri bir çok insanın hayatı hücrelerde tüketiliyorsa bu adalet değildir.

Mümtazer Türköne'den bahsediyorum. Farklı düşünsek de her vesile ile ülkücü olduğunu söyleyen birinden.

İçerideyken annesini kaybetti. Eli kelepçeli geldi annesini son yolculuğuna uğramaya... Babasına "sakın ölme, yollarda öyle eziyet çektim ki cenazene gelebilecek gücü kendimde bulamayacağımdan korkuyorum", diye yazdı.

Çok geçmeden babasını da kaybetti ve gerçekten hem hasta hem de yollardaki eziyeti göze alamadığı için babasının cenazesine gelemedi.

Dışarıdayken ona yakınlaşmak, yazılarında kendisinden de bir kaç satır bahsetsin diye dalkavukluk yapanları hatırlıyorum. Bekledim, nasıl olsa sahip çıkarlar dedim. Hiç birinin sesi çıkmadı. İkbalde yanında olanlar idbarda kaybolup gittiler.

Onun bu yalnızlığı vicdanımı kanattı. Biliyorum, bazıları bu köyün delisi sen misin diyecekler. Bu delilikse evet bu köyün delisi benim. Ben bir FETÖ'cüye değil bir ülküdaşıma sahip çıkıyorum. Bu ülkenin kültürel birikimine onlarca eser vererek katkıda bulunmuş bir bilim adamına sahip çıkıyorum. Şehidimiz Mustafa Türköne'nin abisi ve emanetine sahip çıkıyorum. Vicdanında birazcık merhamet ve vefa kırıntısı olanları da ona sahip çıkmaya çağırıyorum.

Sn Bahçeli önceki gün bir çağrı yaptı, ülkücüleri yuvaya çağırdı. Bu tip çağrıların bir anlam ifade etmesi için somut adımlar atmak gerek. Sn Bahçeli'ye de çağrıda bulunuyorum, onu en iyi tanıyanlardan biri sizsiniz, FETÖ'cü olmadığını adınız gibi biliyorsunuz. Gelin bu adaletsizliğin sona ermesi için bir jest yapın. Ona yapılan bu haksızlığı sonlandırın. Bu sizden bir şey götürmez emin olun size çok şey kazandırır. Gelin hep beraber sağlığı gittikçe bozulan bir ülküdaşımızı bu cendereden kurtaralım.

Vicdanı olanlar ses versin!