Şüphesiz ülkücü hareket, bugünlere kolay gelmedi.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, milliyetçilere reva görülmeyen zülümler, Türkiye’de Türk milliyetçilerine reva görüldü.

Bugün geldiğimiz noktada, belki geçmişte çekilen çilelerden çok uzağız ancak manevi ızdırabımız bitmek bilmedi. İttifaklar sistemine geçmemizle beraber, karşımıza ilginç bir tablo dikiliverdi.

Bazı şehirlerin ve ilçelerin AK Parti ya da CHP’ye bırakılmasıyla ülkücü seçmenin kafasında “Şimdi ne yapacağız?” sorusu belirdi.

Bize göre yapılması gereken şudur: Nerede bir ülkücü aday varsa, partisine bakmadan o ülküdaşımız desteklenmelidir.

Partilerin hükmünün kalmadığı bu dönemde, ülkücü adayların mümkün olduğunca iş başına gelmesi sağlanarak, gelecek yıllarda meydana gelebilecek değişimlerde mümkün olduğunca çok ülkücü belediye başkanı görev başında olmalıdır.

Örneğin; Ankara’da Mansur Yavaş’ın kazanması çok ama çok önemlidir. Mansur Yavaş’ın şu an tek kimliği ülkücülüktür.

Mansur Yavaş Ankara’yı kazanırsa, herhangi bir parti değil; bir ülkücü seçimi kazanmış olacaktır. Sembol olsun diye Mansur Yavaş örneğini verdik ama Türkiye'nin diğer yerlerinde de durum aynıdır.

Sonuç olarak: İttifak ruhu, ittifak şartları, ittifak anlaşmaları biz ülkücüleri değil; partilerin genel başkanlarını bağlamaktadır.

Ülkücülerin ittifakı ise yine parti gözetmeksizin ülküdaşlarıyla olmalıdır. Ülkücü irade hiçbir partinin ipoteği altında değildir. Bu iradeyi geleceğe taşımak ise bize mazinin yüklediği önemi bir görevdir.

Unutmayalım: Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!

 

Editör: TE Bilişim