Hatırlarsanız 2013 yılına kadar ilkokullarda her sabah çocuklarımız And içerlerdi. Son cümleleri de şöyleydi; “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türk’üm diyene!”

Sonra ta başından beri Cumhuriyet ve Atatürk ile sorunu olan bir güruh, 2009’da cesarete geldi ve aldıkları talimatla “Andımız”ın kaldırılması için dava açtı. Mazlum-Der adıyla bilinen ve Cumhuriyet devrimlerine her zaman karşı duranlardan oluşan bu güruh, çözüm süreci denilen melanet süreçte de Kürt vatandaşlarımızı kardeşlik kisvesi altında kışkırtmaya çalışan beyanlarda, basın açıklamalarında bulunmuşlardı. Tabii ki bu davaya tek başına cesaret etmediler. Siyasi destekleri de vardı.

Halbuki; “Öğrenci Andı’nda yer alan ifadeler Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırılık taşımamaktadır. Öğrenci Andı’ndaki ‘Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim’ ifadeleri Anayasa’nın ikinci maddesiyle doğrudan bağlantılı ve ilişkilidir.” Bunu ben söylemiyorum, 2009’da Türklüğe açıkça savaş açan Mazlum-Der’in davasına karşı Sn. Erdoğan’nın Başbakan olduğu hükümetin Milli Eğitim Bakanı Sn. Nimet Çubukçu’nun Danıştay’a yaptığı Andımızı savunmasından alınmıştır.

Tüm bunlara rağmen 1933 yılından beri okutulan Andımız 2013’te, o dönem uygulanan ama terör örgütü PKK’ya toparlanması için zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramayan “Çözüm Süreci” politikası nedeniyle alkışlarla kaldırıldı. Hatırlarsanız aynı dönemlerde “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” tabelaları da alkışlarla indirildi. Hatta İstiklâl Marşı törenlerinin bile kaldırılmasını, bayrağımızın renginin ve isminin değiştirilmesini isteyen ruhsuz, köksüz güruhlar türemişti.

Sonra ne oldu peki?

PKK’nın şehirlerde yapılandığı, her yeri tuzakladığı hendek çatışmaları başladı. 1000’e yakın şehit verdik. Birçok vatandaşımız evlerinden oldu. Ardından da Paralel Devlet Yapılanması (PDY) yapılanması, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz Kalkışması…

Gördüğünüz gibi millî şuurun üstüne toprak attığınız zaman, ihanet hortluyor. Ancak bu gaflet ve hatta dalaletten ders alınmamış olacak ki bugün yine Andımız’ın tarihe gömüldüğünü öğrenmiş olduk!

Hem de 12 Mart 2021’de yani İstiklâl Marşı’Nın kabulünün 100. yılında öğrendik.

Sanki birileri yine rövanş alıyor.

Özellikle böyle millî ve kutlu günleri seçiyor. İstiklâl Marşı ve Andımız arasında tercihe zorlanıyoruz.

Halbuki Andımız’a düşman olan güruhun üstadı Kadir Mısıroğlu, merhum vatan şairimiz Âkif’e de “p…….k” diyerek hakaret etmemiş miydi?

Söyleyeceğim şu ki bu güruh, İstiklâl Marşımızdan da rahatsızdır. Ama siz Andımız’ı vererek sarı öküz hikayesindeki gibi ilk tavizi verdiniz. İleride ilk fırsatta İstiklâl Marşı törenlerini de kaldırmak isteyeceklerdir. Bu habis urlar, asalak virüsler, vücudun bağışıklık sisteminin en zayıf anını beklerler. Şimdilik konjonktür icabı buna cesaret edemeyecekler ama zamanı yakındır.

Danıştay 8. Dairesi’nin 2018 yılında Andımız ile ilgili olumlu kararı, çıkan haberlere göre Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal edilmiş.

Zaten Danıştay’ın kararı uygulanmayarak hukuksal yönden yanlış yapılıyordu. Şimdi rahatlamışlardır! Devlet madalyalarından Atatürk kabartması da Danıştay 10. Dairesi’nin kararıyla kaldırılmış. Çifte düğün var Türk düşmanları cephesinde!

En çok neyi merak ediyorum biliyor musunuz?

Büyük ümitlerle Bakanlığı her kesim tarafından memnuniyetle karşılanan Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bu konuda gerçekten ne düşünüyor?