Ankara… Düşmeyen Son Kale. Ankara… Vatan toprakları işgale uğramışken yokluk ve imkânsızlıklar içinde bağrına aldığı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde milli ruh ve heyecanı dalga dalga yayarak Türk Milleti’ni yeniden ayağa kaldıran kutlu şehir. Bu kutlu şehir yaklaşık bir asırdan beri de milletin her ferdine umut olmaya, her dara düşene el uzatmaya devam ediyor.

Son yıllarda yönetimde olan siyasi iktidar tarafından, önemli pek çok kurum ve kuruluşun İstanbul’a nakledilmesi ile içi boşaltılmaya çalışılsa da Ankara önemsizleştirilemeyecek, Türk Milleti’nin Son Kalesi olmaya devam edecektir.

İstanbul’un Türk tarihindeki önemi elbette büyüktür ve gönül tahtımızda ayrı bir yeri vardır. O, tarihimizin önemli çağlarına damgasını vuran Osmanlı Türk Devleti’nin son Payi Tahtı’dır. Ankara ise şair Arif Nihat Asya’nın çok güzel ifade ettiği gibi “Aslan payını aslan olmayanlara” kaptırıp yok olma noktasına gelen o büyük devletin küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti, Türklüğün Son Kalesi’dir.

İstanbul sevdalısı Yahya Kemal Beyatlı, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Milletvekili olarak Ankara’da bulunuyor, İstanbul sevgisini anlatabilmek için de “Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşüdür” diyordu. Yıllar önce bir iş vesilesiyle bulunduğum İstanbul’da yorulmuş ve elime kâğıt kalem aldıktan sonra Yahya Kemal’in o sözlerini bir kenara yazarak altına şu mısraları yazmıştım:

Öyle değil üstat öyle değil,

O şehir bildiğin gibi değil;

Ankara bir başka güzel şimdi

-Gönül tahtımıza kurulsa da-

İstanbul eskisi gibi değil.

Bu kısa şiirimi “Ankara/İstanbul” başlığı altında hazırladığım bir yazı içinde “Size Edebiyat” Dergisi’nde yayınladıktan sonra bir de baktım ki şiirimde geçen “Ankara bir başka güzel şimdi” mısraı bir slogan olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin parklarında, yol kenarlarındaki bilboard denen ilan tahtalarında, EGO otobüslerinde kullanılıyor. Park ve Bahçeler Dairesi Başkanı Hanımefendi’yi arayarak sorunca, “Ben de sizinle tanışmak istiyordum. Bunu bana Başkan (Gökçek) verdi. Çok hoşumuza gitti ve kullanıyoruz. Buyurun bir çayımızı için” dedi. Gidip çaylarını içtim, teşekkürlerini aldım ama zamanın Belediye Başkanı’na da sitem etmeyi ihmal etmedim tabii. O da bir gece sanırım saat 01.00 – 01.30 arası bir zaman diliminde arayıp teşekkür etmişti.

Ancak ne var ki Sayın Gökçek Belediyecilikten başka her işe karışıyor, ona buna laf yetiştirip siyaset yapmaktan geri durmuyordu. Giderek üzerine vazife olmayan işlerdeki mesaisini arttırınca ben de “Ankara bir başka güzel şimdi” yerine “Ankara çirkinleştirildi artık” demeye başlamıştım. Neyse, geç de olsa kendi siyasi partisi de bu işin farkına vararak “Metal yorgunluğu” kamuflesi ile görevden aldı, sonra da bugünlere geldik.

Şimdi Ankara gerçekten bir başka güzel oluyor artık. Her şeyden önce siyasete değil işine odaklanan, oy versin – vermesin herkese güven veren ve gönüllere taht kuran bir Başkanımız var. Dedikodu yapmıyor, siyasete karışmıyor, kimseye komplo kurmuyor, ihalelere fesat karıştırmıyor, sosyal yardımların göstere göstere, insanları rencide ede ede değil “Veren elin alan eli, alan elin veren eli bilmediği, görmediği” organizasyonlarla yerlerine ulaşmasını sağlıyor, lüzumsuz harcamalardan kaçınıyor.

Bu yazımda asıl Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın, aynı zamanda tarihe ışık tutan kültürel yayınlarından söz etmek istiyorum.

TRT’de başarılı programlara imza atıp emekli olduktan sonra Mansur Başkan tarafından Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’na getirilen Ali Bozkurt, kısa zamanda o alandaki dağınıklığı toparlayarak peş peşe kıymetli eserler yayınlamaya başladı.

“Tarihin Matem Sayfaları” başlığı altında 4 Bölüm’den oluşan büyük boy resimli kitap, Atatürk’ün ölüm, Türk Milleti’nin ise matem günü olan 10 Kasım 1938 tarihine atıfta bulunularak 1938 adet basılmış. 1938 adetten biri de bana ulaştı ve kütüphanemdeki yerini aldı.

10 Kasım – 23 Kasım 1938, 1939’dan 1952’ye Kadar, Anıtkabir’e Nakil (10 Kasım 1953) ve Fotoğraflar başlıkları altındaki dört bölümde ilgili dönemlerde yayınlanan gazetelerin Atatürk’ün vefatı ile ilgili birinci sayfaları ve cenaze merasimine ait resimlere yer verilmiş. Kitap tam bir belgesel niteliğinde.

Lozan ve Montrö/Vatan’ın Tapuları kutusu içinde LOZAN BARIŞ KONFERANSI/Anavatan’ın Tapusu ve MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ/Mavi Vatan’ın Tapusu isimli iki kitap yer alıyor. Adı geçen bu kitaplarda Lozan Barış Konferansı ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi tam metin olarak Türkçe ve Fransızca olarak verilmiş ki tartışmaya sebep olunmasın ve dileyen karşılaştırabilsin. Ayrıca, “Lozan Zafer mi Hezimet mi” safsatasını ortaya atanlarla Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin beka meselesinde nasıl önemli bir yeri olduğunu anlayamayanlar bu kitapları ya da kitaplarda yer alan metinleri doğru kaynaklardan mutlaka okuyup öyle konuşmalıdırlar.

Ankara Kent Yazıları, Ankara Başkent Yazıları ile Son Kaleydi Ankara isimli kitaplar da bu dönemde yayınlanan çok değerli eserler. Bu kitapları okuyanlar Büyük Atatürk’ün önderliğinde verilen İstiklal Savaşı’nın bütün safhalarını, Başkent Ankara merkezli kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Ankara’nın Başkent oluşunun anlamını, önemini doğru kaynaklardan öğrenecekler ve geçmiş tarihleri ile olduğu gibi yakın tarihleri ile de gurur duyacaklar.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bu yayınlardan ayrı olarak bir de “Başkent Kültür Sanat” isimli dergi yayınlıyor. Üç ayda bir yayınlanan bu dergide Ankara ağırlıklı olmakla birlikte genel olarak kültür ve sanat yazıları ile haberlerine yer veriliyor. Dergi, kaliteli baskısı ile de göz kamaştırıyor.

At binenin, kılıç kuşananın… İş ehline verilince ve Belediye Başkanı ile bürokratları kendi işlerine bakınca Ankara gerçekten rahata erdi. En azından Başkan ve bürokratlarından kaynaklanan gerilimler yaşamıyoruz. Dileğimiz, Belediye Meclisi’nde ve Türkiye genel siyasetinde de gerilimsiz günlerin gecikmeden gelmesi. Buna gerçekten de çok ihtiyacımız var.