“Hoşça kal evim, barkım, köyüm, yurdum elveda,

Elveda, yaşanmamış bana ait hatıra.

Bir acı yolculuk var bilinmez uzaklara,

Hoşça kal Türkistan’ım, Yarkent’im elveda.

Hoşça kal can akrabam, sokağım, ağaçlarım.

Bilinmez yollarda hürriyet aramak var,

Ararken özgürlüğü, yıllarca kaybolmak var.

Bir umut arayışı uçurdu uzaklara,

Döneriz belki bir gün, döneceğiz elveda…”

Bu mısralar, 1949 yılında vahşi Çin’in işgal ettiği Doğu Türkistan’dan, henüz dört yaşında iken ailesi ile birlikte göç etmek durumunda kalan Nurala Göktürk Hanım’ın “Gökbayrağın Gözyaşı” isimli kitabında yer alan “Elveda Cennet Yurdum” isimli şiirinden. “Elveda, bana ait YAŞANMAMIŞ HATIRA!..” Yalnızca bu mısra o kadar çok şey anlatıyor ki düşünmemek, düşünürken ağlamamak mümkün değil.

“Göç” dediğime bakmayın. Bir kaçış, daha doğrusu “Vatan için vatanı terk etme” hikâyesi bu. Vatanlarının durumunu, milletlerinin çektiği acıları anlatmak için7000 metrenin üzerinde yüksekliği olan Pamir dağlarını aşıp Afganistan’a, oradan Türkiye’ye uzanan ve 1961’de başlayıp 1965’te sona eren 4 - 5 yıllık uzun, meşakkatlerle dolu bir yolculuğun hikâyesi…

Kitapta, “İlham Kaynağım Dağlar” başlıklı bir giriş yazısından sonra tam 105 şiir yer alıyor. Şiirlerin hepsi hasret, özlem, aşk, sevda kokuyor. Yürekten gelerek yazılan, çocukluktan başlayıp altmışlı, yetmişli yaşlara uzanan bir zaman diliminde korkularla ama daha çok ümitlerle geçen mücadele yıllarını anlatan kutsal bir davanın şiirleri bunlar.

Ankara’da, düzenlenen “1 Edebiyat Kültür ve Sanat Sokağı Günleri” etkinliklerini düzenleyen organizasyon komitesi bir vefa örneği olarak “Gökbayrağın Gözyaşı” kitabının sahibi Nurala Göktürk ve aynı yollardan geçerek çileli bir ömür süren büyük dava adamı eşi, Hamit Göktürk’ü de davet etmişlerdi. Nurala Hanım’ı yazı, şiir ve Doğu Türkistan davası için yaptığı faaliyetlerden dolayı tanıyor, eşi Hamit Göktürk’le yıllardan beri haberleşip fikir alışverişinde bulunuyorduk. Doğu Türkistan’la ilgili yazdığım yazıları da ilgili yerlere gönderiyor, paylaşıp dağıtıyordu. Salgın günlerinde bahçemizde torunlarımla yaptığımız mütevazı bayram kutlamaları sırasında onların Gökbayrak altında çekilen videolarını paylaşmıştım. Videoda, torunlarımın, “Doğu Türkistan’a Hürriyet” diye seslenişleri de vardı. Hamit Bey o videoyu görünce heyecanlanmış ve hemen telefon ederek “Onlara birer dobba (Doğu Türkistanlılara has başlık, şapka) hediye edeceğim” demişti. Program dolayısıyla Ankara’ya gelince başka hediyelerle birlikte dobbaları da getirmiş, sağ olsun.

Nurala Hanım, kitabında yer alan şiirleri hangi duygularla yazdığını, büyüklerinden dinlediği o zor yılları ve 72 yıldan beri dinmediği gibi giderek artan Çin zulmü karşısında sel olup akan gözyaşlarını duygulanarak anlattı, Hamit Bey de kendisine eşlik etti. Onlar, “Dünyanın her neresinde olursa olsun her Türk’ün iki vatanı vardır. Biri bulundukları topraklar, ikincisi Türkiye’dir” diyorlar. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin konuya daha çok sahip çıkmasını istiyor ve bekliyorlar.

Haliyle, dünya devletlerinden 49’unun Çin tarafından Uygur Türklerine yapılan zulmü kınayan bir bildiri yayınlamaları ve 9 devlet tarafından Soykırım uygulandığının karar altına alınması bu toplantıda da gündeme geldi. Nurala Hanım ve Hamit Bey “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güvendiklerini ve bugün olmasa da yarın mutlaka seslerine ses verilip 72 yıldan beri akan gözyaşlarının dindirilmesi yolunda önemli adımlar atılacağına inandıklarını” söylediler.

Yapılan konuşmalardan sonra Nurala Hanım “Gökbayrağın Gözyaşı”, Hamit Göktürk de Vahşi Çin tarafından zindana atılan ilim adamı İlham Tohdi’yi anlattığı “Hapisteki Lider İlham Tohdi/Yolum Gayem Uygur Türkleri ve Çin Meselesi” isimli kitaplarını imzaladılar. Her iki kitap da internet ortamından temin edilebilir.

Bu arada Nurala Hanım çalışmalarıyla ilgili bir müjde daha verdi. Bu, yıllardan beri yaptığı bir çalışmanın ürünü olacak yeni bir kitaptı. Kendi çocukluğundan kalan bölük pörçük hatıralar yanında büyüklerinden dinlediği, konuşup konuşturduğu kişilerin anlattıklarını, “Tanrıdağları’ndan Erciyes’in Eteklerine” adı altında kitaplaştırdığını ve yakında yayınlanacağını haber verdi. Bu kitapları alıp okuyarak ve alınıp okunmasını sağlayarak Doğu Türkistan davasının anlatılmasına katkıda bulunabiliriz.