Değerli okurlarım, 2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş sonrası,

Türkiye’ye;

Resmi rakamlara göre 4 milyon,

Gayri resmi rakamlara göre 5 milyonun üzerinde Suriyeli geldiği tahmin edilmektedir.

Ve hala da akın akın gelmeye de devam etmektedir.

Peki bunun faturası nedir ülkemize?

Sadece ekonomik çöküş mü?

Sadece kültürel yozlaşma çöküşü mü?

Sadece sosyal çöküş mü?

Sadece o bölgenin yüzyıllar boyu sürecek sorun yumağı haline gelmesi mi?

Hayır!

Peki nedir?

Yavaş yavaş BOP planının devreye sokularak yürürlüğe konularak işletilmesidir.

Çok değil birkaç yıla kadar batı emperyalizm güç odakları,

Suriye’den Türkiye’de kaçıp gelen Suriyeliler için azınlık haklarını talep etmeleri olacaktır.

Bunun bir diğer adı Toprak talep etmeleri olacaktır.

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları artık görmemiz lazım

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara artık at gözlüğüyle bakmamamız lazım

Türkiye adeta Suriyeliler tarafından istila edilmiş durumda.

Bilmeyeniniz varsa söyleyeyim.

Sınır komşusu olan illerimiz başta;

Kilis,

Gaziantep,

Hatay,

Şanlıurfa, olmak üzere yurdun dört bir yanını Suriyeliler adeta istila etmiş durumda.

Örneğin;

100 bin nüfuslu Kilis’te yaklaşık 200 bine yakın Suriyeli yaşadığı tahmin edilmekte.

Kilis’i ziyaret edediniz varsa görmüştür,

Caddedeki neredeyse her beş kişiden dördü Kilisli,

Keza Gaziantep’te Kilis’ten farksız durumda,

Gaziantep’te de gayri resmi rakamlara göre yaklaşık 500 binin üzerinde Suriyeli yaşadığı tahmin edilmekte.

Bu tablo Hatay, Urfa içinde geçerli yani Kilis’ten Antep’ten farklı bir durumda değiller.

Hal böyle iken, bizim yerli Arap Seviciler, haddi o kadar aşıyorlar ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Üniversitelerinde Dünya Araplar Günü safsatası bahanesiyle programlar düzenleyerek kutlama cüreti gösteriyorlar.

Üstüne üstelik Milli Marşımızı İstiklal Marşımızı Arapça okutacak kadar da küstahlaşabiliyorlar.

İşin üzücü ve asıl acı veren yönü ise,

Bu rezalete toplumun hiçbir muhalif kanadından ses çıkmıyor olmasıdır,

Ne CHP’sinden,

Ne İyi Partisinden,

Ne yazarından,

Ne çizerinden,

Ne akademisyeninden,

Ne savcısından,

Ne hâkiminden,

Nerdesiniz biladerler, bu rezalete de tepkisiz kalıyorsanız söyleyecek bir şey yok demektir.

Beyler milli değerlerimizden ve en önemlilerinden birisi olan İstiklal Marşımızın içini boşaltmaya kimsenin gücü yetmez haddine değildir.

Adamlar sosyal dokunu bozuyorlar çıt yok, birkaç fısıltı haricinde

Adamlar ekonomi dokunu bozuyorlar çıt yok,

Adamlar kültürel dokunu bozuyorlar çıt yok,

Kör müsünüz, sağır mısınız, dilsiz misiniz?

Ne bu gün tepki göstermeyeceksiniz de, bugün karşı koymayacaksınız da ne zaman duruş göstereceksiniz.

***

Bir diğer önemli konu İstiklal Marşımızdan rahatsız olan yerli hainler,

Bu badem bıyıklıların Milli Marş’la alıp veremediği nedir hani onu da anlaşmış değilim.

Milli Marş okunur saygı göstermezler,

Milli Marş okunur ayağa kalkmazlar

Ayağa formaliteden kalkanları da okuma tenezzülünde bulunmazlar

Sormak lazım bu bademlere siz dost musunuz, düşman mısınız?

Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı’nı okumayan milli marşa düşman olanların terör örgütlerinden farkı nedir?

PKK’dan farkı nedir?

Hizbullah’tan farkı nedir?

DHKPC’den farkı nedir?

Diğer illegal terör örgütlerinden farkı nedir?

Onlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından rahatsızlar,

Onlarda Milli Marşımız olan İstiklal Marşı’ndan rahatsızlar,

Şunu tekrar hatırlatıyorum Türkiye Cumhuriyeti’ne husumet besleyen güruha,

Türkiye’nin Anayasasında da açık açık yazıldığı gibi

Herkesin bilmesinde ve beynine kazımasında fayda var diye düşünüyorum;

Hal,

Hareket

Ve davranışlarına da bu kıstaslara göre çeki düzen vermelerinde fayda vardır diye düşünüyorum.

Bizim olmazsa olmaz dört hassas noktamız vardır,

Değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez hassas kıstasımız.

Bu ülkenin dili Türkçedir,

Bayrağı Türk Bayrağı’dır,

Milli Marşı, İstiklal Marşı’dır,

Başkenti, Ankara’dır.

Görmek, bilmek ve duymak istemeyenlere bir kez dahi hatırlatayım dedim.