Epeyce bir zamandan beri, bir siyasal partiye ilgi duymuyordum.

Yani önümüzdeki pazar bir seçim olsa rey vereceğim bir parti yoktu.

Çünkü ülkemiz siyaset sahnesi adeta parti ağalarının hükmettiği bir derebeyi sistemine döndü.

Kliklerin yönettiği, nepotizm ve kleoentelizm bataklığına saplanmış, tarikat gibi şeyh, mürit ilişkisinin yaşandığı kapalı devre, halka kapıları kapalı veya birer ticarethaneye dönüşen partiler oluştu.

Vatan haini, terörizmin ve emperyalizmin ülkemizdeki legal görünümlü ihanet odaklarını saymayalım bile.

Onları tanıyabiliyoruz belki vatan hainlerine karşı tedbirlerimizi alabiliriz, ya emperyalizmin bizim gibi görünen ama milletimizin düşmanlarının yerli işbirlikçisi devşirmelerin, işbirlikçilerin yönetim mekanizmalarını doldurduğu partileri de saymadan geçmeyelim.

Ülkemde Suriye’de IŞID’ın , Afganistan’da Taliban’ın hakimiyetini kutsayan siyasal partiler olduğunu da unutmayalım.

Dünyaya yön veren ABD’nin başkanı Joe Biden Washington Post gazetesine verdiği mülakatta kendi sesinden “Türkiye’de artık askeri ihtilal yapmayacağız, siyasi parti yöneticisi dostlarımızı iktidara getireceğiz” demedi mi?

Ülkemizin iktidar partilerinin ve muhalefet partilerinin yöneticilerinin davranışlarında sürekli bir dış etki görülmüyor mu?

En çarpıcı dış etki davranışlarından bazı örnekler arayalım.

ABD’nin 3,5 milyon Iraklının katledilmesine, Irak’ın bölünmesine ve tüm varlıklarına el konulmasına sebep olan ak partinin meclise getirdiği 1 Mart tezkeresi, bir emperyalizme hizmet davranışıdır.

Suriye ile 950 kilometre sınırımızda bulunan mayınların temizlenme işi, yaptırılacak olan Suriyeli göç hareketine bir altyapı hazırlamaktı ve bir emperyalizme hizmet davranışı idi. (Bu kararda işin İsrail firmasına 49 yıllığına verilmesi, yapılan hainliği örtmek için “cambaza bak” hareketi idi. Tüm ülke ihalenin İsrailli bir firmaya verilmesiyle meşgul olurken, yapılan ihaneti hiçbirimiz göremedik)

Bir emperyalist ülkeye bir başkan daha seçilmeden ülkemizin bir partisinin başkanı tarafından dünyada ilk olarak kutlanıyorsa, bu parti başkanının herkesten önce kutlanan başkana ve ülkesine hizmet etmeye hazır olduğuna delalet değil midir?

Bir ana muhalefet partisinin ABD’den ülkemize demokrasi getirmesini dilemesini nasıl izah etmeliyiz.

Ülkemiz son birkaç yılda siyasal iki cepheye bölündü.

Bölünen cumhur ve millet ittifakı adı verilen cepheler, kontrolde olduğu için, ülkemizi sömürecek veya kullanacak olan emperyalizm her halde kazanan olacaktır.

Milletimizi fakir, güvenliksiz, geleceğinden endişeli, kendisine özgüvensiz, ihtiyaçlı, kırılgan ve borçla dönen ekonomili halde yaşatan işte bu kontroldeki siyasal iktidar ve muhalefettir.

Ülkemizde emperyalizmin kurduğu ve son 70 yılda tüm milletimizin üretimini kullanan, geleceğini ipotek eden, sürekli beka sorunu yaratan partiler oldu halende var.

Kuruluş hikayeleri açık bilgi alanlarında var.

Üstelik kendi kurucularının anlatılarıyla.

Ülkemizin gerçekten Türk milletini ve dostlarını merkezine alan bir siyasal harekete ihtiyacı gün gibi açık olarak görülmektedir.

Gerek milli ekonomi, gerek ülkemizin bölünmesi, gerek son yıllarda yaşadığımız ve önümüzdeki yılların en önemli sorunu olacak kavimler göçü benzeri göç hareketleri, gerek terörizm, gerek gençliğimizin yurtdışında yaşama ve beyin göçü, gerekse ülkemizin güvenliği gibi konularda, Türkiye’ye reçete sunabilecek, zübük, yalancı, oportünist, para ve mal hırsı olmayan, para saymak yerine milletimizin düşmanlarının silahlarını, savaş gemilerini , savaş uçaklarını sayan, milletimizin gerçek evlatlarından oluşan donanımlı bir lider ve donanımlı bir kadroyla oluşacak siyasal harekete ihtiyaç var.

2015 de hareketlenmesi ve kurulması planlanan siyasal hareket, İYİ Parti’nin kurulmasıyla belki yaralara merhem olur, belki toplumun ihtiyacını giderir diye dondurucuya alınmış ve ertelenmişti.

İYİ Parti’de iyi niyetli arkadaşlarımızın da bulunmasına rağmen bize göre yukarıda sayılan ihtiyaçlara karşılık olamayacağına kanaat ettik. Çünkü karar mekanizmalarına getirilen sorunlu tercihli insanlar, söylemler, davranışlar ve izlenen politikalar incelendiğinde bu kanaatimizi güçlendirmiştir.

Prof. Ümit Özdağ liderliğinde “ZAFER PARTİSİ" adıyla. Yeni bir siyasi parti kurduk.

Bugünden kayıtlara geçmesi açısından yazayım belge olsun.

Yeni kurulan Zafer Partisinden hiçbir makama aday olmayacağım. Fakat sonuna kadar partimde milletime hizmet etmeye çalışacağım.

Zafer Partisinden beklentilerimiz (Kurucu arkadaşlarımın önemli bir kısmıyla konuştum) toplumsaldır ve milletimize hizmet etmek üzerinedir.

“Zafer Partisi” ülkemizi çağdaş demokrasi koridoruna taşımalıdır.

“Zafer Partisi” dünyanın neresinde bir Türk veya Türk dostu var ise sınırlarımızı oradan başlatmalıdır.

“Zafer Partisi” ülkemizdeki kimsesizlerin kimsesi, fakirin garibin ihtiyaçlının, düşkünün dostu, hırsızın, yolsuzun, haramzadenin, dinci kafirlerin, düşmanı olmalıdır.

“Zafer Partisi” Atatürk çizgisinde, Antiemperyalist, bağımsızlıkçı, toplumcu Türk milliyetçisi davranışların sahibi olmalıdır.

“Zafer Partisi” sağlam, hakkını arayan, çağdaş, ilerlemeci, itirazcı, sürekli daha iyiyi arayan, biatçı ve kabullenici olmayan bir toplumun üretilmesinde öncü olmalıdır.

“Zafer Partisi” kendi içinde demokrasiyi uygulayıp hem kendi dışındaki siyasi partilere hem de topluma örnek olmalıdır.

“Zafer Partisi”nden aslında daha çok beklentilerimiz var. Ama uzun yazıların pek okunmadığını biliyorum. O yüzden diğer beklentilerimizi bir başka yazıda değerlendirmek istedim.

“Zafer Partisi”ni kuranlar , yani bizler var olan siyasal düzenden, ne iktidardan ve yancısından nede ana muhalefet ve yancılarından memnun olmayan, toplum için iyiyi , doğruyu, faydalıyı isteyenleriz.

Eğer bir karşıtlığımız var ise veya olacak ise toplumsal olacaktır.

Niyetimiz halistir.

Donanımımız vardır.

Millet sevgimiz vardır ve çok yüksektir.

Yalnız ve sadece mensubiyetimiz olan Türk milletine ve dostlarına hizmet edeceğiz…