Aslında ne oldu?

Abone Ol

Baştan söyleyelim, bir somut veya soyut varlık varsa, önünde, ortasında, yanında, sonunda, yakınında bir “Türk” ibaresi varsa bizim kıymetlimizdir, değerimizdir.

Türk Ordusu, Türk Milli Takımı, Türk Halk veya Sanat Müziği…

Türk lirası da tüm Türklerin, Türk dostlarının, Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşların ortak değeridir.

Nasıl Türk bayrağının bir milimetre aşağıya inmesi bizi çok rahatsız ederse Türk lirasının da bir kuruş kaybetmesi bizi etkilemektedir.

Konu siyaset üstüdür, millidir. Hepimizin ortak konusudur.

İYİ Parti milletvekili eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın yaşadığımız döviz fiyatı düşüşünü “Alım fırsatı” gibi sunmasını bir acullük ve gaflet hali olarak görmek gerekir.

Durmuş beye hiç yakışmadı bu kadar gözü dönmüş lük ve sığlık.

Ama gene de ne olduğunu, hükümetin topluma ne vadettiğini iyi anlamak lazım.

Anlayabildiğimiz;

Türkiye’nin tamamı Orhangazi köprüsü gibi oldu.

Hani Orhangazi köprüsüne araç geçiş garantisi verilmiş de öyle yapıldı ya.

Köprüden geçen parasını ödüyor geçiyor.

Fakat garantinin eksik kalan bölümü dolar olarak T.C hazinesinden ödeniyor.

Hazine parayı nerden alıyor, vatandaştan, vatandaşın verdiği yetmezse vatandaş adına dış güçlerden borçlanarak.

Dün açıklanan ve büyük dâhilik olarak sunulan ne?

1970’li yıllarda Almanya’daki işçilerimizin dövizlerini Türkiye’ye getirebilmek için bulunan DÇM hesabı. Yani Dövize Çevrilebilir Mevduat hesabı.

Tabii Almanya’daki işçilerimiz Marklarını TL olarak ama bozdurduğunda Mark üzerinden ödenecek şekilde ülkemizin bankalarına yatırdılar.

Yıllarca Merkez Bankası açık verdi, bu verilen açıklar T.C hazinesi tarafından karşılandı.

Sonunda devlet 29 Ocak kararlarına kadar geldi. Devlet 70 cente muhtaç kaldı.

Başbakan Ecevit, Lüksemburg’dan 1 milyon dolar borç bulunca çok sevindi.

1980’li yıllarda tüm iktisat fakültelerinde öğrencilere ilk öğretilen merkez bankası başarısızlığı örneği 1970’li yıllarda yapılan DÇM uygulaması idi.

Ülkemizin geleceği satılıyor.

Bu kadar sert yazmak istemezdim, ama gerçek bu.

Bir özel bankamızın üst düzey yöneticisini aradım.

“Siz bu uygulamaya katılacak mısınız?” diye sordum. “Katılacağız” dedi .

“Peki döviz vereceğiniz faizden çok artarsa zararınız ne olacak” dedim.

“Hazineye fatura edeceğiz” dedi.

Hazineye fatura tüm millete fatura demektir.

Bir gerçek kişi parasını bir bankaya faize yatıracak, vade sonunda dövizin o günkü kurundan parasını tahsil edecek.

Döviz eğer anlaşılan faizden fazla artarsa ki olacak olan odur, aradaki farkı banka, Türk milletinin hazinesinden tahsil edecek.

Tıpkı Orhangazi köprüsündeki geçiş garantisi dolmayınca ki bayramlar hariç hiç dolmuyor,

Geçen araçla, garanti verilen araç arasındaki farkı köprü işleticileri dolar olarak Türk milletinin hazinesinden aldığı gibi.

Parasını herhangi bir bankaya faize yatıran kişinin, döviz artışından kaynaklanan fazla getirisini de Türk milletinin hazinesi karşılayacak.

Bu Türk milletinde ne bitmez tükenmez hazine varmış.

Ye ye bitmiyor.

Ama tarih yiyenleri Osmanlının yıkılmasına sebep olanları nasıl yazıyorsa öyle yazacak…