Danıştay kararıyla müze statüsünden çıkarılan Ayasofya'nın tekrar cami statüsüne alınması tartışmaları devam ediyor.

Akit TV’de yayınlanan Sabri Balaman'ın sunduğu Ters Kutuplar adlı programa katılan Araştırmacı-Yazar Mustafa Albayrak’tan konu ile ilgili olarak farklı bir çıkış geldi.

Mustafa Albayrak Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi karşılığında Montrö Boğazlar Antlaşmasının  imzalandığını iddia etti.
Albayrak programda şu ifadeleri kullandı “1934,35,36’da Ayasofya ibadete kapatıldı ve 36’da bir daha açıldığında müze olarak açıldı. Kimse bir daha namaz kılamadı. 1936’da bir şey daha oldu bir hatırlayalım, çok önemli bir şey oldu, 1936’da Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbali, bekası varlığı ile alakalı çok önemli bir antlaşma oldu. Montrö.

Biz Montrö Antlaşmasına kadar İstanbul boğazlarının Anadolu Yakası'nda Üsküdar karşısında Beşiktaş'ı baz alalım.

Üsküdar sahilden kuşbakışı 15 kilometre içeri karadan İzmit istikametine doğru.

Avrupa yakasına da Ortaköy'den Beşiktaş'tan 15 kilometre yine kuş uçuşu 15 kilometre içeri doğru Türk askeri veya polislerin, güvenlik güçleri yaklaşamazdı.

İstanbul Boğazı, Lozan'da kabul ettiğimiz şartlar içerse Türkiye Cumhuriyeti'ne ait bir bölge değildir.

Biz Montrö Antlaşması'ndan sonra İstanbul Boğazı'nın hakimi ve egemeni olduk.

Bunu ispatlayamam ama bu bir soyuttur. Mustafa Kemal Paşa 1923'te 24'te Hilafeti kaldırırken,  İnkılap kanunlarını yaparken,  yenilikçi hareketleri getirirken, yine İsmet Paşanın başbakanlığı döneminde binlerce cami kapanırken, isteseydi Ayasofya’yı kapatamaz mıydı?

O günkü Cumhuriyet hükümeti, İsmet Paşa hükümeti neden razı oldu, derseniz?

Kendileri İkinci Dünya Savaşının çıkacağını biliyordu. Çok yumuşak bir karın gördü ve hem Hatay’ı istedi.

Atatürk Ayasofya’yı verdi ve Montrö’yu aldı.

İçinden geldiğim bütün Mütedeyyin, İslamcı, muhafazakâr kesime de şunu söylemek istiyorum, bunu Atatürk’le yapılan bir rövanş olarak görmesinler.” dedi.

Bu açıklama üzerine Habererk imtiyaz sahibi İsmail Türk ise “Mustafa bey sizi çok tebrik ediyorum, bu ülkenin bu dile ihtiyacı var. Bu dil bizi sımsıkı kucaklar.” dedi.