Yaşamının büyük bir bölümünü cephelerde geçirmiş Atatürk, her şeyden önce kendini muazzam geliştirmiş bir liderdir. Dönemin şartlarına ve kısıtlı imkânlarına rağmen öğrenmekten asla geri durmayan Atatürk’ün, feyz alınması gereken en önemli özelliklerinden biri de iyi bir kitap okuyucusu olmasıdır.

Cumhuriyet’in derlediği habere göre, Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Nuri Ulusu’ya talimat vererek, cephane sandıklarına kitap doldurulmasını ister. Türkiye’nin artık kültür ve sanat savaşı içine girdiğini vurgulayan lider,’’ Şimdi savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın’’ diyerek, ne denli büyük bir insan olduğunu bir kez daha kanıtlar.

Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın da Atatürk'ü ziyarete gittiğinde masasında Balzac’ın “Colonel Chabert’’inin, Maupassant’in “Boule de Suif’’inin, Lavedan’ın “Cervir’’inin durduğunu defalarca kez anlatmıştır.

Okuma sevgisinin kendisine büyük bir bilgi birikimi sağladığını savunan Atatürk ayrıca 13 kitap yazmıştır.

İşte, hayatı boyunca 4000 civarında kitap okuyan Atatürk’ün en sevdiği kitaplar…

Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin

Eğitimci yazar Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu eseri, Atatürk’ün en sevdiği kitapların başında gelir. Hatta Çalıkuşu Atatürk’ün başucu kitabıdır.

Güntekin’in ilk olarak 1921 yılında tefrika olarak yayımladığı Çalıkuşu eseri, İstanbul ve Anadolu’da geçen ve arka planda Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı’nın son yıllarını anlatan bir romandır.

Mustafa Kemal, Büyük Taaruz öncesi Akşehir’de ki evinde dinlenirken okumaya başladığı Çalıkuşu için odada bulunanlara “Biliyor musunuz, gece Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu’yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet’e vereceğim. Sonra sizler de okuyun” demiştir.

Çalıkuşu romanı, iyi eğitim alan bir İstanbul kızının Anadolu’daki köylerde ve kasabalarda öğretmen olarak başından geçen serüvenleri anlatmaktadır. Karakterlerin duyguları, ülke gerçeklerinin birer yansıması misali okuyucuya sunulur. Bu hâliyle de döneminin şartlarını yansıtan, Anadolu insanına ayna tutan bir yapıt olarak her yaştan okurun ilgisini çekebilecek bir romandır. Bu eserin Atatürk’ün reformlarına da ilham olduğu düşünülür.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde – Grigory Petrov

Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Genç Türkiye'nin üzerinde en etkili olmuş kitapların başında "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" geliyor. "Atatürk'ün askeri okulların müfredatına konulmasını emrettiği kitap" olarak da ünlenen eser Balkan halklarının emperyalizme karşı uyanışına, Türkiye'de yeni kurulmakta olan devlete ve uluslaşma sürecine olan katkısıyla zaman içerisinde "ulusal devlet yaratmanın reçetesi" haline gelmiştir.

100 sayfayı bulan bu eser, Rus kökenli bir papaz olan Grigory Petrov'un kaleminden çıkmıştır. Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl muazzam bir mücadele verdiklerini konu alır.

Toplum Sözleşmesi – Jean Jacques Rousseau

Mustafa Kemal Atatürk'ün Jean Jacques Rousseau’nun kanunların üstünlüğü, kanunlar önünde herkesin eşit olması gibi konulardaki görüşlerinden etkilendiği düşünülür.

1762'de Cenevreli filozof Jean-Jacques Rousseau tarafından yazılan bu kitapta, siyasi bir sistemin kurulabilmesi için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğu açıklanmaktadır. Toplumsal Sözleşme ilerlemeci bir çalışmadır. Avrupa'da ve özellikle Fransa'da siyasi reformlar veya devrimlerin yapılabilmesi için teşvik edici bir nitelik taşımıştır. Monarşik düzene karşı muhalif bir yapı taşıyan Toplumsal Sözleşme yasal düzeni hakim kılmayı amaçlamaktadır.

Toplumsal Sözleşme fikrinin merkezinde basitçe şu yer alır: Genel kanaatin yönlendirmesi ile belirlenen otorite ve bireylerin konumları, bütünün bölünmez parçaları ve bireylerin grupla ortaklığı temelinde birleşir.

Türkçülüğün Esasları – Ziya Gökalp

Türkiye'nin perde arkasındaki fikirsel güçlerden bir eser olarak görülen Türkçülüğün Esasları, 1923’te yayımlanmıştır.

Eser, Türk milliyetçiliğinin tüm fikir ve tekliflerini bir sistem bütünlüğü içinde ortaya koyan, yazarın değişik zamanlarda yazmış olduğu denemelerden derlediği sosyolojik bir kitaptır. Aynı zamanda Ziya Gökalp, Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerinden biridir.

Editör: Gökçe Sevim