CB Erdoğan iki yıl kadar önce," her türlü milliyetçilik ayağımın altında" demişti. Cumhurbaşkanı bazı kavramları bilinçli olarak kullanıyor. Veda hutbesinde Allah Resulu," her türlü kan davası ayağımın altında" demişti. Sayın Erdoğan, her türlü milliyetçilik ayağımın altında derken, veda hutbesi ile ilgili bilinç altında kalan sözleri kullanarak -siyasetine- kendince kutsiyet kazandırıyor.Yani siyasetin diline dinin dilinden aktarımlar yapıyor.

Bu işin bir cephesi, diğer cephesi ise bugün bu sözlerin doğrulanmış olmasıdır.İslam'la el ele vererek Cumhuriyeti kuran milliyetçilik bugün -kişisel hırslar ve kötü yönetim- yüzünden paketlenip Sn Erdoğan'ın ayakları altına atılmıştır.Bugün milliyetçiliğin komuta odasında bulunanların AKP'nin politikalarından başka bir politikalarının var olduğu söylenebilir mi? Hem AKP'nin bile savunamadığı politikaları savun, hem de ben farklıyım de.

Farklı olan böyle mi hareket eder?

Türk milliyetçiliği, tarihinin en etkisiz, en ezik, en politikasız dönemini yaşıyor.

ON SEKİZ ADA

CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, Yunanlılar tarafından işgal edilen on sekiz ada için -geldikleri gibi giderler- diyince, Yunanistan Savunma Bakanı da "gel de al" diye cevap verdi. Bunun Türkçe tercümesi -sıkıysa gel al- demek. Sözün diğer bir anlamı da -adalarımızın işgalinin Yunan Savunma bakanı tarafından itiraf edilmesidir. AKP ise hala işgal edilen adamız yok diyerek zımnen bu adaların bize ait olmadığını söylüyor. Oysa dün dediğimiz bir tarihte,12 Eylül'de merhum Türkeş ile Erbakan bugün işgal edilen Uzun adada ikamete mecbur edilmişlerdi. Her iki siyasetçi Yunan adalarında ikamet etmediklerine göre,bu adalara -Yunanın işgal ettiği- ada yok diyerek meşruiyet kazandırmak, gelecekte bu adalarla ilgili Türkiye'nin hukuki durumunu da zayıflatır. İşgal edilen adalara bizim değil anlamına gelecek sözler söylemek davayı baştan kaybetmektir. İşgalden daha acı ve aşağılayıcı olan budur!

BÖLÜCÜLÜĞÜN ATEŞİNİ DÜŞÜRMEK

Bağımsızlık referandumundan sonra Kuzey Irak'ta bölgesel yönetim çalışanların maaşlarını ödeyemeyecek duruma geldi.Ücretlerini alamayan çalışanlar KDP binasını ateşe verdiler. Yarım asır Irak'la savaşın sonunda kimse böyle bir bölgesel yönetim hayal etmiyordu herhalde. Aslında Barzani'nin bağımsızlık hevesi çok önceden kursağında bırakılabilirdi. Türkiye İran'la beraber merkezi yönetimle iş birliği yapsaydı muhtemelen bugün bağımsız devlet olma yolunda giden Suriye Kantonları da olmayacaktı.Dağınık,amaçsız, tarihi perspektiften mahrum dış politika Türkiye'nin etrafını bir ateş çemberine çevirmiştir. Bu tehdidin tümüyle ortadan kalkması ancak Suriye ve Irak'ta eski statüye yani toprak bütünlüğüne dönülmesi ile mümkündür. Bunun yolu da Kantonların Esat'la birlikte ortadan kaldırılmasıdır. Altı yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşta Esat Suriye'den sökülüp atılamamıştır. Bu Esat'ın mezhep bağından kaynaklanan ciddi bir karşılığı olduğu anlamına gelmektedir. Yükselen ayrılıkçı milliyetçiliğin hararetini düşürmenin yollarından biri onu askeri alanda mağlup etmektir.Bir hareket kaybettikçe taraftarları azalır kazandıkça taraftarları çoğalır. Kuzey Irak'taki gerilemeden sonra Kantonların ortadan kaldırılması Kürt milliyetçiliğinin ateşini düşürecek istek ve taleplerini daha makul bir noktaya çekmesine neden olacaktır. Afrin'e girilmeli midir, evet gerekirse girilmelidir. Ama doğru olan bu yapılanmayı Esat'a destek vererek onun ortadan kaldırmasını sağlamaktır. Bu hem uluslararası meşruiyet, hem de vatan çocuklarını başkalarına teslim edilecek topraklar için feda etmemek açısından daha doğru olacaktır.

TEK DİL YOKSA TEK DEVLET DE YOKTUR

CB Erdoğan, tek millet,tek bayrak,tek devlet,tek vatan diyerek ülkenin bütünlüğünü bu dört ayak üzerinden temellendiriyor. Doğru ama eksik, beşinci ayak tek dildir. Dil parçalanması milletin parçalanmasıdır. Tek millet, ancak ortak bir dile sahip olmakla mümkündür. Ayrılıkçı hareketler hep dil farkı üzerinden kendilerini ifade ediyorlar.Ana dilde eğitim taleplerinin arkasında da tek milleti çift millet yapma amacı var. Onun için tek dil yoksa bütün öteki tekler çiftlenmeye mahkumdur.