Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı,

Yani Türk ulusunun bağımsızlığını elde ettiği günün yıl dönümü.

Mazlum ulusların kendilerine örnek aldığı gün.

Her yıl olduğu gibi bu yılda belirli mazeretler arkasına sığınılarak kutlamalara yasak getirildi. Her ne hikmetse Ayasofya’da olmayan,

15 Temmuz’da olmayan pandemi,

Bir anda 30 Ağustos’ta ortaya çıktı ve gerekçe gösterilerek kutlamalar devlet protokolüyle sınırlandırıldı.

İnsanın üzülmemesi elde değil.

İktidarın milli bayramlarla barışık olmadığını bilmeyenimiz yoktur.

Hatırlarsanız 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül efendi de;

23 Nisanlarda,

19 Mayıslarda,

30 Ağustoslarda,

29 Ekimlerde

10 Kasımlarda hep hastalanırdı her ne hikmetse.

Hastalığını bu günlere göre planlarda.

Bu iktidarın, Atatürk’le bir sorunu var,

Milli günlerimizle bir sorunu var nedeni bilinmez ama hiçbir zaman barışık olamadılar,

Ne ülkenin kurucusu Atatürk’le,

Nede onun bizlere armağan etmiş olduğu milli bayramlarımızla.

Ama işin ilginç olanı da her sıkıştıklarında da Atatürk’e sığınmaktan geri kalmadılar, kalmıyorlar.

Değerli okurlarım AKP’de gelip geçicidir,

Erdoğan’da gelip geçicidir,

baki olan Türkiye Cumhuriyeti’dir,

Türkiye Cumhuriyeti var oldukça da onun kurucusu ulu önderimiz,

Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Geri boş ve hikayeden ibarettir.

Onun için morallerimizi bozmayalım,

Bugünleri aşacağız Türk Milleti olarak,

Düşmana inat herkes Al Kırmızı bayrağını balkonlarından sallandırsın,

Her zamankinden daha çok kenetlensin birbirine,

Rejim düşmanlarına inat,

Atatürk düşmanlarına inat,

Memleketin hainlerine inat,

Bayraklarımızı sallandıralım balkonlarımızdan,

Şunu herkes bilsin ki!

Türk halkı için,

Cumhuriyetin,

Demokrasinin,

Hattâ modern anlamda bir millet oluşun tarihi Kurtuluş Savaşı tarihinden ayrı düşünülemez.

Atatürk bunu, 30 Ağustos Zaferinden 2 ay kadar sonra,

22 Ekim 1922 de,

Bursa’ya gelen İstanbul öğretmenleriyle yaptığı bir konuşmada şöyle belirtiyordu:

«İtiraf edelim ki biz üç buçuk sene evveline kadar cemaat halinde yaşıyorduk.

Cihan bizi, temsil edenlere göre tanıyordu.

Üç buçuk senedir tamamen millet olarak yaşıyoruz.

Bunun maddî ve bariz şahidi, şekli hükümetimiz ve mahiyeti hükümetimizdir ki, onu kanun Büyük Millet Meclisi diye tevsim etti.»

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olanların,

“Keşke Yunan kazansaydı, Hilafet devam ederdi” diye hayıflanan Orta Çağ kalıntılarının,

“İstiklâl Savaşı Emperyalistlere karşı değildi; Basit bir Türk-Yunan savaşıydı” diye küçümsemeye çalıştıkları Kurtuluş Savaşı:

Bir Doğu Uygarlığının,

Emperyalist bir Batı Uygarlığına karşı kazandığı savaştı:

Bu savaşı basit bir Türk-Yunan savaşı olarak önemsizleştirmeye çalışanlara,

Lozan Barış Antlaşması’nda yeni Türkiye’nin karşısında Antlaşmayı imzalayan düşman devletlerin;

Büyük Britanya (İngiltere),

Fransa,

İtalya,

Japonya,

Yunanistan,

Romanya olduğunu ve daha sonra başka ülkelerin de bunlara katıldığını anımsatmak isterim.

Türkiye, Batı’nın saldırısına,

“Meydan Okuması”na karşı koyarak “Ulusal Uygarlığının Gücünü” ispat etmiştir.

Bu anlamda 30 Ağustos Zaferi, Türkiye ve Atatürk düşmanlarının kendi kuramlarına göre bile,

“Türkiye Cumhuriyeti’nin Zafer Şahlanışıdır”!

Atatürk Cumhuriyeti’ni,

İçerden de

Dışarıdan da yıkmaya, kimsenin gücü yetmeyecektir!

Ne içteki hainlerin,

Ne dıştaki.....