Okumayan,araştırmayan,tecessüsünü kaybeden bir toplum problemlerini çözemez. Maalesef okumuyoruz. Ülke sorunlarına ışık tutan çalışmalar hemen hemen hiç ilgi görmüyor. Bir kaç romancı dışında kitapları bir kaç baskı yapan yazar sayısı çok az.

Bunun bir çok nedenleri var,millet olarak sözlü geleneğe daha önem veriyoruz.  Ayrıca,herkesin her sözünü kabul ettiği belli otoriteler var.Onların söyledikleri,yahut yazdıkları bize yetiyor. Aynı şeyi partiler de yapıyor. Her partinin tabanına sunduğu bir menü var. Bu bir çoklarının öğrenme ihtiyacını karşılıyor,fazlasını öğrenmek yük gibi geliyor.

Şu Kürt meselesinde bile yeterince bilgi arayışı yok. Kitapçılara gittiğinizde görürsünüz, sorunu ayrılıkçıların penceresinden aktaran, bu yönde bir kanaat uyandırmaya çalışan yüzlerce yayın var. Her gün onlarcası basılıyor. Buna cevap olarak yapılan yayınlara baktığınızda aynı yoğunluk ve duyarlığı göremiyorsunuz. Kürtçü ayrılıkçı on kitap basılıyorsa, olayı birlik ve bütünlüğümüzün penceresinden değerlendiren iki bilemedin üç kitap basılıyor. Şunu unutmamak lazım esas mücadele fikir sahasında verilen mücadeledir. Entelektüel mücadeleyi kaybeden savaşı kaybeder. Türkiye bu mücadeleden galip çıkmak istiyorsa daha çok yayın yapılmalı ve daha çok insana ulaşılmalıdır.

Kürt meselesinde en hassas kesim hiç şüphesiz Türk Milliyetçileri. Milliyetçilik vatanı insan bedeni ile özdeşleştirir. Vatanın bir parçasının kopması demek bir milliyetçi için kolunun,bacağının veya başka bir uzvunun kopması demektir. Gerçek bir milliyetçi öyle hisseder,vatan toprağına bedeni kadar hassasiyet gösterir. Yazık ki, artık Türk milliyetçileri de okumuyor. Zaten çok az sayıda yazan insan var,onların da kitapları bir iki baskının ötesine gitmiyor. Halbuki şimdiye kadar  milliyetçi camiada Kürt meselesi ile ilgili geniş bir literatürün oluşması icap ederdi. Bu konuyla ilgili herkesin milliyetçi yazarları referans  alması gerekirdi.  Ü.Özdağ'ın meselenin terör boyutuna dikkat çeken  eserlerini bir tarafa koyarsak,A.Çay, H.Öznur,L.Şehsuvaroğlu dışında kaç ülkücü-milliyetçi yazar Kürt meselesine ilgi gösterdi?

İşin bir diğer boyutu da eldeki malzemenin kullanılamamasıdır. Etnik milliyetçiler yıllardır asimilasyondan,demokrasi yokluğundan,ana dil sorunundan söz ediyorlardı. Ayrılıkçı hareketler bir sorun yoksa bile bir sorun inşa etmek zorundadırlar. Çünkü bir sorun yoksa  herhangi bir talepte bulunmanın haklılığı da olmayacaktır. Oysa  İmralı  tutanaklarında Öcalan'ın tam tersini  söylediğini görürsünüz:"Bir kısım der ki, dilimiz yasak,kültürümüz yasak,aslında yasak değil.Mezopotamya Kültür derneği var,enstitü kurulmuş,engel olan mı var,istediğini yap."  Aynı Öcalan'ın yakalandığında  ifade verirken de benzer beyanları var. O dönem meselenin ruhunu kavramış bir yönetim iş başında olsaydı,iki TV programı ile dağ kadrosu çözülür, bu iş bitirilirdi. Peru,Aydınlık Yol Hareketini, lideri mahkemede -davasında döndüğünü- söyleyince çözdü. Liderin davasından vaz geçtiğini gören beş bin militan teslim oldu. Apo yakalandığında bir yıl boyunca her gün davasından döndüğünü,hata ettiğini, her türlü hizmete hazır olduğunu söyledi ama onu değerlendirecek bir irade olmadığı için  -sözleri-İmralı'nın duvarları arasında kaldı. Hala da bu meseleye neşteri vurup,örgütü psikolojik olarak yıkacak bir  irade gözükmüyor.

Not.Bugün sekiz asker ve korucumuz şehit edildi, hepsini rahmet diliyorum. Bu şehitler bu meselede zihinsel imkanlarımızı sonuna kadar zorlamamız gerektiğini bir defa daha ihsas etmiştir.