Samsun'un Bafra ilçesindeki üreticiler, meslek örgütleri ve çevre örgütleri, Büyükşehir Belediyesi'nin verimli tarım arazileri üzerinde yapmayı planladığı Sebze ve Meyve Hali projesine karşı tepkilerini dile getirdi. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Samsun Şube Başkanı Hava Bayzat, projenin yapılması planlanan arazide yaptığı açıklamada, "Bu arazilerin tarım dışı kullanım için imara açılması bir suçtur. Bu şekilde birinci sınıf sulu tarım arazilerinin tahrip edilmesine sessiz kalamayız" dedi.

AKP'li Samsun Büyükşehir Belediyesi, Türbe Mahallesi'nde Bafra ilçesinde yaş sebze ve meyve hali projesi hayata geçirmek istiyor. Ancak, mahalle sakinleri, ZMO Samsun Şubesi, Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) ve Kuzey Kültürevi üyeleri bu projeye tepki gösteriyor.

Turkiyehaberajansı.com sitesinde yer alan habere göre ZMO Samsun Şube Başkanı Hava Bayzat, projenin yapılması planlanan arazi üzerinde yapılan açıklamada, şunları söyledi:

"50 bin hektar tarım alanına sahip, Kızılırmak’ın her iki yanında yer alan son derece verimli alüvyon topraklara sahip Bafra ovasından sadece çevre illere değil Türkiye’nin birçok iline sebze gitmektedir. Bafra ovası çeltik, ülke genelinde söz sahibidir. Yazlık ve kışlık sebze üretimi ile birçok ilin sebze ihtiyacını karşılamaktadır. Yazlık sebzeler içinde kapya biberi yurdun dört bir yanından talep görmektedir. Pırasa yetiştiriciliğinde Mersin’den sonra 2. sıradadır. DSİ’nin sulama projesi gerçekleştirdiği, Bafra ovası, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun tarımsal potansiyeli yüksek büyük ovaların belirlenmesi ve korunmasını içeren 14. madde kapsamına girmektedir. 22 Haziran 2021 tarihinde Samsun Büyükşehir Belediyesi Bafra ilçesi Türbe Mahallesi’nde 16 adet parselde toplam 188 bin metrekare alanı meyve ve sebze hali yapılması için, amaç dışında kullanılmasına yönelik Toprak Koruma Kurulu’ndan talep etmiştir. İl Tarım ve Orman müdürlüğü elemanlarınca sulu mutlak tarım arazisi olarak sınıflandırılan 188 bin metrekare alan Toprak Koruma Kurulu’nda TEMA ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın ret oyu kullanmasına rağmen oy çokluğu ile kabul edilmiş ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nca uygun bulunmuştur.

Bafra ovasında Türbe Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve meyve/sebze hali yapılmak istenen arazi, sulu mutlak tarım arazisi olup, kenarından DSİ’nin sulama kanalı geçen düz ve düze yakın topoğrafyada, taşlık ve drenaj gibi tarımsal faaliyetleri engelleyici unsurları bulunmayan yüksek verim özelliğine sahip bir arazidir. Bu arazilerin tarım dışına çıkarılarak imara açılması bir cinayettir. Bu şekilde 1. sınıf sulu tarım arazisinin katledilmesine seyirci kalamayız. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 14. maddesinde ‘büyük ovalarda bulunan tarım arazileri hiçbir surette amaç dışı kullanılamaz’ hükmü yer almaktadır. ‘Ancak alternatif alan bulunmaması, kurul veya kurullarca uygun görüş bildirilmesi şartıyla; tarımsal amaçlı yapılar, bakanlık ve talebin ilgili olduğu bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı alınmış faaliyetler için tarım dışı kullanımlara bakanlıkça izin verilebilir’ hükmü yer almaktadır. 5403 sayılı kanun uyarınca hazırlanan ve 09.12.2017 günlü, 30265 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Planlanmasına Dair Yönetmelik’te, tarımsal amaçlı veya tarım dışı amaçlı kullanım talebinin öncelikle ova sınırları dışındaki, alanlardan karşılanması esastır. Talebin büyük ova koruma alanı dışından karşılanmaması durumunda, alternatif alanlar öncelikle büyük ova sınırları içerisinde kalan planlı alanlardan (yerleşim, sanayi, turizm ve benzeri) tarım dışı alanlardan veya tarımsal üretim potansiyeli düşük alanlardan karşılanır kuralı getirilmiştir."

Bafra meyve ve sebze hali yer seçimi yapılırken ova dışından alternatif alan araştırması ciddi anlamda yapılmamıştır. Bafra ovası koruma alanı içerisinde yapılması düşünülen sebze ve meyve hal yerinin tarım dışı kullanım kararının iptali ve kararın yürütmesinin durdurulması istemli dava devam etmektedir. Ziraat Mühendisleri Odası olarak ova dışında yer alan alternatif alanları mahkemeye iletmiş bulunmaktayız. 28 Aralık günü mahkeme heyeti ve bilirkişiler tarafından yapılacak keşifte dava dışı alternatif alanların incelenmesi de yapılacaktır. Yapılacak inceleme sonucunda sebze ve meyve hal yeri olarak ova dışından bir yer belirleneceğini düşünmekteyiz. Ziraat Mühendisleri Odası ve Samsun Çevre Platformu olarak davanın takipçisi olacağız. ZMO ve SAMÇEP adına, kamuoyuna duyururuz."

Bafra Türbe Mahallesi sakini Melahat Genç, şunları söyledi:

"Ben burada 53 senedir sebzelik yaptım. Ondan sonra çocuklarım çok küçüktü, neresini anlatayım, hiçbir şeye yemek yapmaya durmadık. Ödeyeceğiz buraları diye. Çok uğraştık, 53 sene oldu ben bu kapıya geleli. Hala daha bu tarlada yıpranıyorum. Ama şimdi çok zoruma gidiyor. Çocuk çoluğum ne yapacak diye düşünüyorum. Ne diyeyim çok üzülüyorum, uyku yok. Sıkıntı çok büyük, sıkıntılı ödedik buraları. İnan ki yoğurtla ekmek yediğim günüm oldu. Yaşlı kaynatam vardı ona bakmak zorunda kaldım. Arazilerimizi bizim elimizden almayın. Bizi de sıkıntıda koyup çoluk çocuğumuzu aç bırakmayın, yalvarıyorum size, sizden imdat bekliyorum ben."

Türbe Mahallesi sakinlerinden Fatma Genç, "Ben de Türbe halkındanım, burada çalışıyorum kendi sebzemizi üretiyoruz. Kendi malımızı çıkarıyoruz. Çocuk çoluğumuzu hep çalışarak okuttuk. Belli bir yerlere getirdik. İstemiyoruz hal olmasını. 46-47 yaşından sonra nerede çalışacağız biz, nerede para kazanacağız bu yaştan sonra. İstemiyoruz hal olduğunu. Devletimiz cumhurbaşkanımızdan bir imkân sağlasın. Tarım arazisi, güzel yer, başka yerlere yapsın. Çok güzel sulak alanlarımız her tarafımız. Tarlamızın başında sularımız. İstemiyoruz biz hal" dedi.

Çiftçilik yapan Mahmut Erol, şunları söyledi:

"Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin hal projesinde tarım yapmaktayım, çiftçilik yapmaktayım. Buradaki araziler yılda 3 ürün alınabilen sulu mutlak birinci sınıf tarım arazisidir. Buraların betonlaşmasına, şehirleşmesine, müsaade etmiyoruz, istemiyoruz. Yani bu kamu yararı maddesine göre bunları yapıyorlar ama yani burada kamunun yararı görülmüyor. Burada şimdi farz edelim mısır, mısır kalkacak buğday ekilecek, burası gördüğünüz yer kırmızılahana karpuz yeriydi, şu anda karpuzun yerine kırmızılahana yapıldı. Tekrar buğday ekilecek buraya. Yani burada her ne kadar denilse de istenildiği zaman kesinlikle 3 ürün alınabilen mutlak sulu tarım arazisi. Şimdi burayı betonlaştırmak, hal yapmak sadece burayla sınırlı kalmaz. Burası şehre yedi kilometre uzaklıkta. Bu ovanın betonlaşması, şehirleşmesinin önünü açacaktır. Onun için biz bunu kendi menfaatimiz ve ülke menfaati adına istemiyoruz."

Türbe çiftçilerinin avukatı Damla Can Asan da hukuki süreç ile ilgili olarak, "Biz hem insanı olarak hem de hukuken olarak, bu alanın kesinlikle hal yapılmasına karşı çıkıyoruz. Zaten kanunlara, mevzuata da kesinlikle aykırıdır belediye meclisi tarafından alınan kararlar. Biz her şekilde yürütmenin durdurulması idari işlemin iptali ile alakalı olarak, önlemleri alsak da belediye meclisi yeniden kararlar çıkararak yeniden davalara sebebiyet veriyor. Biz her şekilde aldığımız destekle de beraber, bu verimli arazinin herhangi bir mera ya da betonarme yapılardan uzaklaştırılması ya da uzaklaştırmasının önlenmesi için elimizden geleni yapacağız" ifadelerine yer verdi.

Çiftçilik yapan Fehmi Şahin, "Bu arazinin kesinlikle birinci mutlak tarım arazisi olduğunu söylemek istiyorum. Mutlak tarım arazilerinin ve mutlak tarım arazisi olmayan bölgelerin her toprak amacına uygun olarak değerlendirilmesi düşüncesindeyiz. Buraya yapılacak bir inşaatlaşma, bölgenin sosyal kültürel ekonomik anlamda kesinlikle kültüre uyuşmayacak bir yapılaşmaya gideceğimizi düşünüyoruz. Hal projesinin derhal buradan iptal edilip, en uygun olan tarım arazisi yapılmayan, çorak arazilere doğru yönlendirilmesi daha doğru olacağı düşüncesindeyim” diye konuştu.

Türbe Mahallesi Muhtarı Aşur Güngör ise şunları söyledi:

"Bu arazinin sulu tarım arazisi olduğunu tamamen kanıtlanmıştır. DSİ’nin kararları ve YEDAŞ’ın çektiği teller hep burada, sulu tarım arazisi olduğunu orada da söyledik ama ne söylediysek hiç bizi dinlemediler. Burası bir sulu tarım arazisi olaraktan, vatandaşlarımız buradan mağdurlar. Burayı ineğini sattı, bilmem şununu yaptı, böyle yaptı yerinin borcunu ödedi. Ama şu anda da adam diyor ki ben nereye gideceğim, ben gelmişim 50-60 yaşıma, 3 dönüm yerim var, 5 dönüm yerim var. Ben nereye sahip olurum. Daha bir müsait yerler var. Biz bunu söyledik ama kabul etmediler. Daha çok müsait alan yerlerimiz var. Yapılanlara karşı değiliz, gelen hizmetlere karşı değiliz ama hizmetin olduğu yerde mağdur olmaması için biz uğraşıyoruz. Niye mağdur olsunlar. Bakın herkes derdini anlattı, bir arazi kolay alınmıyor. Şimdi çık bakalım al arazi alabiliyor musun?"

Köylülerin avukatı Kebire Birer Türk, hukuki süreci şöyle anlattı:

“Biz, gelecek nesillere öncelikle topraklarımızı bırakmalıyız. Evet, belki bugün kamulaştırma ve hal yapılmak isteniyor. Ancak halin yapılmasına karşı değiliz. Halin buraya yapılmasına karşıyız. Gelen raporlarda da farklı alanlarda yer gösterilmiştir. Hal için farklı alan, bölgeler tespit edilmiştir bizim tarafımızdan. Halbuki bunların bizim tarafımızdan tespit edilmesi gerekmiyor. Bunu belediyenin kendisi tespit etmesi gerekiyor. Bu alanları böyle imara açma durumu olduğunda, yani burada hem hukuk ihlali yaşanıyor hem de gerçekten büyük bir cinayet yaşanıyor. Bu topraklar bizim ve bu topraklara sahip çıkıyoruz. Hukuki sürecimizde devam ediyor.”

Eski Samsun Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Hayati Tosun, süreçle ilgili olarak şunları söyledi:

“Bugün gelinen süreçte en önemli savaşların gıda savaşları olacağını düşünürsek; dün Rusya ile görüşüp halen buğday koridorunun açık tutması mücadelesini tepeden vermeye çalışırken aslında burada bu vatandaşın emeğine, buradaki varlığımıza gerçekten ihanet ediyor bu kararı alanlar. Bakın, vatandaş, devlete rağmen mücadele ediyor. Devletin bu mücadeleyi asli görevi olarak yapması lazım. Bu süreç içerisinde Toprak Koruma Kurullarının özellikle altını çizmek istiyorum; kendi kuralları, kaideleri içeresinde müşterek hareket etmesi lazım. İş bittikten sonra hukuk süreçleriyle yapılan imarlaşma veya kamulaştırmaların değil, vatandaşın da rızası alınarak bu süreçlerin tamamlanması lazım. Toprağımıza, alüvyon ovalarımıza, insanımıza, emeğimize sahip çıkmamız lazım. Samsun için şöyle bir şey de söylemek lazım. Yaklaşık 2 milyon, Samsun kütüğüne kayıtlı nüfusumuz var. Bugün mevcut tabelaya baktığımızda, 1 milyon 300 bin. Samsun’da yaşayan nüfusun bir diğer yarısı Samsun’da yaşayamıyor. Bugün şehirlerin sıkıntılarını düşünürken öbür taraftan toprağın, köyün, köylünün sıkıntıları göz ardı ediliyor. İnsanlar artan maliyetlerle üretim yapmaya çalışırken bugün son dakikada gümrük vergilerini düşürerek insanların enflasyon altında ezilmesini önlemeye çalışıyorlar. Bugün tarımda yapılan politikaların hepsi yanlış. Köyü, köylüyü görmezden gelmek yanlış bir politika, bundan bir an önce vazgeçilmeli.” 

Türbe Mahallesi’nde genç bir çiftçi olduğunu söyleyen Mertcan Genç, şunları dile getirdi:

“Burada gördüğünüz, 191 dönüm, birinci sınıf sulu mutlak tarım arazisidir. Üç tarafı DSİ’nin sulama kanallarıyla çevrilidir. Burada üretimde 12 ay boyunca hiçbir sorun yaşanmamaktadır. Burada çiftçi arazi kısıtlı olduğu için hem çiftçilik yapmaktadır hem de hayvancılık yapmaktadır. Eğer buraya hal olursa, ‘Alternatif yer yok’ diyorlar, hal olursa buraya, buradaki çiftçinin hem hayvancılık hayatı biter hem tarım hayatı biter. Burada gördüğünüz gibi bir sürü traktörler var. 15-20 hanenin üzerinde çiftçi tarım yapmakta. Burada en az üç ürün alınmaktadır. Buradan Mustafa Demir diyor ki ‘Alternatif alan var mı? Varsa yapalım’. Alternatif alanı bulmak bizim görevimiz değil. Eğer biz bulacaksak o koltuktan kalkacak, biz oturacağız o koltuğa.”

Çiftçi Dursunbey Erol ise “Buraya ilk etapta 15 gün içinde itiraz etme bildirgesi gönderdiler. Biz de ona göre avukat tuttuk, 15 gün içinde itiraz hakkımız var diyerek. Avukat da 12 kişinin iki kişisine dava açmış. 10 kişi dava açmadığı için, 10 kişi normalde topraklarını satmaya razı gibi görünüyor. Bu seferde bütün millet diyor ki ‘10 kişi razı, iki kişi razı değil. İki kişi için de halden vazgeçilmez’ diye böyle bir algı var. Bunu da dile getirmek lazım” dedi.

Türbe Mahallesi’nde çiftçilik yapan Mahmut Erol da şunları anlattı:

“Arazilerimizin etrafı DSİ’nin kanallarıyla çevrili. Toprağın altı da üstü de su. Artı; aşırı yağışlarda, yaz ve kış dahil olmak üzere sudan etkilenmeyen bir arazi. Burası alüvyonlu toprak. Kızılırmak daha önceden doğal aktığı zaman, barajlar olmadığı zaman, bu ovalara cilimleri yığa yığa alüvyonlu topraklar bu ovada oluşmuştur. Burası şehre 7 kilometre, belki de 8 kilometre. Şimdi buraya hal yapmak demek, şehri ovaya, buraya taşımak demektir. Bize de ana yolun kıyısında 3 katlı eve müsaade etmiyorlar, ‘Sit alanı’ diyorlar. Şimdi köyün içine 3 katlı eve müsaade etmeyen yönetim, buraya nasıl 3 katlı, 4 katlı otel yapacak? Ondan sonra sadece burayla sınırlı olacağını da tahmin etmiyoruz. Bu ovaya büyük bir tahribat olacak. Şimdi burada hem hayvancılığa darbe vuruyorlar hem tarıma darbe vuruyorlar. Büyükşehir eğer tarıma katkı yapmak istiyorsa bakın, şu Kızılırmak’ın etrafının hepsi çukur, buraları tesviye yapsın, tarıma hayvancılığa kazandırsınlar.”

Editör: Gökçe Sevim