4 Aralık 2013 yılında Devlet Bahçeli’nin danışmanı Şükrü Alnıaçık’ın Diyarbakır’da Andımızla karşılanmasını eleştiren “Ya Nihal Atsız’dan vazgeçin ya Reşid Gâlip’den” başlıklı bir yazı yazmıştım. Amacım, ulusalcılık ile ülkücülüğün niye uyuşmadığını anlatmaktı. Andımızın yazarının Nihal Atsız düşmanlığını anlatmaktı.

Ortadoğu gazetesinde yazan Şükrü Alnıaçık’tan “alagarson türbanlı” diye cevâbî bir yazı geldi. Ya Apo’dan vazgeçelimmiş ya İslâm’dan. “Alagarson” ifâdesinin ne anlama geldiğini söylememe gerek yok. Kendisini ülkücü diye tanımlayan bir erkeğin, bir hanıma siyâset uğruna fâhişe demesini bütün ülkücü erkeklerin ve kadınların vicdânına havâle ettim. Çünkü şuuraltı bozuk erkeklerle tartışmaya gelmez. Lafı bir yere getirip pisleşirler. Bu üslûbsuz üslûbu nâzikçe eleştirdim.

Fakat açıkçası, MHP cenâhından bir özür bekledim. Ben beklerken “Ak Partili hâin türbanlıya haddini bildiren” Şükrü Bey, muhtemelen tebrikleri kabûl ediyordu. Ne de olsa dövmekten beter etmişti beni. Bu cevap üzerine yazı hayâtımı sonlandırmalıydım ama arsızlık işte.

Aradan epey bir vakit geçti. Bu alnıaçık herif, FETÖcü Bugün TV kapatılırken koşa koşa kurtarmaya gitti. Yetmedi bir de yazı yazarak sebebini açıkladı.

Efendim, bir gün lapacıların yayın konuğu olmuş. Yere göğe konduramamışlar. Buyurun okuyun:

“Koza-İpek Holding'in elinde Kanaltürk ve Bugün TV ile Bugün ve Millet gazeteleri var. Nâmuslu gazetecilerin yayın yaptığı bu grubun ben de yayın konuğu oldum. Beni MHP genel merkezinin önünden alıp, Havaalanı’na gidiş, İstanbul'a uçuş, kanala intikal, canlı yayın, otele geçiş, konaklama, ertesi gün tekrar otelden alma, havaalanı intikal, inişte Esenboğa'da karşılama ve MHP genel merkezine getirene kadar yapılan her şey tek kelimeyle “mükemmel”di.” (28. 10. 2015- Ortadoğu)

Yazının târihine dikkatinizi çekerim: 2015’in Ekim ayı. Paralel yapılanma ayyuka çıkmış; Bahçeli’nin danışmanı ise bu yapının “nâmuslu” gazetecilerini savunmaya gidiyor.

Alnıaçık’ın paralelcilere neden nâmuslu gazeteciler dediğini, sanırım anladınız. Mükemmel ağırlamış; yedirip içirmişler. İnanın, ben utandım.

Alnı gitgide açılan sayın danışman, MHP karışıp da her taraftan istifa sesleri yükseldiğinde hakiki dâvâ adamının istifa etmeyeceğini “Önce ülkem ve milletim; sonra partim ve ben” diyen insanlardan öyle gösterişli istifalar beklenmeyeceğini yazdı. “Hey gidi danışman hey! Daha vekil olacaksın değil mi?” diye güldüm. Daha ilk gördüğümde bu danışmandaki vekil potansiyelini fark etmiştim. Her konuşması, Meclis kürsüsü provasıydı. Vekil olmak için dünyaya gelmişti.

Fetöcüleri savunduğu mezkûr yazısında, en keskin istifanın bile cehâletin ağız kokusunu kesmeyeceğini; ona, sebze hâlinin yolunu gösterseler yeteceğini ve bir minnetsiz limon sandığını, bin makama değişmeyeceğini de ifâde ediyordu.

Hemen kaleme sarıldım:

“Sebze hali, Yenimahalle’de. Siz limon satmaya karar verin, hale götürmesi benden. MHP genel merkezinin önünden alış, hale intikâl, herşey benden. Arada, konaklama isterseniz, eşek değilim ya bir döner ısmarlarım. Bir de tavsiyem var. Siz, ne de olsa danışmansınız. Ne de olsa 1025 yazıya imzâ atmışsınız. Sizi, öyle sokaklarda, Züğürt Ağa’nın, “Domates.. domates….” diye ürkek ürkek seslenmesi misâli limon satarken düşünemiyorum. Allah muhâfaza, limon sandığını kaybeder; seçim sandığına döndürürsünüz. Sizden iyi kabzımal olur. Lütfen, ‘kabzımal’ deyip geçmeyin; Erman Toroğlu’na ayıp olur.”

Andımızda acele cevap yazan danışmandan cevap gelmedi. Çok üzüldüm. Koskoca danışman, ben gibi “alagarson türbanlı”yı muhâtap alır mı? Benimki, aç tavuğun rüyâsında darı ambarı görmesi. Koskoca danışman üzerinden şöhret avcılığı..

Şimdi...

Bu danışman, Andımızı kaldıran AK Parti ile aynı saflarda vekil adayı oldu, iyi mi? Yâni limon sandığı, seçim sandığı oldu. Yalnız şunu ifâde edeyim: Benim doğrularım siyâsete göre değişmez. Kimin kimle birlikte olduğu fikirlerimi etkilemez. Andımız hakkında o gün ne dediysem bugün de aynı yerdeyim. Bu konuda Tayyip Erdoğan’a müteşekkirim.

Neyse danışmana dönelim. Evet, Erdoğan’a ve AK Parti’ye 7-24 saydıran, FETÖ’cü gazetecileri kurtarmaya Süpermen gibi uçarak giden pek sayın danışman, AK Parti ile aynı safta. Akşener taraftarlarına ülkücülük dersi veren kripto fetöcülerle aynı safta!

Bektâşî’nin biri, “Allah’ın içine karışmayın, başa çıkamazsınız.” demiş. 7-24 Allah’a yalvarıp “Ya Rabbi! AK Parti’nin Andımızı kaldırmasını desteklediğim için bana fahişe diyen herifi öyle bir bir fikir fahişesi yap ki ..” diye duâ etsem ancak bu kadar olur. Güzel Allahım, ne güzel intikam alıyor!

Benim gibi özgür irâdeli insanlara ağıza alınmayacak laflar eden bu adamlara tükürdüklerini yalatan Sayın Cumhurbaşkanımıza kucak dolusu teşekkür ediyorum. Bâzen eleştiriyorum ama pazarda tezgâha çıkanı satın almak câizdir.

.......

Beni iyi dinle şimdi danışman!

Bu yazı için epey bekledim. Çünkü senin vekil olmak için her şeyi yapacak kapasiteni, Ankara Türk Ocağı’nda beni PKK destekçisi olmakla itham ettiğin aptal konuşmanda tahlil ettim. Dedim ya sohbette değil, Meclis’de gibiydin.

Orada yaptığın artistliğin aynısını, şimdi Meral Hanım için yapıyorsunuz. Erkekler karşısında eğilip bükülen omurganızı, kadınlara yüklenerek düzeltmeye çalışıyorsunuz ama nâfile!

Sen kim limon satmak kim? Sen her şeyi satabilirsin ama asla limon satamazsın. Çünkü takım elbise ve kravatla limon satılmıyor.

Bana gelince...

Kadın başıma, limon satarım ama fikirlerimi ve haysiyetimi asla!