Barış Pınarı Harekâtı bir gereklilikti. Başladı ve 9 gün sonra bitti. ABD ve Rusya öyle istedi ve öyle de sona erdi.

Şimdi bazı aklı evvel iktidar yalakası yazarlar veya sosyal medya yalakaları zafer naraları atıyorlar. Bu bir zafer olmadığı gibi bir kayıp ta değildir. Şöyle ki; evet TSK Suriye sınırına girmekle iyi etmiştir. Türkiye o konuda baştan sona kadar haklı idi. Ve küçümsenmeyecek çapta da olsa belli bir bölgede hâkimiyeti elde etmiş gözüküyor. Ancak Türkiye’nin hedefi ne idi biz ne yaptık. Öyle ya yola Suriye sınır boyunca 35 kilometre derinlikte bir ‘Güvenli Bölge’ ilana edecektir. Talabyat ve Resulayn arasında 120 kilometrelik bir bölgeye sıkışmış bir durumda bizi durdurdular. Hatta Kamışlı’ya ve Ayn el Arap (Kobani)’ye girmemek kaydı ile daracık bir bölgeye sıkıştırılmış bir durumdayız.

Bu konuda kimler kazandı derseniz. ABD oyun içinde oyun yaparken hem Türkiye’ye göz kırpıyor, hem de PYD ve YPG’yi koruma altına alıyordu. Hatta bu terör gruplarının adına demokratik güç adını veriyor ve güneyde petrol bölgelerini birlikte koruyacaklarını açıklıyorlardı. Suriye, YPG ile anlaşıyor ve bizleri Membiç ve Kobani’ye sokmama kararı alıyor ve Türkiye’de buna uymak zorunda kalıyor. Rusya ise bu olayda en kazançlı çıkan taraf oluyor. Çünkü hem Esad rejimini idare ediyor, hem Türkiye’yi idare ediyor ve dediğini yaptırıyor. Rusya, Suriye’de adeta oyun kurucu rolü üstlenmiş gözüküyor.

Biz Türkiye olarak sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik. Yani Rahip Brunson’u ABD’ye hiçbir karşılık almadan verdiğimiz gün, biz ABD karşısında gireceğimiz her hamleyi baştan kaybettiğimizi ilan etmiş olduk. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı ne diyordu; ‘Ver Papazı, Al Papazı’ diyordu. Ne oldu? Türkiye papazı verdi ama karşılığında papazı alamadı. İşte sarı öküz hikâyesinde olduğu gibi ABD’ye papa Brunson’u karşılıksız vermekle tavizlerin ardı arkası kesilmez oldu.

Birde ABD Başkanı Donald Trump’ın, sayın Cumhurbaşkanı nezdinde Türk Milletine hakaretini asla kabul edemeyiz. Cumhurbaşkanı bunu görmezden gelse de sineye çekse de Türk Milleti olarak bunu kabul etmiyoruz ve reddediyoruz. Bu ağır hakaret dolu mektubu eğer ABD basını sızdırmasa idi Türk Milleti olarak hiçbirimizin haberi dahi olmayacaktı. İktidar kanadı işi hafife alarak biz o mektubu çöpe attık, biz asıl cevabı 9 Ekim’de sahada verdik diyerek geçiştirmeye ve olayın vahametini küçük gösterme gayreti içindeler. Sayın Cumhurbaşkanı gerektiği zaman o mektuba cevap verilecek diyerek olayı unutturma yolunu tercih etmiştir. Böyle bir hakaret dolu mektuba anında ve misliyle cevap verilmeliydi.

Netice olarak biz ‘Barış Pınarı Harekâtı’ ile bir zafer kazanmış değiliz. Ancak Türkiye’nin Güvenli Bölge konusunda şaka yapmadığını ve ciddiyetini tüm dünyaya göstermiş oldu. Bu harekât bizlere bir şeyi daha gösterdi ki; içimizdeki Arap sevicilere kapak olsun ki Arap ülkeleri, başta birilerinin baş tacı ettikleri Filistin dâhil hiçbir Arap ülkesi bizim yanımızda yer almamıştır. Bunun dışında Batı ülkelerinden sadece Macaristan (Atilla’nın torunları) ve Türk devletleri haricinde Türkiye’ye destek olan bir ülke çıkmamıştır. Bu da gösterdi ki; Türkiye bu dünya’da yalnız kalmış veya yanlış politikalar sonucu yalnız bırakılmış bir ülke konumunda bırakılmıştır. Arap seviciler bu gerçeği bir defa daha gördüler mi bilemiyorum.

Bazı aklı evveller her ne kadar kızsalar da bu sözümüzü bir daha haykırmak istiyorum. TÜRK’ÜN, TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR. Bu da böyle bilinsin istedim.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE