Bu gün ülkemizin ana gündem maddesi olmaya devam eden Başkanlık sistemi ile ilgili daha önceleri bir yazı kaleme almıştık. Bu gün” Küresellik nedir? Küresel güçler Türk milleti ne Başkanlık sistemini dayatmakta mıdırlar? Bu sorulara cevap arayacağız.         

Küresel güç ne demektir?

 Ünlü Felsefeci- Sosyolog Sigmund BAUMAN Dünyada ki toplam servetin yüzde doksanını elinde bulunduran, Kalkınmış, gelişmiş, Dünyanın tamamına etki ve nüfuz edebilen ülkeleri, ”Küresel güç “olarak tarif etmektedir. Dünya nüfusunun %10 una tekabül eden küresel güç, bir yandan uzayın boşluklarında yaşam alanları bulabilmek, oralara koloniler kurabilmek için milyar dolarlar harcarken diğer yandan servetlerini korumak için 64 ülkenin bütçesi kadar güvenliklerine para harcamaktadırlar.

Bu kapsamda küresel güçler, bir yandan Neo liberal kapitalist düzeni sürdürmeye çalışırken, bir yandan da ortaya çıkardığı “gelir adaletsizliğinden” doğan huzursuzlukları önlemek, kendilerine yönelik tehditleri bertaraf etmek adına Ulus devletlere başkanlık sistemini dayatmaktadırlar düşüncesindeyiz. Milli, dini veya ideolojik isyan hareketlerini kontrol etmek, onları denetim altına almak, kapılarına kadar dayanan terör eylemlerini ve mülteci akınlarını önlemek için, bir dizi plan ve projeleri dünyanın çeşitli yerlerinde uygulamaya sokmaktadırlar.

Zamanımızda iliklerimize kadar yaşamakta olduğumuz “Büyük Ortadoğu Projesi” bunlardan bir tanesi ve ön önemlilerindendir. BOP projesi kapsamında Libya’yı işgal ettiler, parçaladılar. Mısır’da darbe planını gerçekleştirdiler; binlerce insanın ölmesine sebep oldular. Keza Irak’ı işgal ettiler, milyonlarca insanın felaketine sebep oldular. Suriye’de yıllardır devam eden mezhep’sel ve terörist eylemler ile Suriye halkını yerinden yurdundan ettiler.

Bu kapsamda Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ile ilgili kısmında 15 Temmuz gecesi kısmen başarısız bir darbe girişimini denediler. Uzun yıllar gizli destekle büyütüp yetiştirdikleri Fetö terör örgütü ile devletimizin hemen her kademesine sızmayı başardıkları gözlemleniyor. Bizce 15 Temmuz darbe girişimi küresel gücün A planı gibi gözükmektedir. Biz B planı olarak “başkanlık sistemi’ni” dayattıklarını düşünüyoruz.

Ortadoğu ve Kafkaslarda adeta bir yıldız gibi parlayan Türkiye üniter yapısı ve parlamenter sistemle yoluna devam ederken, yeni bir güç odağı olma yolundan alıkoymak adına, başkanlık sistemini kabul ettirip ülkemizi; Eyaletlere, Özerk yapılara, Kantonlara bölmek istemektedirler.

Ünlü felsefeci, Devlet Doktrinler Profesörü A. NEGRİ konu ile ilgili şunları söylemektedir. “Dünyamızın güvenliğini ulus devletler korumaktadırlar ancak güçlenmiş üniter yapısını muhafaza eden, parlamenter sistemle yönetilen milli devletler, küresel güçlerin işlerine gelmemektedir. Küresel güçler dünyada yeni güç odakları istememektedirler. Dolayısı ile bunların dağıtılması, küçültülmesi ufak ufak devletçikler haline getirilip, daha kolay yönetilebilmesini istemektedirler.”

Yine sosyolog S. BAUMAN şunları söylemektedir. Dünyadaki servetin %90ını elinde bulunduran küresel güçler durumlarını muhafaza etme servetlerine servet katma adına üniter yapılı milli devletleri tehdit olarak görmektedirler diyor.

Bu bağlamda TBMM’den geçip Cumhurbaşkanımızın önüne gelen başkanlık sistemini nasıl değerlendirmeliyiz? Cumhurbaşkanımızın 15 yıllık iktidar döneminde her türlü vekil sayısına, kanun çıkarma yetkisine, istediğini istediği gibi yapabilme yetkilerine sahip değil miydi? Başkanlık sistemi ile hangi yetkileri eline vereceğiz? Bütün bu soru ve endişelerin hiçbir yetkili tarafından cevaplanıp giderilmediğini de gözlemlemekteyiz.

Biz başkanlık sisteminin küresel güçlerin BOP kapsamında, Türk milletine bir dayatması olduğunu düşünüyoruz. Bu arada Cumhurbaşkanımız dâhil, birçok devlet büyüğümüzün, etrafı kuşatılmıştır. Kuşatan güçler(Fetö gibi) tarafından kandırıldığını, yanlış yönlendirildiği endişesini taşıyoruz.

Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerin hemen hemen tamamında fakirlik, terör ve salgın hastalıklar kol gezmektedir. Onbaşıların, çavuşların aklına estiğinde ihtilal yaptıkları devletlerin tamamı başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Dini savaşlar, mezhep kavgaları, ürkütücü terör olaylarının tamamı başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde meydana gelmektedir. Bununla beraber kalkınmış, gelişmiş refah düzeyini yakalamış, insanların insanca yaşadığı ülkelerin tamamıma yakını parlamenter demokratik sistemle yönetilmektedir.

Bu nedenlerden dolayı başkanlık sisteminin küresel güçlerin bir dayatması olduğunu düşünüyor, başkanlığa hayır diyoruz.