Ramazan Bayramı’nın ikinci günündeyiz. Her dönemde eski bayramlar yad ederek anılır ve hikaye edilir. Bayramlar zaten her geçen gün anlamını yitirmeye başlamıştı. Hatırlarsanız salgın öncesi yıllarda bayramlar sadece tatil günü gibi algılanmaya başlamıştı. Günler öncesinden tatil yörelerinde rezervasyonlar yapılır, tatil hazırlıkları başlardı. Ancak 2 yıldır bayramlarda bırakın normal bayram yaşamayı tatil yörelerine bile gidemediler. Pandemi nedeniyle gidenlerde pek rahat bir tatil yaptıklarını zannetmiyoruz.

Evet dün bayramın ilk günü idi. Kucaklaşmak yasak, öpüşmek yasak, ailelerin birbirine gidiş-gelişi yasak. Kısaca bayramları normal olarak yaşayamadığımız gibi iki yıldır coronavirüs nedeniyle iyice eve hapis olarak bayramlarımızı içimizde yaşadık, yaşıyoruz. Bayramlar artık telefonlara indi. Herkes birbirini telefonlarla görüntülü veya görüntüsüz aradı ve bayramlarını kutladılar.

Her bayramda çoğu kez duyduğumuz bir sözdür. Nerede o eski bayramlar. Evet bende aynı cümleyi tekrarlamak istiyorum. Nerede o eski bayramlar. Bizim çocukluğumuz döneminde bayramlıklar birkaç gün önceden alınır. Bayramlık hediyelerin bazıları yastık altında saklanır. Sabah olsunda bayramlıklarımızı giyelim diye sabaha kadar uyuyamayan çocukları hatırlıyorum. Bayram için yeni elbiseler, yeni ayakkabılar (pardon kara lastik veya cizlavatlar) itina ile saklanırdı.

Ramazan Bayramında çocuklar ev ev gezerler ve hane halkının büyüklerinin elleri öpülür ve akabinde birçok hediyeler alırlardı. Mesela, yumurta, şeker, oyuncak, varsa para vesaire. Şimdi bunlar hepsi tarih oldu. Şimdiki çocuklara bunları anlattığımız zaman hikaye dinler gibi dinliyorlar. Günümüz çocuklarının bayramları ellerinde akıllı telefonlar, tabletler veya laptoplar’la istedikleri kişi veya gruplara ulaşabiliyorlar. Yukarıda da yazdığım gibi bayramlar artık telefonlara düştü. Akıllı telefonlar artık dünyada uzak diye bir mefhum bırakmadı. Japonya veya Amerika’daki bir yakınınızı görüntülü arayıp hal hatırını sorabiliyor ve bayramını kutlayabiliyorsunuz. Bu teknolojinin getirdiği bir nimet ama yüzyüze konuşmak ve görüşmenin verdiği sıcaklığı asla karşılamıyor.

Zamanla bazıları için anlamını yitiren dini ve milli günlerimiz, pandemi salgını nedeniyle tamamen sıfırlanmış oldu. Dolu dolu camilere gidilemedi, mezarlıklar ziyaret edilemedi. Dost ve akraba ziyaretleri yapılamadı. Çocuklar sokaklara çıkıp kuş cıvıltıları arasında koşu oynayamadılar. Her birey kendi küçük dünyası içinde bayramını ne kadar yaşayabildi ise yaşamaya çalıştı veya çalışıyor. Ellerinde özgürce kullanabilecekleri tek şey akıllı telefonlar veya bilgisayarlar kaldı.

Burada da başka bir haksızlık ortaya çıkıyor. Mutlu azınlığın dışında kalan fakir vatandaşlarımızın, bu bilgisayar veya akıllı telefonlardan ne kadar faydalanabildikleri de ayrı bir muamma.

Bu vesile ile tüm Türk ve İslam âleminin Ramazan Bayramını kutluyorum.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE