Sevgili okuyucularım. Ben bir gazeteciyim. Belli bir dünya görüşüne de sahip olmamın dışında bu yazıyı tamamen tarafsız bir gözlemlerim sonucunda yazıyorum.

Ben şahsen 1969 seçimlerinden bugüne kadar yapılan seçimleri takip eden bir kişiyim. Türkiye siyasi tarihinde nice politikacılar geldi geçti. Çok çetin siyasi mücadelelere şahit oldum. Genel manada hepimiz şahit olduk.

Ancak bu son iki seçimde yapılan seçim propagandaları gibi belden aşağı vurulan, bu kadar yalanın bir arada söylendiği ve tekrarlandığı bir seçim dönemi hatırlamıyorum.

Bazı arkadaşlar belki bana kızabilirler ama Ak Parti’nin 2002-2007 yılları arasındaki dönemini hem başarılı buluyorum, hem de demokrasinin gelişmesi açısından bir çok kazanımların elde edildiği bir dönem olarak görüyorum. Ancak 2007 yılından sonra güç zehirlenmesine tutulan Ak Parti iktidarları artık bu ülkeyi yaşanamaz hale getirdiler. Türkiye’yi iki kutuplu hale getirdiler. Benden isen vatanseversin. Benden değilsen vatan hainisin denilen bir noktaya getirdiler.

Hızla günümüze gelirsek. Ak Parti ve MHP ittifakı ile başlayan süreçte bir ‘BEKA’ sorunu diye bir deyim geliştirdiler. Daha önceki yazılarımızda da değinmiştik. Türkiye’nin beka sorunu Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk günden günümüze kadar olmuştur ve gelecekte de olacaktır. Şimdiye kadar Türkiye’nin beka sorunu yoktu da ‘Muhtarlık’ seçimlerine giderken Türkiye'nin beka sorunu hatırlandı. Türk Milleti’nin aklıyla alay ediliyor. İki muhtarlık daha fazla kazanabilmek için bu milleti bu kadar germenin manası yoktur.

Bu millet 31 Mart Pazar günü yapılacak Muhtarlık ve belediye başkanlığı seçimlerinden sonra da birlikte bu ülkede yaşamak zorundadırlar. Başka Türkiye yok. O nedenle bu milleti senden benden diye ikiye bölmeye, Türkiye’yi karpuz gibi ikiye ayırmak kimseye hayır getirmez.

Tekrar ediyorum. Türkiye’de seçimler nedeniyle bir beka sorunu yoktur. Sadece Devlet Bahçeli’nin koltuğunun beka sorunu vardır. Koltuğu kurtarmak için, beklide kavgada bile ağza alınmayacak ağır hakaretleri ve sözleri söylediği halde gitti Ak Parti’ye ram oldu. Başka Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Ak Parti’liler Bahçeli’nin bu sözlerini görmezden, duymazdan gelmeyi tercih ederek, gerileme dönemine giren Ak Parti’nin oylarını toparlamak adına Devlet Bahçeli’yi kurtarıcı olarak içlerine kabul ettiler. Burada bir iddiada bulunacağım. Göreceksiniz seçimlerden sonra bu ittifak asla devam etmeyecektir. Hele de bazı kritik yerlerde seçimleri kaybederlerse yandı gülüm keten helva. Devlet Bahçeli ile yola çıkan yarı yolda kalır. Bu da böyle biline.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Bahçeli’nin beka teranesine uydu ancak daha akli selimle hareket eden İstanbul Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım ise ; “ Ne bekası, biz savaşa gitmiyoruz ki, öte tarafı bir yerel seçimleri gidiyoruz, bu ülkede beka sorunu yoktur” dedi.

Binali Yıldırım, Büyükçekmece'de sürdürdüğü seçim çalışmalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'beka' açıklamalarının aksine "Bu bir yerel seçim, ölüm kalım meselesi değil" ifadelerini kullandı.

Yukarıda da yazdığım gibi ben böyle bir seçim dönemi yaşamadım. Ekonomi daralmış, her türlü gıda maddesini dışarıdan ithal eder hale gelmişiz, yıllar önce terk edilen tanzim satış dönemi yeniden gündeme getirilmiş ve seçim öncesi alelacele bazı şehirlerde tanzim satış noktaları kurulmaya başladı. İşin en şaşırtıcı olanı da sayın Cumhurbaşkanı bu tanzim satışların adına ‘Yokluk kuyruğu değil, bunlar varlık kuyruğudur’ diyor. Başka söze gerek var mı?

Sayın Cumhurbaşkanı dahil, Cumhur ittifakı top yekün CHP ve İyi Parti arasında kurulan ‘Millet İttifakı’na ağza alınmayacak saldırı ve hakaretlerde bulundular. Bunlar PKK ile işbirliği içindeler dediler. Peki adama sormazlar mı? Mehmet Metiner. Eski Ak Parti Milletvekili. Metiner daha önce HADEP’in Kurucu Genel Başkan Yardımcısıdır. Dahası Ak Parti’nin kurucu üyesi ve genel başkan yardımcılığını ve bakanlık ta yapan Dengir Mir Mehmet Fırat. Ak Pati’den ayrıldıktan sonra HDP’den milletvekili seçildi. PKK ile bir saldırmazlık süreci yaşandı. Birilerine göre yıkım süreci, Ak Parti’ye göre çözüm süreci diye bir dönem yaşadık. PKK’nın toparlandığı, daha da güçlendiği, şehirlerde tünellerin kazıldığı, bazı illerde emniyet güçlerinin sokaklarına giremediği bir dönem yaşadık.

HDP'lilerle Dolmabahçe görüşmesi

Zamanın İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın itirafı

Herkesin bildiği Habur rezaleti. Mahkeme hakiminin itirafı

Yine Ak Parti iktidarlarının Oslo’da, Habur’da, Dolmabahçe’de ve İmralı canisi ile yapılan görüşmeleri nereye koyacağız.

Tüm bunlar yaşanırken, üstelik Millet ittifakı’nın PKK’lılarla en ufak teması olmazken Millet ittifakının PKK’lılarla temas halindeymiş gibi gösterilmesi akılla, izanla tarifi mümkün değil. Eğer ortaya bir iddia atıyorsanız bunun bir belgesi olmalıdır. PKK ile intisaklı tek bir belge ortada yokken böyle bir iddiayı hem de hergün tekralamak hangi aklın eseridir. Kürtlerin oyları Cumhur ittifakı'na verilirse vatanseverler oluyor. Eğer Millet İttifakı'na verilirse vatan haini, PKK'lılar oluyor. Böyle bir mantık yok.

Dedikya! Binali Yıldırım bu konuda daha aklı selim olan bir Ak Partili olarak bilinmektedir. HDP'lilerin oylarını neden istiyorsunuz diye kimse Binali Yıldırım'ı suçlayamaz. Bana göre de doğrusunu yapıyor.

Pazar günü seçime gidiyoruz. Pazartesi günü yine aynı insanlar Ak Partilisi, CHP’lisi, İyi Parti’lisi, MHP’lisi vs. tüm insanlarımız yüzyüze bakacaklar, selamlaşacaklar ve birlikte yaşayacaklar. Hepimiz kardeşiz. Birbirimize düşmanlık yapacak bir durum yoktur. İki muhtarlık veya belediye başkanlığı kazanabilmek adına böyle iğrenç iftiralara ne gerek vardı. Milleti germeye, kutuplaştırmaya ne gerek vardı.

Netice olarak şu kadarını söyleyelim. Pazar günü yapılacak seçimlerde kimler kazanırsa kazansın. Sonuçta hepsi bu ülkenin insanı. Uzaydan adam getiremeyeceğimize göre seçilen herkese saygı duymak zorundayız.

Demokrasinin gereği de budur.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE