Derebeylik nedir (Özet) : Özellikle batı avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan orta çağ siyasî düzeni, feodalite..

 

Orta çağda bir yönetim sistemi. Bu sistem, derebeyinin idaresi altında bulunmaktadır. Derebeyi, ailesinden kendisine kalmış geniş topraklar üzerinde hükmetmek yetkisine sahip olduğu gibi, bu topraklarda yetişen her türlü ürünün de sahibi bulunmakta idi. 

Avrupa'da Orta çağda yaygın bir yönetim şekli olan ve bütün Orta çağ Avrupasına “Derebeylik çağı” dedirtecek kadar bir özellik kazanan derebeyiliğin meydana gelmesinde, başlıca sebepler şunlar olmuştur:

a) Göçebe kabileler (Keltler, Slavlar, Germenler) göçebeliği bırakarak ekime elverişli topraklara yerleştiklerin de, bu topraklar, göçebe kabilelerinin başkalarının malı durumuna gelmiştir.
b) Avrupa'da krallıklar kurulup yeni yeni devletler meydana gelince, geniş topraklar, krallar tarafından, savaşlarda yararlık gösteren komutanlara ve krala bağlı kimselere dağıtılmıştır.
c) Küçük toprak Sahipleri, kendilerini korumak amacı ile, topraklarını büyük toprak sahibi olanların emrine vermişlerdir.
d) Parası olanlar, geniş toprak sahibi olmak yolunu kolayca bulmuşlardır.
e) Küçük toprak sahiplerinin elinde olan toprakların çoğu, zamanla, büyük toprak sahiplerine devredilmiştir. Böylece, geniş toprak sahibi olarak beliren bu yeni sınıf, toprakları üzerinde çalışanlarla, zamanla hukuki bir takım bağlar kurmuşlardır. Derebeyi, kendi topraklarında çalışan ve her türlü toprak işlerini gören köylülerden, yetiştirilen ürünün belli bir nisbetini almış derebeyi ile topraklarda çalışanlar arasında böylece hukukî bir bağ kurulmuştur.

Zamanla büyük bir kuvvet kazanan derebeyleri, topraklarına ve topraklarında çalışanlara diledikleri gibi hükmetmek durumuna geldikleri gibi devletin bütünlüğünü de tehlikeye sokabilecek özellik kazanmıştır.

İlk zamanları, geniş toprakların işletilmesi ve bu toprakların sahibi ile bu topraklarda çalışanların, kısmen belli hukuk düzenleri içinde yaşayabilmeleri şeklinde bir yönetim olan derebeylik, aradan uzun zamanlar geçmesi ile, özelliği ve amacını değiştirmiştir. Derebeyleri kudretlerini arttırdıkça bu kudretlerini, topraklarında çalıştırdıkları köylüler aleyhinde kullanmağa ve onları sömürmeğe başlamışlardır. Bu sömürmenin sonucu Avrupa'da XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yer yer köylü ayaklanmaları belirmeğe başlamış derebeylik eski kudretini kaybetmiş ve şeklini değiştirmiştir.


Türklerde Derebeylik (Osmanlıda Derebeylik)

Türklerde, Batıda olduğu gibi bir derebeylik yönetimi olmadığı halde, geniş toprakların, devletin yetkilileri tarafından komutanlara ,askerlere ve başka kimselere verilmesi ile, böyle bir sistemin kurulmasından söz edilebilir.

Çeşitli yollarla geniş topraklara sahip olanlar ve bunların çocukları, bu topraklar üzerinde, kayıtlayıcı hükümler içinde söz sahibi olmuşlardır.


Derebeylik (Feodalizm) Nedir ?

Feodalizm veya Derebeylik, başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Feodalizm kelimesi, Latincefeodum (tımar) ile taşınabilir değerli mal anlamına gelen Cermen kökenli bir kelimeden türetilmiştir. 

Feodal toplumun siyasi örgütlenişi, koruyan-korunan (süzeren-vassal) ilişkisine dayanan hiyerarşik bir örgütleniştir. Merkezî otorite zayıftır, yerellik görülür. Feodal ekonomi ise, kendi kendine yeterlik üzerine kuruludur.

Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından güçlü ulusal monarşilerin ortaya çıkmasına kadar olan sürede, Avrupa'da hâkim olan örgütleniş biçimi feodal örgütleniştir. İlk Çağ'da Roma'dan yönetilen topraklarda Cermen istilaları ile Roma döneminin merkeziyetçi siyasi düzeni bozulmuş ve sayısız irili ufaklı feodal beylik ortaya çıkmıştır.

Ticaretin tekrar canlanması ile temelleri sarsılan feodalizmin son kalıntıları Sanayi Devrimi ile tamamen yok olmuştur.

Feodalizmin ortaya çıkmasınının nedenleri

Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, Roma İmparatorluğu'nun düzeninin karşılaştığı büyük ekonomik bunalımdır.
Roma İmparatorluğu'nda, özellikle İtalya Yarımadası'nda tarımsal üretim, toprak sahibi özgür Roma vatandaşlarının geniş çiftliklerinde, ağırlıklı olarak köle emeği kullanılarak ve imparatorluğun ticaret hatlarındaki hâkimiyeti sayesinde çeşitli pazarlara yönelik olarak yapılıyordu. İyi işleyen ticaret sayesinde gelişmiş bir işbölümü sağlanmıştı ve tarımsal üretim kırsal alanlarda, zanaatlar ise ticari merkez durumundaki kentlerde sürdürülüyordu. Kentler, kırsal kesim için gerekli üretim araçlarını ve lüks malzemeleri, kırsal kesim ise kentlerin gıda ihtiyacını sağlıyordu. Bu şekilde canlı bir kent-kır ticareti oluşmuştu.

Fetihler boyunca Roma yeni vergi kaynakları yaratıyor ve savaşlardan gelen yağma gelirleriyle besleniyordu. Ancak, fetihlerin durması ve savaşların kısır savunma savaşlarına dönmesinin ardından Roma maliyesi zor duruma düştü. Bunu dengelemek amacıyla, vergilerin artırılması yoluna gidilmiştir. Vergilerin artırılması köylüyü zor durumda bırakıp alım gücünü azalttığı gibi, köyden kente göçü de tetiklemiştir.
Bu durum ilk etkilerini ticaret üzerinde göstermiştir. Köylünün alım gücünün azalması köy-kent ticaretini zayıflatmış, kentli zanaatkârlar pazar bulmakta zorlandıklarından iflasa sürüklenmiş, kentle ticaret yapamayan latifundialar (köle emeğiyle üretim yapan tarımsal işletmeler) zor duruma düşmüştür. Bu, Roma dönemindeki ekonomik düzeni yok edecek bir kısır döngüdür.

Ürünlerin pazarlamasında sorunlar yaşanmaya başlandığında, kölelerin üretim dönemleri dışında da beslenmesi zorunluluğu katlanılması olanaksız bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Bu tür işletmeler, kölelerin bir kısmını azat ederek, belirli bir toprak kirası karşılığında geçimlik toprakları işleme hakkı tanıdılar.
Azat edilmiş bu yeni küçük çiftçiler tümüyle özgür değillerdi, kendilerine tahsis edilen toprakları terk etmeleri durumunda toprak sahibinin gelir kaynağı da ortadan kalkacaktı. Dolayısıyla bu topraklardan ayrılmama koşuluyla azat edilmişlerdir. Böylece, verilen toprağı işleyerek geçimini sağlayan, karşılık olarak efendisine toprak kullanım kirası ödeyen bu çiftçilerle yeni bir sınıf doğmuş oldu. Bu sınıf, feodal ekonominin ana üretici gücü olan serfler sınıfıdır.

Buna ek olarak, kent-köy ticaretinin azalması, latifundiaları kendi ihtiyaçlarını karşılamaya itti. Daha önce kentten aldıkları malları, aynı kalitede olmasa bile, üretmeye başladılar. Bu durum, pazara dönük üretimi durdurduğu gibi ekonomik bütünlüğü yok ederek yerelliğe yol açtı.

Görüldüğü gibi ekonomik koşulları daha Roma düzeninin son günlerinde oluşan feodal yapı, Roma İmparatorluğu'nun Cermen istilaları ile yıkılmasının ardından ortaya çıktı. Roma mirası üzerine kurulan Cermen krallıklar, Roma gibi merkeziyetçi devletler olamadılar. Daha önce Roma'dan yönetilen topraklarda, her biri kendine yeter ekonomiye sahip sayısız feodal beylik kuruldu.

Feodalizmin Yapısallaşması

Feodal düzen, Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla ortaya çıkmış olsa da, bu düzenin kurumsallaşıp tipik şeklini alması 9. ve 10. yüzyıllara kadar sürmüştür. Bu tarihlerde Avrupa'da yayılan iki yeni buluş, feodal yapının Avrupa'nın hâkim düzeni olmasını sağlamıştır. Bu iki buluş ağır saban ve üzengidir.

Kuzey Avrupa topraklarının çok yağış alması ve drenaj sistemlerinin ihtiyaca cevap verememesi bu bölgelerdeki tarım üretimini kısıtlamış ve nüfus birikimini engellemiştir. Bu nedenle İlk Çağ'da nüfus iç bölgelerde değil, nispeten daha az yağış alan Akdeniz Havzası'nda birikmiştir.

Ağır sabanın bulunması Kuzey Avrupa topraklarında verimli tarım yapılmasına imkân sağlamış ve toplanan artı ürün ile Avrupa'yı göçebe istilalarından koruyacak bir askerî sınıfın beslenmesini olanaklı kılmıştır. Şövalyeler diye adlandırılacak olan bu askerî sınıf, üretim yapan köylünün üzerine koruyucu soylular olarak yerleşmiştir. Oluşan düzende serfler soyluların toprağını işlemiş, karşılığında ise soylular serfleri korumuştur.
Üzengi ise dönemin savaş taktiklerinin değişmesine yol açmış ve piyade ile durdurulması çok güç olan ağır süvarileri, yani zırhlı şövalyeleri ortaya çıkarmıştır. Giydikleri kalın demir zırha rağmen üzengi sayesinde atın üstünde rahatça durabilen şövalyeler, ateşli silahların yaygın kullanımına kadar Avrupa'nın en etkili askerî gücü olmuşlardır.
Avrupa'daki göçebe istilaları, giderek daha çok toprağın feodal düzene uygun düzenlenerek şövalyelerin beslenmesine ayrılmasını gerektirmiştir. Savaş hizmeti karşılığında toprak dağıtım ilkesine dayalı düzen bu ihtiyaçtan oluştu. Bu sayede Avrupa'yı kasıp kavuran göçebe istilaları büyük ölçüde engellenmiş ve Avrupa'ya görece bir güvenlik gelmiştir.

Feodalizmin Yayılması

Feodal kurumların tipik haliyle ortaya çıkması ilk olarak Frank Karolenj İmparatorluğu'nun bünyesinde gerçekleşti. Bu nedenle Fransa feodalizmin anavatanı sayılabilir.
Britanya Adasını istila eden Normanlar (1076), feodalizmi İngiltere'ye taşıdılar. Anglosakson istilalarının ardından İngiltere'de feodal yapıyı andıran kurumlar oluşmaya başlasa da ancak Normanlar'ın İngiltere'yi ele geçirip toprakları feodal düzene uygun biçimde dağıtmasından sonra tipik haliyle feodalizm oluşmuştur. Diğer bölgelerin aksine İngiltere'de feodalizmin yukarıdan aşağıya doğru kurulması, İngiltere'de merkezî otoritenin nispeten daha güçlü olmasına yol açmıştır.
Feodalizm Roma ve Cermen uygarlıklarının bir sentezi olarak ortaya çıktığından, Roma uygarlığının bir parçası olmayan Almanya'da geç oluştu. Feodal kurumların Almanya'ya yerleşmesi Frank Karolenj İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra 12. yüzyılda gerçekleşti.

İspanya'daki Roma düzeninin bozulmasıyla Müslüman Arapların burayı ele geçirmesi arasında sadece iki asırlık bir süre olduğundan, İspanya feodal kurumlarını oluşturamadan Arap egemenliğine girdi. Bu nedenle İspanya'daki siyasi kurumlar, Avrupa'nın geri kalanından çok farklı biçimde gelişti. Frank Karolenj İmparatorluğu'na bağlı kalan kuzeydeki Katalonya bölgesi haricinde İspanya'nın büyük bölümünde feodalite oluşmadı.

Avrupa'nın farklı yol izleyen diğer bir bölgesi de İtalya oldu. Kuzey İtalya'da Roma mirasının çok güçlü olması, kent hayatının tamamıyla ortadan kalkarak kırsal kültürün hâkim olmasını önledi. İtalya'nın kuzeyinde kentlerin kıra hâkim olduğu bir düzen oluştu. İtalya'nın güneyi ise feodal çağ boyunca Bizans egemenliğinde kaldığından feodal kurumlar oluşmadı. Ancak bölgenin Lombard istilası ile Bizans'ın elinden çıkmasının ardından Fransa'dakinin benzeri bir feodalite kuruldu.

Feodalizmin özellikleri

Siyasal yapı

Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir. En üstte kral (veya imparator), altında ise kendisine bağlı soylular bulunur. Bu soyluların altında daha başka soylular olur. Bu hiyerarşik düzenin en alt ve en geniş tabakasını serfler oluşturur.
Piramidin en tepesinde otursa da kralın mutlak egemenliği yoktur. Feodal düzende kralın yetkisi çok sınırlıdır. Bu sınırlamanın başlıca nedeni, idarenin tek merkezden (kralın sarayından) yapılmamasıdır. Temel üretim aracı olan toprak, birçok feodal bey arasında paylaştırılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduran ve kralın rakiplerine karşı tek dayanağı olan feodal beyler, kendi iradelerini krala, gerekirse zor kullanarak kabul ettirecek güce sahiptir. Bunun en tipik örneği, 1215'te İngiliz feodalitesinin kral Yurtsuz John'a kabul ettirdiği Magna Carta'dır.

Feodal sistemde sadece üretim araçları değil, askerî güç de feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Donanımlı askerlerden oluşan merkezî bir ordunun kurulması kral açısından pahalı olduğundan, bu ihtiyacı feodal beyler karşılamıştır. Bu sebeple kralın savaşta başarılı olması, feodalitenin desteğine bağlıdır.
Savaş teknolojisindeki gelişmelere rağmen feodal çağda kaleleri güç kullanarak ele geçirmek hâlâ imkânsıza yakındır. Şövalyelerle birlikte şatosunun surlarının arkasına saklanan bir feodal bey, kralın gücünden bile korunmuş oluyordu. Bu durum, feodal beylerin bağımsız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırdığı gibi kralların mutlak egemenlik kurmasını da engellemiştir.

Özet olarak, feodalizmin siyasal yapısının en temel özellikleri bölünmüşlük ve yerelliktir.

Ekonomik yapı

Feodal ekonomik yapı basittir. Soylunun toprağında üretim yapıp, gereken çok az miktarı kendine ayırdıktan sonra geriye kalanı soyluya veren köylüler, ana üretici güçtür. Ticaret gelişmediği için uzmanlaşmış bir ekonomi ve gelişmiş iş bölümü yoktur. Üretim toprakta yapıldığından zenginliğin ölçüsü topraktır, taşınabilir servet olgusu gelişmemiştir.
Roma düzeninin sağladığı ortamda gelişen ticaret, Cermen istilaları ile durma noktasına geldikten sonra her feodal beylik kendine yeter bir ekonomi kurmuştur. Böylece, feodal beylikler dışa kapalı topluluklar haline gelmiş, etkileşim en aza inerek gelişmenin önü kesilmiştir. Artı ürünün ticaretle satışı olmadığından, pazar ekonomisi ve dolayısıyla rekabet ortamı oluşmamıştır.

Ancak feodal çağın sonlarında dirilmeye başlayan ticaret ile birlikte feodal ekonomi değişmeye başlayacaktır. Feodalizmin temeli olan kapalı ve yerel ekonomik düzenin değişmesi bütün feodal yapıyı sarsacak ve bu yapı yavaş yavaş yok olacaktır.

Feodal Sözleşme

Derebeylik - Derebeylik Rejimi - Derebeylik Nedir

Feodal sözleşme, soylular arasındaki koruyan-korunan ilişkisini düzenleyen, karşılıklı hukuki, mali ve tabii askeri yükümlülükleri kapsayan bir sözleşmedir. Yazılı bir belge olmak zorunda değildir, sözlü olarak da yapılabilir. Feodal sözleşmeye göre koruyana süzeren, korunana ise vassal denir.

Vassal bağlı olduğu senyörle savaşa gidecek, ona yardım edecektir. Bir yılda belirli ödemeler vardır. Vassal veya senyörü esir düşerlerse birbirlerinin fidye parasına katkıda bulunacaklar; vassal veya ailesi evlenir, eş seçerken bağlı oldukları senyörün rızası alınacaktır. Kuşkusuz vassaline karşı bir senyörün de yükümlülükleri vardır; vassali genç yaşta ölürse çocuklarının yetişmesi ve korunması, kızlarının evlendirilmesi, vassalinin mal, can ve ırzına saygılı olması gibi. Vassal çocuksuz ve varissiz ölürse onun mülkünü bağlı olduğu bey müsadere eder. Her lordun yargı yetkisi vardır ve davaları görür.

Editör: TE Bilişim