Tomtaş Kayseri uçak fabrikasına ne oldu?

TÜRK MİLLETİ'NİN UÇAK FABRİKASINI KİM KAPATTI ?

YILMAZ ECEVİT KILIÇ : SİZLER İÇİN ARAŞTIRDI VE YAZDI


Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizin daha yeni savaştan çıktığı ve ekonomik sıkıntılarla baş başa olduğu 1931 Yılında Kayseri de kurduğu uçak fabrikasının, 1940 tan sonra acaba neden kapatıldığını Nuri Demirağın Eskişehir’de ve İstanbul Beşiktaş’ta kurduğu uçak fabrikalarının neden kapatıldığını hiç merak ettiniz mi acaba? Evet, belki daha yeni yeni kurulan bu fabrikalar öyle modern teknolojiye Sahip değildi. Zamanın şartlarına göre; yeterli bir teknolojik ve yeterli donanım ve Ekipmanlara sahip değillerdi. Ülkenin savaşta daha yeni çıktığı o sıkıntılı dönemde o günün şartlarında ancak zirai uçak ve nakliye uçakları yapımına başlanmıştı.
Elbette ki savaştan daha yeni çıkmış olan Türkiye de o sıkıntılı günlerde bundan Daha fazlası beklenemezdi. O fabrikalar ancak zamanla takviye edilerek modernize edilerek illeri de daha güçlü teknolojiye sahip dünya çapında güçlü savaş uçaklar ve nakliye uçakları üreten bir uçak fabrikası haline getirilebilirdi.

Bizden yıllar sonra ikinci dünya savaşına girip bütün ekonomileri ve sanayi tesisleri yerle bir Olan Almanya Japonya Kore şu anda dünyanın süper güçleri durumunda iken bizim Türkiye olarak geri kalmamızın nedenlerini hiç merek ettiniz mi acaba? Evet, dünya ülkeleri teknolojide sanayide tarımda ve her alanda hızla gelişirken sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye mutlaka muasır medeni milletler seviyesine çıkmalıdır diye yaptığı açıklamasını nasıl anladınız acaba? Yoksa birileri Atatürk’ün mutlaka Türkiye’nin muasır medeni milletler seviyesine çıkarılması gerekir açıklamasını hanımlarını alıp Avrupa’ya gidip hanımlarına bir makyaj malzemesi bir şişe şampanya bir tişört bir açık giysi bluz bir mini etek bir kürk mü olarak anlıyorlar? Evet, Atatürk muasır medeni milletler seviyesine ulaşmamızı işaret ederken aslında Sanayileşmemizi teknolojide eğitimde tarımda ekonomide ev kısaca her alanda ilerlememizi işaret ediyordu. Fakat ne yazık ki birileri işine gelmediği için kasıtlı olarak laiklik ve çağdaşlık maskesine bürünüp Atatürk’ün bu mesajını çarpıtıp Avrupa’nın ahlaki birçok çirkeflik ve rezaletlerini medeniyet diye yıllarca bu millete yutturmaya çalıştılar.

Hani halk arasında bir laf vardır, bu pilav daha çok su götürür diye? Ben bugün bu hadiseleri daha fazla uzatarak değerli vakitlerinizi almayayım. Çünkü Cumhuriyet tarihimizle ilgili yapılan bu yanlışlarla bu hadiseleri açarsak içinden çıkamayız. Onun için bu günkü konumuzu yine yazımızın başlığında sorduğum soruyu tekrarlayarak son verelim diyorum.

Evet. Her konuştuklarından Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlar ve yalınızca kendilerini bu ülkenin sahibi zan edenler tekrar sizlere soruyorum? Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Nuri Demir ağın kurdukları uçak fabrikalarını kimler kapattı ve kim göz yumdu?

MARŞAL YARDIMINI ALAN VE BUNA KARŞILIK UÇAK FABRİKASINI KAPATAN DAHA SONRA ASILARAK GEBEREN BAŞBAKAN KİMDİR ?

CEVAP " ADNAN MENDERES " DİR

Genç Türkiye Cumhuriyeti de aynı yoldan ilerleyen devletler arasındaydı. Kendi imkânlarıyla bir uçak fabrikası kurabilecek durumda olmayan Türkiye, bu projede kendisine Almanya’nın yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Bu çerçevede, 1925 yılı yaz mevsiminde AlmanJunkers şirketi ile Türkiye, bir uçak ve uçak motoru fabrikası kurulmasını öngören bir anlaşma taslağı üzerinde görüş birliğine vardı.

Kurulacak şirketin sermayesi 7 milyon Alman Markı (3,5 milyon TL) olacak ve taraflar arasında eşit şekilde paylaşılacaktı. Alman Devleti, stratejik açıdan bir hayli önemli olan bu projeye büyük değer vermekteydi.

Sonuçta Türkiye ile Junkers arasında 15 Ağustos 1925 tarihinde bir anlaşma imzalanarak, Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi – TOMTAŞ kuruldu. Yer olarak, Anadolu’nun ortalarındaki bir nokta, Kayseri seçildi. O dönemde fabrikanın yapılacağı bölgede elektrik bulunmuyordu. Demiryolu dahi ancak 1928 yılı Mayıs ayı içerisinde buraya ulaşacaktı. İnşaat iki aşamada tamamlanacaktı. İlk safhada fabrika, 1926 yılı sonbaharında uçak tamiri yapabilir hale gelecekti. İkinci safha da ise, 1927 yılı içerisinde uçak üretimine başlanması planlanıyordu.

BAĞDAT DEMİRYOLU'NDAN THY'NİN BAKIM HANGARINA

Hangarlar, su kuyuları, depolar, antreporlar, memur ve işçi lojmanları da proje dahilindeydi. Bunlara ilaveten bir de Eskişehir’de bir fabrika okulu kurulmasına karar verilmiştir. İnşaat işi Alman devi Philipp Holzmann firmasına ihale edildi. Önceki yıllarda Bağdat Demiryolu projesinde aktif rol alan bu firma, çok ilginç bir biçimde, sonraki yıllarda da Türkiye ile temasını sürdürerek 1970′li yılların başında Türk Hava Yolları’nın ilk teknik bakım binasının (bugün eski hangar olarak adlandırılan bina) inşaatını gerçekleştirmiştir.

JUNKERS ZOR DURUMDA

Tüm hazırlık ve planlara karşın, Junkers firmasının içerisinde bulunduğu mâlî güçlükler, TOMTAŞ projesini de derinden etkilemeye başlamıştır. Alman devletinin desteğine rağmen iflasın eşiğine gelen Junkers, dolaylı olarak Türk – Alman siyasî ve iktisadî ilişkilerini sarsmıştır. Hatta Junkers’in Türkiye’deki girişimleri, Alman devleti içerisinde de ayrılığa yol açmış; Alman dışişleri bakanlığı Junkers’i desteklerken, ulaştırma ve savunma bakanlıkları şirketin karşısında konumlanmıştır.

Junkers’in zor durumuna karşın projenin ilk aşaması planlandığı sürede tamamlanmış ve Kayseri Uçak Fabrikası 6 Ekim 1926 tarihinde açılmıştır. Tesisin kapasitesi yılda 250 uçak üretimi olarak öngörülmüştü. Almanya’dan gelen beş mühendis ile 120 Alman ve 240 Türk işçisi tesiste görev yapıyordu.

Fakat 1927 yılına kadar, inşa edilmesi planlanan dört hangardan ancak iki tanesi tamamlanabilmişti. Neticede proje pek uzun soluklu olamadı. Junkers’in iddialarına göre Türk Hükümeti’nin gerekli sermaye ödemelerini geciktirmesi, Türk tarafına göre ise Junkers’in patent ve lisans konusunda anlaşmazlık çıkarıp Türkiye havacılık sanayiinde tekel olmayı amaçlaması sebebiyle 1928 Mart ayında sözleşme fesh edildi.

27 Ekim 1928 tarihinde de TOMTAŞ resmen iflas etti. 30 Ocak 1930 tarihinde şirket feshedildi ve mahkeme, Junkers’e tutarı açıklanmayan miktarda tazminat ödenmesine hükmetti.

JUNKERS VE LUFTHANSA REKABETİ

Yeri gelmişken, Junkers’in o tarihlerde, Türkiye’deki bazı sivil havayolu hatlarının işletim hakları için Lufthansa ile rekabet etmekte olduğunu eklemekte fayda var. İran’da bu yönde başarılı faaliyetleri olan şirket, Tahran-İstanbul ve Bağdat-İstanbul hatlarının açılması için çaba sarfediyordu. Lufthansa ise Berlin-İstanbul hattının yanı sıra, İstanbul-Ankara-Bağdat hattının işletmesini üstlenebilmenin yollarını arıyordu.

Lufthansa ile Junkers arasında, Türkiye’deki sivil havayolu hatları konusunda başlayan mücadele, Almanya’da adeta bir devlet krizine yol açtı. Çok uzun süren çekişmeler sonucunda Lufthansa’nın önü açıldı ve Türkiye Cumhuriyeti ile Lufthansa arasında 9 Ocak 1930 tarihinde bir posta taşıma anlaşması imzalandı.

20 yıllık geçerliliği olan anlaşmaya göre Lufthansa, Pazar hariç haftanın her günü Berlin ile İstanbul arasında posta taşıması yapacaktı. Lufthansa’nın Türkiye müdürü ve çalışanlarının Türk vatandaşı olması şartı da anlaşma dahilindeydi. Seferlerin anlaşmanın imzalanmasından en geç üç ay sonra başlaması gerekiyordu.

İşin enteresan tarafı, iki ülke arasında taşınacak posta ilk zamanlarda Berlin’den Gleiwitz (günümüzde Polonya’da Gliwice adlı kent) kentine trenle aktarılacak, buradan da uçakla Belgrad-Sofya-İstanbul rotası izlenecekti. Berlin-Gleiwitz arasında gece uçuşlarının başlamasıyla posta taşıması tamamen uçakla yapılır hale gelecekti.

Akabinde de Lufthansa, İstanbul-Ankara hattının işletmesini üzerine almayı hedefliyordu. Türk tarafı ayrıca Lufthansa’ya, Ankara-Konya ve Ankara-Erzurum gibi hatları teklif etmişse de, bu öneri kabul görmemiştir. Posta hattı 5 Mayıs 1930 tarihinde, Çekoslovakya’nın uçuş izni vermemesi üzerine Berlin-Viyana bölümü trenle olmak üzere, Berlin-Viyana-Budapeşte-Belgrad-Sofya-İstanbul rotasıyla başlatılmıştır. 25 Ekim 1930 tarihinde İstanbul-Berlin postası tamamen havayolu ile taşınır hale gelinmiştir.

MARSHALL YARDIMI

Tomtaş – Kayseri Uçak Fabrikası’nın kaderini değiştirecek sorunlar yaşanırken, çift motorlu Junkers A-20 bombardıman uçaklarının yapımı için hazırlıklar bitmiş, montaj ile ilgili çalışmalar başlamıştı. 3 Mayıs 1928’de Junkers, tüm hisselerini Türk Hava Kuvvetleri’ne devretti. Ardından Hava Müfettişliği’nin idaresine devredilen fabrika, 1929’da geniş bir tadilattan geçti.

1932 yılına kadar tamamı metalden, Türk Hava Kuvvetleri’nin ‘telsizsiz’ ilk uçakları olan Junkers A-20’lerden 15 adet üretildi. 1932’den sonra bu kez bir ABD firması olan ‘Curtis-Wright’ ile anlaşıldı ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yabancı lisans ile çeşitli tip ve marka uçak imal edildi.

Savaş sonrasında başlayan iki kutuplu dünya düzeninde ise ABD’nin yanında yer alan Türkiye, Marshall yardımının getirdiği rahatlık içerisinde uçak üretimiyle ilgilenmekten vazgeçmek durumunda kaldı ve fabrika 1950 yılında ‘Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi’ haline dönüştü.

YILMAZ ECEVİT KILIÇ

Editör: TE Bilişim