Her seçim döneminde aynı terane.

Üç beş oy uğruna gerçek adı terör ve ayrılıkçılık olan sorun, Kürt Sorunu adı altında yeniden gündeme getiriliyor.

Sorduğunuz zaman kimse bu sorunun çerçevesini çizemiyor.

Nedir kardeşim bu Kürt sorunu?

Bu ülkede ırkından, renginden dolayı kim horlanmış?

Devlet işe alımlarda, Kürt-Türk ayırımı mı yapıyor?

Herkes neye sahipse Kürt de, Türk de öteki de aynı şeylere sahip değil mi?

Milletvekili, bakan, Cumhurbaşkanı mı olamıyorlar?

Çözüm sürecinde PKK hiç bir sözünde durmamasına rağmen devlet birçok düzenleme yapmadı mı? 24 Saat TV-radyo yayını dediler, serbest bırakıldı. Bugün başta TRT Kürdi olmak üzere Kürtçe yayı yapan 4-5 televizyon var.

Kürtçe propaganda serbest olsun dediler, serbest oldu.

Mahkemelerde Kürtçe savunma hakkı isteriz dediler, hadi istediğiniz dilde savunma yapın denildi.

Geçmişte de serbestti, Türkçe bilmeyen tercüman eşliğinde istediği dilde ifade verebiliyordu. Şimdi Türkçe bilip konuşmak istemeyene de bu imkan getirildi.

Kürtçe kaset, kitap serbest. Bu ülkede kimse mesela Fethullah Gülen'e sayın diyemez ama Öcalan'a sayın demek, iradesi irademizdir demek serbest.

Bu millet yıllarını dağlarda terörist olarak geçirmiş olanları meclise taşmanızı, devleti Öcalan'la masaya oturtmanızı bile sineye çekti.

Ermeni diasporası ile bir olup bu aziz millete soykırımcı bile dediniz. Buna hangi millet tahammül eder?

Türkiye Cumhuriyeti -bölünme- dışında her talebi yerine getirdi. Daha hala Kürt sorunu var demek, ülkenin parçalanmasını istemektir.

Ayrılıkçılara dalkavukluk yapmak oy getirmeyeceği gibi ülkenin hayrına da olmaz. Terör örgütü ve onun siyasi uzantısının taleplerini meşrulaştırır. Ülkenin bekasıyla ilgili meselelerde çok dikkatli bir dil kullanmak gerekir. Gürcistan eski Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnatze;" Sovyetleri iki kelime, Glasnost ve Perestroyka yıktı,"der. Kelimeler o kadar masum değildir, milletlerin kaderini kelimeler belirler, hele bu kelimeleri etkili makamlarda olanlar telafuz ediyorsa.

Asker, canla başla çalışıp, bu mukaddes vatan toprağından parça koparmak isteyenlerin umutlarını kırıyor, mücadele arzularını yok ediyor. Tam talep çıtasını aşağı çekecek şartlar oluşmuşken birden birkaç siyasetçi çıkıp onların umutlarını yeniden yeşertiyor.

Türkiye 15-20 yıl öncenin Türkiye'si değil. Bugün Kürt sorunu başlığı altında dile getirilenlerin çoğu geçmişte kalan şeyler. Günümüzde istismar edilecek şeyler bulunamadığı için ısrarla dikkatler geçmişe çekilmek isteniyor. Dünün sorunları bugün varmış gibi algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu çirkin oyuna gelmemek gerekir.

Toprak dışında vereceği hiç bir şey kalmayan bir ülkede daha hala Kürt sorunundan bahsetmek toprak istemektir. Özerklik, federalizm adı altında dile getirilen budur. PKK bu ülkeyi bölmekten hiç vazgeçmedi. Öcalan, HDP milletvekilleri ile İmralı'da yaptığı görüşmelerde, Selahattin Demirtaş'ın, "Öcalan bağımsızlıktan vazgeçti diyorlar," sorusuna; "hiç bir şeyden vaz geçmedim, ben arabayı atın önüne bağlamayın diyorum," diye cevaplıyordu.. Arabayı atın önüne bağlamak demek, daha sonra yapılması gereken işleri öne almak, yani işe tersinden başlamak demektir. Öcalan, Demirtaş'a yarının işini bugün gündeme getirmeyin, bağımsızlık yarının işi bugünün işi ise onun önündeki engelleri kaldırmaktır demek istiyordu. Bu Öcalan'ı, allayıp pullayıp neredeyse barış meleği yaptılar. O kadar çok hata yapıldı ki hangi birini anlatayım.

Türkiye'nin ne bir Kürt sorunu, ne de Kürtlerle sorunu vardır. Türkiye'ye yönelik parçalama, ufalama projeleri vardır. Bunu görmeden 3-5 oy almak düşüncesiyle ayrılıkçıların ağzıyla konuşmak ülkeye hayır getirmez.

Aynı delikten bu kaçıncı ısırılış, bu kaçıncı aldatılış, daha hala uslanmayacak mısınız?