Bir Türkeş Hatırası ve Siyasi Rekabet

Abone Ol

HDP üzerinden Millet İttifakına sistematik bir saldırı yapılıyor.  Amaç belli, kafaları karıştırarak -milliyetçi oyların- MHP veya AKP’de toplanmasını  sağlamak. İktidar partisi kötü yönetim, bozuk ekonomi ve yanlış Suriye politikasının bir maliyeti olacağını biliyor. Kaybedeceği oyları milliyetçileri maniple ederek MHP üzerinden toplamayı amaçlıyor.

Ne yazık ki, muhalefet de bu oyuna geldi, Akşener geçen seçim FETÖ’cü olmadığını ispat etmeye çalışıyordu, -ki onu suçlayanlar da şu an siyaset yapan liderler arasında FETÖ konusunda en masum liderin Akşener olduğunu biliyorlardı- şimdi de HDP ile anlaşmadığını ispat etmeye çalışıyor. Akşener, HDP’ye yönelik sert açıklamalar yaptıkça Millet İttifakına oy vermeyi düşünen -HDP’li seçmen ya Cumhur ittifakına yöneliyor, ya da aday göstermedikleri yerlerden aday göstererek kendi adaylarına yöneliyor. Millet ittifakına yönelik HDP ilişkisi ile ilgili suçlamaların hedefi de buydu, kritik illerde oyların millet ittifakına kaymasını engellemek. Akşener’in tepki siyaseti bu işi kolaylaştırdı.

CHP’nin İzmir adayı Tunç Soyer’le ilgili spekülasyonlara da aynı zaviyeden bakmak gerekir. Kimsenin ülkücülerin çektiği sıkıntıların, gördüğü zulümlerin hesabını sormaya niyeti yok. Provakasyona  en açık hareket ülkücü hareket, onun için ülkücülerin sinir uçlarına dokunarak istedikleri yere çekebiliyorlar. Dün böyleydi bugün de değişen bir şey yok. İki dönem önce bir ülkücü katili AKP’den Kars milletvekili seçilmişti. Kimsenin sesi çıkmadı. Bugün ise bir bardakta fırtına koparılıyor.

Bu noktada rahmetli Türkeş’ten bir örnek vermekte fayda görüyorum. 12 Eylül dönemi İzmir Ülkü Ocakları  başkanı M.Ali Metin beyden dinleyelim: ”Kavganın gittikçe yoğunlaştığı, herkesin Türkiye nereye gidiyor diye endişe içinde olduğu dönemlerdi. Toplumdaki kutuplaşma TBMM’ne de yansımış meclis bir türlü başkanını seçemiyor, kaos gittikçe büyüyordu. Tam o sıralar rahmetli Türkeş bir açıklama yaparak CHP mutedil bir aday gösterirse MHP’nin destekleyebileceğini söyledi. Bu beyan üzerine CHP, Cahit Karakaş’ı aday gösterdi ve MHP’nin desteği ile CHP’li Karakaş meclis başkanı oldu. Türkeş’in bu tavrını o zaman çok yadırgadık, sağda solda eleştirmeye başladık. Çünkü alandaydık ve her gün bir arkadaşımızın cenazesini kaldırıyorduk. Eleştirilerimizi genel merkeze kadar ilettik. Rahmetli Türkeş bizi (Türkiye'deki bütün Ülkü Ocakları Başkanları) Ankara’ya çağırdı, büyük bir salonda toplayarak   şunları söyledi: CHP’nin yüzde 42 oyu var, toplumun yarısı bunlara oy verdi. Bu kutuplaşma bizi felakete götürür. Başkaları düşünmese bile biz bu ülkenin selametini düşünmek zorundayız. Bu tavırlar düşmanlığı, kutuplaşmayı gevşetir. Bu yaptığımız bugün anlaşılmasa bile zamanla anlaşılacaktır dedi. Geri döndük geldik, hakikaten MHP’nin o jestinden sonra olaylar biraz tavsadı, CHP’lilerin bir kısmı bize düşman gözüyle bakmaktan vaz geçti. İlk defa diyalog kurmaya başladık, zaman geçtikçe de Türkeş’in haklı olduğunu anladık.”

Kamplaştıran, düşmanlaştıran hiçbir siyaset doğru değildir. Yetmişli yıllarda bunun neye mal olduğunu hep beraber yaşayarak öğrendik. Şimdi bazıları üç beş oy uğruna geçmişin kavgalarını bugüne taşımaya, CHP’nin gösterdiği adayın hesabını Akşener’den sormaya çalışıyor. Bu yol, dolaylı olarak mevcut sistemin amaçlarına hizmet etmekten başka işe yaramaz. HDP hassasiyetinde samimi olan,  önce daha dün dediğimiz bir tarihte Efgan Ala ile Mehdi Eker’in bir Kürdistan devletinin önünü açmak için faaliyet gösteren Demokratik Gelişim Enstitüsüne niçin gittiğini veya gönderildiğini sorgulamaları gerekir. PKK ile masa kuranların onun- bunun vatanseverliğini- sorgulamaya hakları var mıdır?